Yakın geçmişte serbest piyasanın tüm ekonomik sorunları çözeceği yönündeki inanç, o kadar yaygınlaştı ki, devletlerin varlığı bile tartışılır olmuştu. Özellikle Washington Mutabakatından sonra dünyada çok şiddetli bir şekilde serbest piyasa rüzgârı estirildi. Anlatılanlara göre, ekonomide aranan düzen bulunmuştu.
O dönemlerde Dünya Bankası Başkan Yardımcısı ve baş ekonomisti olan John Williamson, Washington Mutabakatını şöyle tanımlıyordu:
"Mutabakatın kuruluş ilkelerini tarihin hangi döneminde olursa olsun, hangi kıtada bulunursa bulunsun, herhangi bir ekonomiye uygulayabilirsiniz."
Kuruluş ilkelerine göre, ekonominin işleyişine asla müdahale edilmeyecektir. Hükümetler, serbest piyasayı tabiat olaylarını izler gibi sadece uzaktan izleyecektir.
Aslında serbest piyasa daha önceden de denenmiş ve ekonomide 'Büyük Buhran'ı doğurmuştu. O buhranın patlak verdiği dönemde ABD'nin başında 31. Başkan Herbert Hoover bulunuyordu. Başkan Hoover, serbest piyasanın buhranı kendiliğinden çözeceğini bekliyordu. Tabii ki, onun beklediği çözüm müdahalesiz bir türlü gerçekleşmedi.
Serbest piyasaya karşı olanlar şöyle diyorlardı: "Ekonomide söylenen en büyük yalan serbest piyasa yalanıdır. Gerçekte serbest piyasa yok, plânlanan ve kontrol altına alınan bir piyasa vardır." Trump, ABD Başkanı seçilene ve Çin mallarına yüzde 45 oranında gümrük vergisi koyana kadar serbest piyasa tartışmaları bu minval üzere sürüp gitti. ABD Başkanı Trump, ekonomik savaşı başlatınca, serbest piyasacıların süngüsü düştü. Öyle ya, hem serbest piyasa, hem de ekonomik savaş bir arada olmaz.
Ne hazin bir tecellidir ki, serbest piyasayı savunan ve dünyaya yayan ABD, şimdi kendisi ekonomik savaş açarak, onu ortadan kaldırıyor. ABD Başkanı Trump'a sormak gerekir: Hani, Washington Mutabakatında, "Gümrük tarifelerinde yılda yüzde 10 oranında bir indirim hedefleyerek, değişim serbestîsi olabilecek en yüksek uyumla artırılacak" maddesi vardı. Ne oldu da, ABD, bu maddenin tam aksini uyguluyor?
ABD, niçin serbest piyasayı savunuyordu, bugün neden böyle davranıyor? Bu sorunun cevabını ABD Başkanlarından Thomas Woodrow'un iş adamlarına yaptığı bir konuşmada bulmak mümkündür. O şöyle diyordu: "Ticaret milli sınırları dikkate almadığı ve fabrikatör bütün dünyayı Pazar olarak görmekte ısrar ettiği için bu ülkenin bayrağı onun ardından gitmeli ve ona kapalı olan ülkelerin kapılarını yerle bir etmelidir."
Görüldüğü üzere ABD, sömürüsünün önünde hiçbir engel yoksa ve ülkeleri rahatça sömürüyorsa, serbest piyasaya "evet" diyor, onu savunuyor. Aksi halde en acımasız ve kural tanımaz ekonomik savaşı başlatıyor. İşte dünyanın ekonomik gerçeği budur. Bu, hiçbir zaman değişmedi ve değişmeyecektir.
Söz konusu gerçeği, göz ardı edenler, serbest piyasa yalanına aldananlar, ekonomik savaşla karşılaşınca, şaşırıp kalıyorlar. Esasen ekonomik savaş açanlar kadar, ekonomik savaşı öngörmeyenler ve ona hazırlıksız yakalananlar da sorumludurlar. Her zaman olduğu gibi bütün sorumluluğu başkalarına atarak sıyrılmaya çalışmak, devlet adamlığı ile bağdaşmıyor.
