Şimşek ‘başardık’ diyor Ekonomi can çekişiyor!

Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurulduğundan bugüne milletinin sorunlarına bu kadar yabancı, halkından bu kadar kopuk bir ekonomi yönetimi, bir hükümet anlayışı gördü mü acaba? Hem de "Türkiye Yüzyılı" dedikleri Cumhuriyet'in yüzüncü yılında…

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Başardık" diyor, dezenflasyon sürecine girdiğimizden, TL'nin değer kazanmaya başlamasından, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye olan ilgisinden falan bahsedip duruyor.

Ama halkın arasına iniyorsunuz, AKP'ye oy vermiş seçmen bile dert yanıyor, şikayette bulunuyor. Emeklisi, işçisi, memuru, esnafı, işvereni, ihracatçısı, tüccarı, çiftçisi herkes "Böyle bir kötü dönem görmedim" diyor. Bakan Şimşek'in ekonomideki başarılardan bahsettiği bir süreçte, millet en kötü dönemlerini yaşıyor. 

Bir de geleceğe dair umut pazarlamaya devam ediyorlar. "En kötüsü geride kaldı" diyorlar. Ama gelecekte işlerin iyi gideceğine dair bilimsel, matematiksel, mantıklı herhangi bir emare var mı? Elbette ki yok. Bakan Nebati "gözlerindeki ışıltıyla" ekonomiyi tarif ediyordu, Bakan Şimşek ise yabancının TL'ye ilgisi, Merkez Bankası'nın rezervleri, doların sabit durması vs. ile ekonomiyi tarif ediyor. 

Nebati'nin gözlerindeki ışıltı ne kadar bilimsel ise, Şimşek'in saydıkları da o kadar bilimsel! Şöyle ki; yabancının TL'ye gelmesinin sebebi yüzde 50 faiz getirisi ve bunun ülkemize kazandırdığı hiçbir şey yok. Ayrıca parasını faiz getirisi için ülkemize sokanlar, neticede bir gün bu parayı geri alıp çıkacaklar. Bunun faturasını kim ödeyecek? Elbette ki vergi yoluyla vatandaşlar…

Merkez Bankası'nın rezervleri ise, işte bu faiz için gelen yabancı para ile şişiriliyor. Bu para geri çıkarken Merkez Bankası'nın gerçek rezervlerini göreceğiz!

Doların sabit tutulması, yabancılara TL'nin cazip gelmesinin nedenlerinden birisi. Her zaman ifade diyoruz, dolar kuru sabit kalacak ki, yabancı o güvenceyle parasını TL'ye çevirsin, yüksek faizle gelir elde etsin, çıkarken de o sabit kurla çıkarak bu kârını korusun. İşte bütün mesele bu.

Yani, vatandaşların sıkıntılarını dikkate alarak yürütülen bir ekonomi politikası yok. Her şey yabancıların kazancı üzerine kurulmuş! Bu ekonomi anlayışında vatandaşların hatırlandığı tek konu, vergi tahsilatı.

Ekonomi can çekişiyor dedik, bakın resmi veriler de bunu gösteriyor.

Ekonomiye güven kayboldu. Merkez Bankası tarafından yayımlanan İktisadi Yönelim Anketi sonuçlarına göre, Temmuz 2024'te Reel Kesim Güven Endeksi'nde düşüş yaşandı. Endeks, bir önceki aya göre 1,8 puan azalarak 98,7 seviyesinde gerçekleşti. 100'ün altı "güvensizliği" ifade ediyor.

Ankete göre, iç piyasa sipariş miktarında azalış bekleniyor. Yine üretim hacminde ve ihracat sipariş miktarlarında da bir zayıflama beklentisi var.

Anket ayrıca bize şunları söylüyor: Sabit sermaye yatırım harcaması ve istihdam artış beklentileri de zayıflama eğiliminde. Satış fiyatlarının artacağı yönündeki beklentiler güçlendi. Talep yetersizliği en önemli kısıtlama faktörü oldu. İşgücü yetersizliği, mali imkansızlıklar ve hammadde-ekipman yetersizliği diğer önemli kısıtlama faktörleri arasında yer aldı.

TÜİK verileri de benzer bir tabloyu işaret ediyor; güven endeksi hizmet sektöründe yüzde 1,1 azaldı, perakende ticaret sektöründe yüzde 1,5 azaldı, inşaat sektöründe yüzde 0,9 azaldı. İnşaatta ise alınan kayıtlı siparişler yüzde 1,0 düşüş kaydetti ve 81,6 değerine geriledi. 100'ün altı yine "güvensizlik".

İmalat sanayi kapasite kullanım oranında ciddi bir düşüş var. Merkez Bankası (TCMB), 2024 yılı temmuz ayı imalat sanayi kapasite kullanım oranı (KKO), bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak yüzde 75,9 seviyesinde gerçekleşti.

Yılın sadece ilk 6 ayında 605 firma hakkında konkordato kararı alındı. Eski icra müdürü, Avukat Mustafa Zafer, konkordato talepleri değerlendirilirken 'yığınsal bir iflas sürecinin' yaşanabileceğine yönelik uyarılarda bulundu. Zafer, yılın ilk yarısında 4 milyon 511 bin 698 yeni icra takibi açıldığını belirtti.

ABD'li yatırım bankası JPMorgan'ın Türkiye'deki kurumsal ziyaretler sonrası hazırladığı rapora göre, "Yüksek enflasyon, iç talebin zayıflamasına ve satın alma gücünün düşmesine neden oluyor." 

AKP hükümeti yetkilileri bize hep enflasyonun temel nedeninin talep olduğu söylüyor, halbuki JPMorgan tam tersini söylüyor, yüksek enflasyon iç talebi zayıflatıyor, satın alma gücünü düşürüyor diyor, doğrusu da bu. Aslında yüksek enflasyonun temel sebebi talep değil, AKP hükümetinin uygulamaları…

Yazımızı Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu dikkat çekici tespitleriyle bitirelim: 

"Mehmet Şimşek Türk milletinin alım gücünü düşürmeyi başardı, Türk devletinin sahip olduğu zenginlikleri satmayı başardı. Mehmet Şimşek'in bir şeyleri başardığı kesin ama ne adına başardığı, kimin adına başardığı, kimin menfaatine başardığı tartışma konusu."

"Kredi notumuz her yükseldiğinde bizim alım gücümüz düşüyor. Bizim alım gücümüzle kredi notlarımız arasında ters orantı var. Küresel emperyalist sistemin kurduğu ekonomik düzen ve düzenin mantalitesi bu. İnsanlar aç kalsın, insanlar geçinemesin ve o insanların alması gereken parayı belli odaklarda toplayalım… Bu sistem şu anda Türkiye'de hard bir şekilde uygulanıyor. Türkiye'de kapitalizm yoktur, liberalizm yoktur, neoliberalizm yoktur. Türkiye'de hard Kapitalizm vardır, yaşanan bu."