Türkiye'de 30 yıldır yapılan rejim tartışması Türk tipi başkanlık siteminin gelmesiyle son bulmuşa benziyor. Hatırlanacağı üzere Turgut Özal, ilk defa başkanlık rejimini telaffuz etmiş fakat gerçekleştiremeden vefat etmişti. Başkanlık rejiminin neler getirip götüreceğini şimdilik bilmiyoruz. Fakat rejimin değişmesiyle ülkenin yapısal problemlerinin değiştiği vaki değildir.
Devleti binaya benzetirsek ekonomisi ve ulusal değerleri temel vazifesi görürken rejim, çatı mesabesindedir. Temeli sağlam olmayan binaların ayakta kalması nasıl mümkün değilse ekonomik dengeleri oturmayan devletlerin uzun ömürlü olması mümkün olmaz.
Yakın tarihimizin En çarpıcı rejim tartışmaları 2. Abdülhamit döneminde Jön Türkler ve İttihatçılar tarafından yapılmıştır. Her iki grup da 2. Abdülhamit'e muhalif olup meşrutiyetin ilanıyla beraber tesis edilecek "Osmanlıcılık" fikrinin imparatorluğu kurtaracağına inanıyorlardı. Ekonomiden anlamayan ve siyasetteki etkinliğini ölçemeyen bu yetersiz kadrolar iktidara geldikten çok kısa bir süre sonra parçalanmanın katalizörü oldular.
"Jön Türklerde iktisat bilgisi ve bilinci, iktisadi düşünce yapısı da pek kısıtlı ve dardı. İktisadi gelişmenin önemini görüyorlar ama bunun gerektirdiği ilk atılımların neler olduğunu kestiremiyorlardı. Jön Türkler de, ülkenin servet kaynaklarının ulusal güçlerin elinde bulunmadığı koşullarda Osmanlıcılık yaparak tutarlı ve türdeş bir toplum yaratabileceklerini sanıyorlardı." (Ş. MARDİN Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
Ekonomisi kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye mengenesi arasında ezilen Osmanlı'yı bu kıskaçtan kurtarmaya yeltenenler samimi olsalar dahi slogan üretmek dışında etkin bir ekonomi bilgisinden mahrum olduklarından dolayı çok kısa bir süre sonra Abdülhamit rejimini aratmaya başladılar. Görüldüğü gibi yeni gelen rejim iddia ettiği gibi kendisinden önceki rejimden daha fazla refah üretemezse halkın nazarındaki meşruiyetini kaybeder.
Atatürk ise Osmanlı'nın yıkılış sürecine tanıklık etmenin ötesinde bütün aşamalarını yaşamış bir askerdi. "Osmanlı nasıl kurtulur?" tartışmalarının tam göbeğinde yetişti. Devleti kurtarma iddiasında olan bütün figürlerle yakın temaslarda bulundu. Hatta başta Enver Paşa olmak üzere çoğu yakın mesai arkadaşlığı bile yaptı. O dönemde edindiği çoğu acı tecrübe olmak üzere bütün deneyimleri analiz etti. Anlaşılan o ki, Atatürk geçmişte yapılan yanlışları yapmamak ve yapılacak doğruları tespit etmek noktasında hiçbir fırsatı kaçırmadı.
Atatürk, Osmanlı'nın bir türlü başaramadığı iktisadi kalkınmayı gerçekleştirdi. Ekonomideki başarıyı bağımsızlıkla taçlandıran Atatürk, kimlik tarifindeki isabetiyle beraber cumhuriyet rejimini tahkim etti. Böylece Türk kimliği ve milli ekonomi temeli üzerinde Türkiye'yi ilelebet yükseltecek üniter bir devlet ve parlamenter rejim bıraktı. Güçler ayrılığıyla kurumları teminat altına aldı.
Sadece rejim değişikliği ekonomide istikrarı sağlayamaz. Ama sağlam ekonomi, sağlam rejimlerin olmazsa olmaz şartıdır. Ne kadar mükemmel bir siyasi rejim vazedilirse edilsin ekonomide başarı sağlanamadığı takdirde bir balondur.
Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'ni devletimizin sarsılmaz ve yıkılmaz temeli yaptı. Siyasi fikirlerini iktisadi temellere dayandırdı. Böylece rejim tartışmalarını rafa kaldırdı. Rejimin şeklini devamlı tartışma konusu yapmak yerine devletimizi ve insanımızı yaşatacak projeler üzerinde durmak ve uygulamak zaten rejimin teminatı olacaktır.
Devleti binaya benzetirsek ekonomisi ve ulusal değerleri temel vazifesi görürken rejim, çatı mesabesindedir. Temeli sağlam olmayan binaların ayakta kalması nasıl mümkün değilse ekonomik dengeleri oturmayan devletlerin uzun ömürlü olması mümkün olmaz.
Yakın tarihimizin En çarpıcı rejim tartışmaları 2. Abdülhamit döneminde Jön Türkler ve İttihatçılar tarafından yapılmıştır. Her iki grup da 2. Abdülhamit'e muhalif olup meşrutiyetin ilanıyla beraber tesis edilecek "Osmanlıcılık" fikrinin imparatorluğu kurtaracağına inanıyorlardı. Ekonomiden anlamayan ve siyasetteki etkinliğini ölçemeyen bu yetersiz kadrolar iktidara geldikten çok kısa bir süre sonra parçalanmanın katalizörü oldular.
"Jön Türklerde iktisat bilgisi ve bilinci, iktisadi düşünce yapısı da pek kısıtlı ve dardı. İktisadi gelişmenin önemini görüyorlar ama bunun gerektirdiği ilk atılımların neler olduğunu kestiremiyorlardı. Jön Türkler de, ülkenin servet kaynaklarının ulusal güçlerin elinde bulunmadığı koşullarda Osmanlıcılık yaparak tutarlı ve türdeş bir toplum yaratabileceklerini sanıyorlardı." (Ş. MARDİN Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
Ekonomisi kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye mengenesi arasında ezilen Osmanlı'yı bu kıskaçtan kurtarmaya yeltenenler samimi olsalar dahi slogan üretmek dışında etkin bir ekonomi bilgisinden mahrum olduklarından dolayı çok kısa bir süre sonra Abdülhamit rejimini aratmaya başladılar. Görüldüğü gibi yeni gelen rejim iddia ettiği gibi kendisinden önceki rejimden daha fazla refah üretemezse halkın nazarındaki meşruiyetini kaybeder.
Atatürk ise Osmanlı'nın yıkılış sürecine tanıklık etmenin ötesinde bütün aşamalarını yaşamış bir askerdi. "Osmanlı nasıl kurtulur?" tartışmalarının tam göbeğinde yetişti. Devleti kurtarma iddiasında olan bütün figürlerle yakın temaslarda bulundu. Hatta başta Enver Paşa olmak üzere çoğu yakın mesai arkadaşlığı bile yaptı. O dönemde edindiği çoğu acı tecrübe olmak üzere bütün deneyimleri analiz etti. Anlaşılan o ki, Atatürk geçmişte yapılan yanlışları yapmamak ve yapılacak doğruları tespit etmek noktasında hiçbir fırsatı kaçırmadı.
Atatürk, Osmanlı'nın bir türlü başaramadığı iktisadi kalkınmayı gerçekleştirdi. Ekonomideki başarıyı bağımsızlıkla taçlandıran Atatürk, kimlik tarifindeki isabetiyle beraber cumhuriyet rejimini tahkim etti. Böylece Türk kimliği ve milli ekonomi temeli üzerinde Türkiye'yi ilelebet yükseltecek üniter bir devlet ve parlamenter rejim bıraktı. Güçler ayrılığıyla kurumları teminat altına aldı.
Sadece rejim değişikliği ekonomide istikrarı sağlayamaz. Ama sağlam ekonomi, sağlam rejimlerin olmazsa olmaz şartıdır. Ne kadar mükemmel bir siyasi rejim vazedilirse edilsin ekonomide başarı sağlanamadığı takdirde bir balondur.
Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'ni devletimizin sarsılmaz ve yıkılmaz temeli yaptı. Siyasi fikirlerini iktisadi temellere dayandırdı. Böylece rejim tartışmalarını rafa kaldırdı. Rejimin şeklini devamlı tartışma konusu yapmak yerine devletimizi ve insanımızı yaşatacak projeler üzerinde durmak ve uygulamak zaten rejimin teminatı olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024