AKP+MHP Anayasa koalisyonunun hazırladığı teklif neyi değiştiriyor? Anayasayı değiştiriyor elbette?
Ancak amaç rejim değişikliği mi yoksa sistem değişikliği mi?
Ülke ve de TBMM epeydir hükümet sistemi tartışmalarına sahne olmaktadır.
15 Kasım 2016 tarihinde ise TBMM'de grup toplantılarında yapılan konuşmalar, bu tartışmaya başka bir boyut kazandırdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarının bir rejim tartışması olduğunu belirtmiştir. Aynı gün Başbakan Binali Yıldırım şu açıklamayı yapmıştır: "Rejim tartışması 1923'te bitti. Cumhuriyeti tartışan kimse yok!"
Tartışma, anayasa değişiklik teklifinin müzakere ve oylama sürecinde Meclis'te sürüp gidiyor.
Bu tartışma, konunun sadece teknik hükümet sistemi tartışmalarından öte olduğunu göstermekte ve devletin temel niteliği olan cumhuriyet ilkesinin değerlendirilmesini önümüze koymaktadır.
Cumhuriyet kavramına ilişkin tartışmalar kökenini Antik Roma Döneminde bulmaktadır. Bu dönemin önemli düşünürlerinden Cicero, devlete ilişkin sorunların halkın meselesi olduğunu belirterek cumhuriyetçi felsefenin temellerini atmıştır.
Burada kastedilen cumhuriyet kavramı ile devlet başkanının bir monark olması ya da seçimle gelmesi fark edilmeksizin devletin iyi bir anayasal düzene sahip olması, yani gücün adil bir şekilde dağılması kastedilmektedir.
Ortaçağın ardından ise cumhuriyetçilik düşüncesi Kant, Montesquieu gibi düşünürlerin ışığında, despotizmin ortadan kaldırılması, olarak anlaşılmaya başlamıştır. Buna göre cumhuriyet yasanın egemenliğidir. Bu yaklaşım günümüz hukuk devletinin de temelini oluşturmaktadır.
Mutlak monarşiye karşı parlamenter demokrasinin yükselişi, cumhuriyetçi düşüncenin kendisine monarşiden öte tek adamlık rejimini hedef almasını sağlamıştır.
20. yüzyılda ise özellikle 1. Dünya Savaşı sonrası monarşilerin yıkılıp cumhuriyetlerin kurulduğu dönemlerde cumhuriyetçilik anlayışı, hanedanların yıkılıp yerine seçimle işbaşına gelen yöneticiler üzerinde odaklanmaktaydı. Bu bağlamda cumhuriyetle kastedilen; yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesini amaçlayan dar anlamda cumhuriyetçilik anlayışıdır.
Günümüzde kabul gören ise, geniş anlamda cumhuriyetçiliktir. Yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesiyle yetinmez; rejimin, demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet ile donatılmasını ister.
Anayasa değişikliği teklifine baktığımızda, parlamenter rejim tasarımının aksine devlet başkanını olağanüstü güçlendiren bir değişime uğraması, rejimin cumhuriyetçi niteliğiyle bağdaşmamaktadır.
Ancak amaç rejim değişikliği mi yoksa sistem değişikliği mi?
Ülke ve de TBMM epeydir hükümet sistemi tartışmalarına sahne olmaktadır.
15 Kasım 2016 tarihinde ise TBMM'de grup toplantılarında yapılan konuşmalar, bu tartışmaya başka bir boyut kazandırdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarının bir rejim tartışması olduğunu belirtmiştir. Aynı gün Başbakan Binali Yıldırım şu açıklamayı yapmıştır: "Rejim tartışması 1923'te bitti. Cumhuriyeti tartışan kimse yok!"
Tartışma, anayasa değişiklik teklifinin müzakere ve oylama sürecinde Meclis'te sürüp gidiyor.
Bu tartışma, konunun sadece teknik hükümet sistemi tartışmalarından öte olduğunu göstermekte ve devletin temel niteliği olan cumhuriyet ilkesinin değerlendirilmesini önümüze koymaktadır.
Cumhuriyet kavramına ilişkin tartışmalar kökenini Antik Roma Döneminde bulmaktadır. Bu dönemin önemli düşünürlerinden Cicero, devlete ilişkin sorunların halkın meselesi olduğunu belirterek cumhuriyetçi felsefenin temellerini atmıştır.
Burada kastedilen cumhuriyet kavramı ile devlet başkanının bir monark olması ya da seçimle gelmesi fark edilmeksizin devletin iyi bir anayasal düzene sahip olması, yani gücün adil bir şekilde dağılması kastedilmektedir.
Ortaçağın ardından ise cumhuriyetçilik düşüncesi Kant, Montesquieu gibi düşünürlerin ışığında, despotizmin ortadan kaldırılması, olarak anlaşılmaya başlamıştır. Buna göre cumhuriyet yasanın egemenliğidir. Bu yaklaşım günümüz hukuk devletinin de temelini oluşturmaktadır.
Mutlak monarşiye karşı parlamenter demokrasinin yükselişi, cumhuriyetçi düşüncenin kendisine monarşiden öte tek adamlık rejimini hedef almasını sağlamıştır.
20. yüzyılda ise özellikle 1. Dünya Savaşı sonrası monarşilerin yıkılıp cumhuriyetlerin kurulduğu dönemlerde cumhuriyetçilik anlayışı, hanedanların yıkılıp yerine seçimle işbaşına gelen yöneticiler üzerinde odaklanmaktaydı. Bu bağlamda cumhuriyetle kastedilen; yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesini amaçlayan dar anlamda cumhuriyetçilik anlayışıdır.
Günümüzde kabul gören ise, geniş anlamda cumhuriyetçiliktir. Yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesiyle yetinmez; rejimin, demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet ile donatılmasını ister.
Anayasa değişikliği teklifine baktığımızda, parlamenter rejim tasarımının aksine devlet başkanını olağanüstü güçlendiren bir değişime uğraması, rejimin cumhuriyetçi niteliğiyle bağdaşmamaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023