"Keskin sirke, küpüne zarar verir" demiş atalar...Küpümüze verdiğimiz zarar neticesi, sızımızdan sızanlar var!Sızarken de; sızım-sızım sızlatırlar!***Bağımsız Türkiye Partisi Erzurum İl Başkanı Sevgili Ahmet DEMİR, bana çok ağır gelen iltifatlarla seslenirken, bu gönül yükü altında inim-inim inleyeceğimi atlamış galiba Allah razı olsun. Demişler ki:"Ey Koca Reis! Mustafa Aslan Ağabeyim!Ömrünü verdiğin MHP'den ayrılarak neden Prof. Dr. Haydar Baş ile ele ele, baş başa olduğunu daha iyi anlıyoruz ve tekraren görüyoruz ki:Ülkücülük kuru bir ırkçılık davası değildir. Ülkücülük, milliyet olgusunu reddeden bir ümmetçilik de değildir. Ülkücülük, her milletin kendi öz-değerlerine sahip çıkmasını tabii gören, Türklüğün milli ve manevi değerlerinin kaynaşmasından meydana gelen Müslüman Türk milletinin milletler yarışında en öne geçmesini istemek, çalışmak ve bu ülküyü hayat tarzı haline getirmektir.Ülkücülük, her insanı Yüce Allah'ın bir emaneti olarak görmeyi emreder. Ülkücüler, mensubu bulundukları Türk milletini layık olduğu maddi ve manevi zenginliklere kavuştururken, birlikte yaşadıkları her insanı kutsal bir emanet olarak korur, geliştirir ve mutluluğuna katkı sağlar. Ülkücülük, kesinlikle ayrıştırıcı değil, birleştiricidir. Ülkücülük sonu ...izm'le biten her türlü yabancı ideoloji ve sistemlere karşıdır. Türk milletine uygun olan en doğru yönetim sisteminin şahsiyetçiliği destekleyen demokrasi olduğunu kabul eder.Ülkücü, Türk milliyetçiliğini kültür milliyetçiliği temelinde algılar. Kendini Türk hisseden ve Türk milletinin gelişmesine hizmet etmeyi şerefli bir görev sayan herkesi şefkatle kucaklar. Etnik ırkçılık ve ayrıştırıcı tuzaklara karşı, Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sarılarak kenetlenebileceğine inanır" demişler...Sağ olsunlar, doğru da söylemişler! Ama peşînen şunu söylemek isterim ki; eğer hâlâ ülkücü olsaydım MHP'de kalırdım. Hâlâ MHP'de olsaydım ülkücüyüm derdim! Şükürler olsun ki; II. Kuvay-ı Milliye saflarında "Kâinat Türk Devleti Seferi"ne çıkmış bir Türk Milletçisi'yim, bir Türk Milliyetçisi'yim! Başka zorlama sıfatlar bana da, gönüldaşlarıma da yük olur!Çünkü eğer; "Komşusu açken tok yatan bizden değil"se; "Bana değmeyen yılan, bin yaşasın" eyyâmcıları suya sabuna dokunmadan kir ve pislikleriyle hamâset yapıyorlarsa, "Ekerken yok, biçerken yok, harmanda kardeş!" fıtratlı kurnazlar, akla galip gelmişçe arz-ı endam ediyorsa; bölücülük yol haritasını birlikte yapanlardan siyasallaşmış PKK'lılara Gazi Meclis'te; "Gel Hasip gel! Gel Meclis'in rengini tamamlayalım!" diye el uzatarak İleri Demokratlaşanlar, şimdi Meclis'teki aynı grubu yok saydığını söyleyerek fiilen bölücülük yapanlar hâlâ Türk Milliyetçiliğinin siyasal temsilcileri olarak dayatılıyorsa; keskin sirke misali küpüme zarar verip, sızmayıp-sızdırmayıp ne yapacaktım?Hedefi bellisizlerle ufuklara gözümü direyeceğime; "Dinde birlik sağlanmadan milli birlik sağlanamaz" diyen, Tevhîdin merkezi'ne herkese ve her şeye rağmen Ehl-i Beyt'i koyan, "Türk oğlu Türk'üm" diye kükreyen, "Turan" hayalini bir Türk semtine çevirircesine "Kâinat Türk Devleti"ni hedeflerimizin başına oturtan, dünyanın en bilinen Türk düşmanı Jirinovsky ve başka Rus Parlamenterlere; "Ne mutlu, Türk'üm diyene" diye nara attıran; Baştürk'le Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca ile olmayıp da ne yapacaktık?Haydar Hoca'yla birlikte olmasak, diğerlerinden ne farkımız kalırdı?Hatırlıyor musunuz?Çocukluğumuzda "Hırsız kaç-Polis tut!" oynarken polisin de, hırsızın da güya atı olurdu; iyi kaçmak, iyi kovalamak için! Kaçan da, kovalayan da poposuna kendi eliyle canını acıtırcasına şaplak vurur, güya atını sürerdi! At da kendisiydi, süvari de! Şaplağı vuran da kendisiydi, şaplağı yeyip canı yanan da!Yine binmiş ülkücü ve devrimciler hayalî atlarına, kendi popolarına şaplağı vurup çatlarcasına koşup kovalıyorlar; kaçan da kendileri, kovalayan da!Canı sıkılan kedinin kendi kuyruğunu kovalarken fır-dönmesi gibi mantıksız ama hareketli hareketler! Ya hiç bir şey yapmasalardı! Allah korusun!...Sadece biz mi?Abdulhak Hamit; "Türk milleti söylemez, söylenir!" demişti 80-90 sene evvel... Meselâ son Meclis başkanlığı Seçimi ile ilgili olarak; "Kaç-AK Sarayın önünde DENİZ, arkasında BAHÇE oldukça, kurtuluşumuz duâlara kaldı!" diye söyleniyor millet! Sarayın önü deniz, arkası bahçe!***Kurucu Meclis'e, İleri Demokrat Bölücülük yaptıracak olan Meclis Başkanı, MeHaPe'nin tavizsiz muhalefeti sayesinde AKP'den -firesiz- seçildi!Berber koltuğuna daha yeni oturduk! Tıraş başlamadı! Birazdan ak saçımız, kara saçımız kucağımıza dökülecek!Kediye, "Kurdu mu seversin, köpeği mi?" diye sormuşlar.Biraz düşünmüş, "Ne'ooou, ne'ouuu!" demiş!..."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017