SİT: Doğanın, insanın ya da her ikisinin eseri olan ve korunmalarında kamu yararı bulunan bir kentsel ve kırsal çevredir.
"SİT Alanları Sil Baştan", Hürriyet'te manşetten verilen haber buydu (29 Kasım 2016).
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Türkiye genelinde 2 bin 430 doğal sit alanını tek tek gözden geçirip statülerini yeniden belirledi. Bazılarının sınırları değiştirildi, bazılarının da koruma dereceleri.
Durup dururken bu değişiklik niye?
Sorunun yanıtını vermeden önce şu SİT'i biraz açalım;
Koruma-kullanma dengesi içinde kentsel sitlerimizi ve tescilli kültür varlıklarımızı kullanarak ömürlerini arttırabiliriz. Örneğin özellikle Osmanlı döneminde başkent olmuş şehirlerimizde kimi tarihi yapılar; hanlar, hamamlar, medreseler gibi.
Buna karşılık, doğal varlıklarımızı ve doğal sitlerimizi ise mümkün mertebe müdahale etmeden (dokunmadan), onların niteliklerini değiştirmeden ve yine onları az kullanarak uzun ömürlü kılabiliriz.
Doğal varlıkların korunmasında temel ilke, korunacak olan doğal varlığa dokunulmaması, orijinal durumunda kalmasına imkân verecek çözümler getirmektir. Endemik bitkilerin yer aldığı, zengin bir faunaya (hayvan türleri) sahip doğa parçalarını, göller ve yakın çevrelerini, doğal su yollarını, örneğin "Boğaziçi" gibi, eşsiz doğa harikalarını veya kent içi ağaç topluluklarını oldukları gibi korumak, insanlığın başlıca görevlerinden en önemlisidir.
Doğal varlıkların korunmasında önemli bir nokta da yok ettiğimiz bir doğa unsurunu geri getirme imkânına sahip olmadığımızdır.
Bu nedenle, projelerin çok yönlü araştırılması gerekir.
Şimdi gelelim sorumuzun cevabına; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı durduk yerde SİT alanlarına el atmaz. Bakanlığın düzenlemesinde bir kısım SİT alanları, kısıtlı da olsa, kullanıma açılıyor. Rantın, talanın daniskasıdır bu.
Yapmadıkları şey değildi zaten? denizi doldurarak doğal kıyı çizgisini tahrip etmek bunlarda, rant amaçlı yat limanları tesis etmek bunlarda, katledilen bitki örtüleri ve hayvanların doğal yaşam alanlarını hiç etmek bunlarda? say sayabildiğin kadar.
Çevre, kültür, mimarlık değerlerini koruyamıyoruz; kentlerin ölçeğini, kimliğini, dokusunu, siluetini, yeşilini yok ediyoruz. Halkla, dahası uzmanlarla paylaşılmıyor, halkın görüşü umursanmıyor.
"SİT Alanları Sil Baştan", Hürriyet'te manşetten verilen haber buydu (29 Kasım 2016).
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Türkiye genelinde 2 bin 430 doğal sit alanını tek tek gözden geçirip statülerini yeniden belirledi. Bazılarının sınırları değiştirildi, bazılarının da koruma dereceleri.
Durup dururken bu değişiklik niye?
Sorunun yanıtını vermeden önce şu SİT'i biraz açalım;
Koruma-kullanma dengesi içinde kentsel sitlerimizi ve tescilli kültür varlıklarımızı kullanarak ömürlerini arttırabiliriz. Örneğin özellikle Osmanlı döneminde başkent olmuş şehirlerimizde kimi tarihi yapılar; hanlar, hamamlar, medreseler gibi.
Buna karşılık, doğal varlıklarımızı ve doğal sitlerimizi ise mümkün mertebe müdahale etmeden (dokunmadan), onların niteliklerini değiştirmeden ve yine onları az kullanarak uzun ömürlü kılabiliriz.
Doğal varlıkların korunmasında temel ilke, korunacak olan doğal varlığa dokunulmaması, orijinal durumunda kalmasına imkân verecek çözümler getirmektir. Endemik bitkilerin yer aldığı, zengin bir faunaya (hayvan türleri) sahip doğa parçalarını, göller ve yakın çevrelerini, doğal su yollarını, örneğin "Boğaziçi" gibi, eşsiz doğa harikalarını veya kent içi ağaç topluluklarını oldukları gibi korumak, insanlığın başlıca görevlerinden en önemlisidir.
Doğal varlıkların korunmasında önemli bir nokta da yok ettiğimiz bir doğa unsurunu geri getirme imkânına sahip olmadığımızdır.
Bu nedenle, projelerin çok yönlü araştırılması gerekir.
Şimdi gelelim sorumuzun cevabına; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı durduk yerde SİT alanlarına el atmaz. Bakanlığın düzenlemesinde bir kısım SİT alanları, kısıtlı da olsa, kullanıma açılıyor. Rantın, talanın daniskasıdır bu.
Yapmadıkları şey değildi zaten? denizi doldurarak doğal kıyı çizgisini tahrip etmek bunlarda, rant amaçlı yat limanları tesis etmek bunlarda, katledilen bitki örtüleri ve hayvanların doğal yaşam alanlarını hiç etmek bunlarda? say sayabildiğin kadar.
Çevre, kültür, mimarlık değerlerini koruyamıyoruz; kentlerin ölçeğini, kimliğini, dokusunu, siluetini, yeşilini yok ediyoruz. Halkla, dahası uzmanlarla paylaşılmıyor, halkın görüşü umursanmıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023