O dönemlerde Dünya Bankası Başkan Yardımcısı ve baş ekonomisti olan John Williamson, Washington Mutabakatını şöyle tanımlıyordu:
"Mutabakatın kuruluş ilkelerini tarihin hangi döneminde olursa olsun, hangi kıtada bulunursa bulunsun, herhangi bir ekonomiye uygulayabilirsiniz."
Kuruluş ilkelerine göre, ekonominin işleyişine asla müdahale edilmeyecektir. Hükümetler, serbest piyasayı tabiat olaylarını izler gibi sadece uzaktan izleyecektir.
Aslında serbest piyasa daha önceden de denenmiş ve ekonomide 'Büyük Buhran'ı doğurmuştu. O buhranın patlak verdiği dönemde ABD'nin başında 31. Başkan Herbert Hoover bulunuyordu. Başkan Hoover, serbest piyasanın buhranı kendiliğinden çözeceğini bekliyordu. Tabii ki, onun beklediği çözüm müdahalesiz bir türlü gerçekleşmedi.
Serbest piyasaya karşı olanlar şöyle diyorlardı: "Ekonomide söylenen en büyük yalan serbest piyasa yalanıdır. Gerçekte serbest piyasa yok, plânlanan ve kontrol altına alınan bir piyasa vardır." Trump, ABD Başkanı seçilene ve Çin mallarına yüzde 45 oranında gümrük vergisi koyana kadar serbest piyasa tartışmaları bu minval üzere sürüp gitti. ABD Başkanı Trump, ekonomik savaşı başlatınca, serbest piyasacıların süngüsü düştü. Öyle ya, hem serbest piyasa, hem de ekonomik savaş bir arada olmaz.
Ne hazin bir tecellidir ki, serbest piyasayı savunan ve dünyaya yayan ABD, şimdi kendisi ekonomik savaş açarak, onu ortadan kaldırıyor. ABD Başkanı Trump'a sormak gerekir: Hani, Washington Mutabakatında, "Gümrük tarifelerinde yılda yüzde 10 oranında bir indirim hedefleyerek, değişim serbestîsi olabilecek en yüksek uyumla artırılacak" maddesi vardı. Ne oldu da, ABD, bu maddenin tam aksini uyguluyor?
ABD, niçin serbest piyasayı savunuyordu, bugün neden böyle davranıyor? Bu sorunun cevabını ABD Başkanlarından Thomas Woodrow'un iş adamlarına yaptığı bir konuşmada bulmak mümkündür. O şöyle diyordu: "Ticaret milli sınırları dikkate almadığı ve fabrikatör bütün dünyayı Pazar olarak görmekte ısrar ettiği için bu ülkenin bayrağı onun ardından gitmeli ve ona kapalı olan ülkelerin kapılarını yerle bir etmelidir."
Görüldüğü üzere ABD, sömürüsünün önünde hiçbir engel yoksa ve ülkeleri rahatça sömürüyorsa, serbest piyasaya "evet" diyor, onu savunuyor. Aksi halde en acımasız ve kural tanımaz ekonomik savaşı başlatıyor. İşte dünyanın ekonomik gerçeği budur. Bu, hiçbir zaman değişmedi ve değişmeyecektir.
Söz konusu gerçeği, göz ardı edenler, serbest piyasa yalanına aldananlar, ekonomik savaşla karşılaşınca, şaşırıp kalıyorlar. Esasen ekonomik savaş açanlar kadar, ekonomik savaşı öngörmeyenler ve ona hazırlıksız yakalananlar da sorumludurlar. Her zaman olduğu gibi bütün sorumluluğu başkalarına atarak sıyrılmaya çalışmak, devlet adamlığı ile bağdaşmıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018