AKP siyasetinin içine düştüğü bataklığı görebilmemiz açısından ABD'nin Türkiye gibi ülkeleri sömürme tekniklerini iyi irdelememiz lazım.ABD dış siyasetinde, Yahudi asıllı siyaset bilimci ve aynı zamanda ABD Savunma Bakanlığı'nın da bir dönem danışmanlığı yapmış Samuel Huntington oldukça etkili olmuştur.Huntington, ABD'nin kontrol etmek istediği ülkelerde halkların eğilimlerini dikkate alarak ve o eğilimlerin başlarına ABD çıkarlarını gözetecek kişilerin geçmesini sağlayarak çok yönlü yatırım yaptığından bahseder.Yani ABD için her ne kadar siyasilerin taviz vaatleri, taşeronluk yapma istekleri çok önemli olsa da asıl kriter bu siyasilerin arkasındaki halk desteğidir. Okyanus ötesi rüzgarı bu halk desteğini almış siyasiler üzerinde esip bunlara iktidar yolu açılırken her şey tozpembedir.ABD yanlı basın yayın organları gece gündüz bu siyasileri pompalar, halk da başlangıçta bu siyasilerden memnundur ve neticede seçimlerden bu siyasilerin başarıyla çıkması hem bu siyasileri, hem halkı hem de perde arkasında ABD'yi memnun etmektedir.Esasen bir sonuçtan hem ABD'nin, hem de halkın aynı anda memnun olması büyük bir tezat oluşturmaktadır; çünkü ABD'nin memnuniyeti o halkı sömürme kapısının aralanması sebebiyledir. Peki, sonrasında ne olur?ABD kendi rüzgarıyla iktidara getirdiği siyasilerin etinden, sütünden, yününden istifade etmek için kolları sıvar. Tabi, ABD'nin talimatlarını yerine getirmek demek, milletin taleplerini göz ardı etmek demek, milleti ihmal etmek demek?Birkaç seçim, okyanus ötesi tiyatrolarıyla, gündem karartmalarıyla, mağduriyet senaryolarıyla seçim kazanılsa da ABD'nin talepleri siyasileri milletten koparmaya başlar.Her geçen gün halk desteği azalır ve hizmet görmeyen halk, sesini yükseltmeye, protesto eylemleri yapmaya başlar. Buna karşın koltuğun nimetlerinden kopmak istemeyen ve iktidardan düştükleri takdirde başlarına geleceklerden endişe eden siyasiler halkın bu tepkilerini bastırma yolunda önlemler almaya başlar.Bu sert önlemler halkın siyasilerden daha fazla nefret duymasına neden olur.Siyasiler okyanus ötesine "Bak hala arkamda halk desteği var" imajı verebilmek için parayla kalabalıklar toplamaya çalışsa da okyanus ötesi zaten ajanları tarafından o halkın nabzını tuttuğu için bu güç ve imaj gösterileri onun için bir şey ifade etmez.Sifonun sesleri duyulmaya başlar.ABD, halkın yeni eğilimlerini hesaba katarak rüzgar estireceği yeni taşeronlar arar.İşte son zamanlarda ABD basınında da yer alan haberlerde gündeme gelen, Davutoğlu'nun ABD ziyareti hakkında, "Davutoğlu New York'a gitti fakat görüşmeler istendiği gibi gitmedi", "Türkler panik halinde", "Türkiye'nin büyük güç olma hayali buraya kadarmış", "Erdoğan ülkesinin yalnız kalmasına şaşırmış görünüyor" ifadelerini ve Davutoğlu'nun CFR'de yaptığı "Şu an karanlık bir tünel içindeyiz", Erdoğan'ın "Dünya nezdinde yalnızlığı umursamıyorum" açıklamalarını bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir.Taşeron siyasetin sonuyla ilgili örnekler çoktur; Saddam, Mübarek, Zeynelabidin b. Ali, Rıza Şah Pehlevi vs.Eğer halkın eğilimi yine ABD'nin koordine ettiği taşeron siyasiler olursa aynı kısırdöngü yaşanır ve kaybeden hep millet olur.Bütün bu gerçeklerden yola çıkarak diyebiliriz ki, Türkiye'nin ve Türk milletinin tek kurtuluş şansı ABD'nin bütün kirli senaryolarını elinin tersiyle itmiş olan, Milli Ekonomi Modeli gibi dünyaca ünlü, 150 ülkenin uyguladığı ve uygulayan ülkeleri de zirveye oturtan bir milli çözüme sahip olan, her yönüyle milli olan, mükemmel bir kadrosu olan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Artık Türk milleti olarak illaki okyanus ötesinin rüzgarını almış siyasileri beklememeliyiz.Sayın Baş, Türk milletinin tamamının gönlünde taht kurmuş bir şahsiyet, bir liderdir.Milli bir rüzgarla Sayın Baş'a ve kadrosuna hak ettiği emaneti teslim edersek, içinde bulunduğumuz bütün badirelerden kurtulur, dünyanın zirvesine otururuz.Eğer bunu son seçimlerde de yapmazsak, sonumuz Yugoslavya ve Irak gibi paramparça olmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025