Dünya Bankası ve IMF, Türkiye gibi ülkelere, her derde deva olarak sürekli "reform ve yeniden yapılanma" tavsiye etmektedir. Geçmişten günümüze kadar, hükümetlerimiz bu tavsiyeleri, emir telakki ederek harfiyen yerine getirdiler. Böyle olmasına rağmen, ne sorunlarımız çözüldü, ne de bu tavsiyelerin, akıl vermelerin sonu geldi. Bunu sadece Dünya Bankası ve IMF yetkilileri yapmadı, yapmıyor. Onların, vur deyince öldüren yerli işbirlikçileri de, aynı boruyu çalıyor. İlle de "reform ve yeniden yapılanma" diyorlar. Dikkat ediniz, Mayıs ayından beri piyasada yaşanan dalgalanmalara çözüm olarak da aynı teklifleri ileri sürüyorlar. Örnek, TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın sözleri. Sabancı, her toplantıda "reform ve yeniden yapılanma" diyor. TÜSİAD tarafından hazırlatılan "Eğitim ve Sürdürülebilir Büyüme: Türkiye Deneyimi, Riskler ve Fırsatlar" konulu raporun tanıtımında da aynı şeyleri terennüm etti. Bunca zamandır, çıkardığımız her kanuna 'reform', yaptığımız her işe 'yeniden yapılanma' dediğimiz halde, niye bunu bitiremedik, tamamlayamadık? Acaba yolun neresindeyiz? Bir zamanların meşhur deyimiyle, tünelin ucundaki ışık görünüyor mu? Bu sorulara, çok geriye gitmeden, birkaç yıllık tecrübelere dayanarak cevap vermek istersek, şunları söyleyebiliriz: Reform ve yeniden yapılanma, bu milletin talebi değil, Dünya Bankası ve IMF'nin dayatmasıdır. "Ne alâkası var, bunlar farklı kuruluşlar, amaçları da farklı?" demeyiniz. Yalnız bu kuruluşların değil, diğer uluslararası kuruluşların da amaçları aynıdır. Bakınız, 21 Ocak 1999 tarihinde Dünya Bankası Başkanı James D. Wolfensohn, "Kapsamlı Kalkınma Çerçevesi" başlıklı teklifinde ne diyor: "Kız kardeşimiz IMF, müşterimiz olan ülkelerin makroekonomik istikrarından ve teftişinden sorumludur. Biz ise kalkınmanın yapısal ve sosyal yönlerinden sorumluyuz. Açıktır ki, burada birbirinden yalıtılan iki ayrı yol yoktur ve biz birbirimize en yakın çalışıyoruz. Bu iki işlev, nefes almak ve vermek gibidir". Peki, bu ikiz kardeşler, 'reform ve yeniden yapılanma' ile neyi amaçlıyorlar? İyi ki, amaçlarını gizlemiyorlar. Bunu gizlemedikleri halde, anlatmakta güçlük çekiyoruz. Ya gizleselerdi ne yapardık? Söz konusu kuruluşların amacı, devleti, piyasanın hizmetine sokmaktır. Bir başka deyişle, piyasanın egemen olduğu bir devlet düzeni kurmaktır. Devletin tamamen etkisiz kalmasını istemiyorlar. Çünkü devlet gücünü kullanmadan sömürü olmaz, olsa bile uzun sürmez. Bu sebepten, Dünya Bankası 1997 yılında hazırladığı "Değişen Dünyada Devlet" başlıklı raporunda, piyasa için "güçlü ve etkin" bir devletin varlığına vurgu yapmıştır. Dünya Bankası'nın raporuna göre devlet, sahip olduğu yetkileri ulusüstü kuruluşlara aktaracak, kendisi sadece vergi toplamakla mükellefe olacaktır. Bunlar kısmen gerçekleştirlidiği için, "ülkemizde devlet denilince akla nerede ise sadece vergiler gelmektedir. Devlet sanki bir tahsilat kurumu haline getirilmiştir... Temelde kendi milletine hizmet etmek üzere yapılandırılması gereken devlet, halkından topladığı vergileri, global tefecilere aktaran bir aracı kurum haline getirilmiştir" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli, s. 231).Aslında Türk milleti de 'reform ve yeniden yapılanma' istiyor. Fakat onun istediği, Dünya Bankası ve IMF'nin tam zıddıdır. O, piyasanın, dolayısıyla sömürücü küresel güçlerin emrinde değil, milletin hizmetinde olan baba bir devlet istiyor. Daha doğrusu Türk milleti, 'milli devleti'ni arıyor, onun özlemi çekiyor. İşte, bu devleti tekrar hayata geçirecek, bir 'reform'dan, bir 'yeniden yapılanma'dan söz ediyorsanız, milletçe buna varız. Hem de ne pahasına olursa olsun, varız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018