Şam'daki Emeviye Camii'nde Cuma namazı kılamadık ama, "Şam'da Kayısı" yı İstanbul'un Galata'sına getirdik... Çok dilli ve çok sanatçılı bir sergi açıldı Galata'da, "Şam'da Kayısı" adıyla. Konusu, göç dönemlerinde sanat üretimini araştıran Arapça, İngilizce ve Türkçe eserlerden oluşan bir proje. Anlaşılan o ki, sanat dünyası siyaset dünyasından daha çok dert edinmiş göç olayını.
Siyasetçilerin küresel güçlerin güdümünde Suriye'de başlattıkları iç savaştan bu yana, milyonlarca kişi yerinden yurdundan oldu. Savaştan kaçanların çoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi sınır komşusu ülkelere sığınırken, bir kısmı da ölüm riski taşıyan zor yolculuğa çıkarak Avrupa ülkelerinin kapısına dayandı.
Uluslararası ortamda göç sorunu çözüm beklerken, zorunlu iç göçe çare arayışları hendek senfonisinin Mardin sahnesinde, repertuvar yetmezliğinden sizlere ömür oldu.
Devletin başı Güney Amerika'da Rusya'yı şikâyet ederken, Hükümetin başı Güneydoğu'da PKK'yı şikâyet ediyordu. Devlet müşteki, sanıklar da eylemlerine devam edip duruyor. Şikâyetçi var, sanıklar var? ya hüküm verecek makam? işte o yok! Haksız eylemi önleyecek, faillerini cezalandıracak olan Devlet olmuş şikâyetçi. İki ayı aşkın süredir bir ilçeyi kurtaramamış, üstelik hendeği çukur yapıp, üstüne Mardin'de master eylem planı ilân ediyor. Akademisyen başbakan, "en iyi teori uygulamadır" lafının aksine ayakları yere basmayan, soyut şeyler sıralayıp duruyor. Akademik açıdan da baktığımızda, master öncesi lisans vardır. Oysa bu arkadaşların tutumu ön lisans seviyesinde bile değilken, master plana heves etmişler.
İlk kez iktidara gelmişler ve sandıktan bugün çıkmışlar gibi, neler yapacaklarını anlatmaya çalışıyorlar. Atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Mardin sahnesinde "geri dönüş yollarını" deneme sahnesi olarak yutturmaya çalışıyorlar.
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir."
Tırnak içinde aktardığımız bu sözler Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlığı altında düzenlenen 15.maddesi hükmüdür.
AKP hükümetinin Güneydoğu bölgemizde uyguladığı da budur. Tabii uluslararası hukuk karşısında durumlarını bir yana bırakarak arkadaşlara diyoruz ki, yiğitlik(!) sizde kalsın, olağanüstü hal ilan edin!
Gerçi devletin tepesindeki zat rejimin fiilen değiştiğini, mevzuatı (yasal kuralları) kenara koyun gibi laflar ediyorsa da kendisinin, vatana ihanet dışında, siyasal sorumluluğu bulunmadığından sakın ha, kanunsuz emirlere uymayın, uygulayan seçilmişler ve atanmışlar sorumluluktan kurtulamazlar (Anayasa, madde:137).
Bizden uyarması!
Siyasetçilerin küresel güçlerin güdümünde Suriye'de başlattıkları iç savaştan bu yana, milyonlarca kişi yerinden yurdundan oldu. Savaştan kaçanların çoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi sınır komşusu ülkelere sığınırken, bir kısmı da ölüm riski taşıyan zor yolculuğa çıkarak Avrupa ülkelerinin kapısına dayandı.
Uluslararası ortamda göç sorunu çözüm beklerken, zorunlu iç göçe çare arayışları hendek senfonisinin Mardin sahnesinde, repertuvar yetmezliğinden sizlere ömür oldu.
Devletin başı Güney Amerika'da Rusya'yı şikâyet ederken, Hükümetin başı Güneydoğu'da PKK'yı şikâyet ediyordu. Devlet müşteki, sanıklar da eylemlerine devam edip duruyor. Şikâyetçi var, sanıklar var? ya hüküm verecek makam? işte o yok! Haksız eylemi önleyecek, faillerini cezalandıracak olan Devlet olmuş şikâyetçi. İki ayı aşkın süredir bir ilçeyi kurtaramamış, üstelik hendeği çukur yapıp, üstüne Mardin'de master eylem planı ilân ediyor. Akademisyen başbakan, "en iyi teori uygulamadır" lafının aksine ayakları yere basmayan, soyut şeyler sıralayıp duruyor. Akademik açıdan da baktığımızda, master öncesi lisans vardır. Oysa bu arkadaşların tutumu ön lisans seviyesinde bile değilken, master plana heves etmişler.
İlk kez iktidara gelmişler ve sandıktan bugün çıkmışlar gibi, neler yapacaklarını anlatmaya çalışıyorlar. Atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Mardin sahnesinde "geri dönüş yollarını" deneme sahnesi olarak yutturmaya çalışıyorlar.
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir."
Tırnak içinde aktardığımız bu sözler Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlığı altında düzenlenen 15.maddesi hükmüdür.
AKP hükümetinin Güneydoğu bölgemizde uyguladığı da budur. Tabii uluslararası hukuk karşısında durumlarını bir yana bırakarak arkadaşlara diyoruz ki, yiğitlik(!) sizde kalsın, olağanüstü hal ilan edin!
Gerçi devletin tepesindeki zat rejimin fiilen değiştiğini, mevzuatı (yasal kuralları) kenara koyun gibi laflar ediyorsa da kendisinin, vatana ihanet dışında, siyasal sorumluluğu bulunmadığından sakın ha, kanunsuz emirlere uymayın, uygulayan seçilmişler ve atanmışlar sorumluluktan kurtulamazlar (Anayasa, madde:137).
Bizden uyarması!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023