Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor. Niyetler, sebepler, hedefler ve sonuçlar tartışılıyor. Bu savaşın ülkemize etkilerini tartışmaya gerek yok. Savaş halindeki Rusya'dan yağ alıyoruz.
Diğer taraftan hükümet, yabancı devlet başkanları, başbakanları, yetkililerle görüşüyor, bu görüşmeleri canlı yayında açıklıyor, Rusya'ya rota çiziyor, batıya ayar veriyor, BM'yi suçluyor. Kısaca, 'barış güvencini' rolünü sergiliyor.
Bizde güvercinden etkilenerek, 'madem bu kadar barış sevdalısıydınız bu sevdanızı neden Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, Libya'da sergilemediniz' diye soruyoruz.
Tekrar Rusya'ya dönelim. Siyasi, askeri uzmanlar tarihi örnek göstererek Putin'in asıl hedefinin Ukraynalıları göçe zorlayarak bölgede, Rus nüfusunu artırarak, dengeleyerek bölgeyi kontrol altında tutmak, seçilecek kişiler vasıtasıyla da bölge yönetimine gölge olmak istiyor, diyorlar.
Doğru mu? Doğru. Rusya bu taktiği Çarlık döneminde de, SSCB döneminde de yaptı mı? Yaptı.
Peki, bizi yönetenler bu yaşanmışlıktan neden ders almıyor? Hadi Ruslardan ders almıyorsunuz diyelim (!). 2. Abdülhamit'ten de mi ders almıyorsunuz?
Bugün Hatay, Kilis, Gaziantep, Reyhanlı kısaca güneydoğu bölgemiz, Filistin'in kaderine doğru sürükleniyor.
Filistin, Osmanlı toprağıydı. Yabancılara toprak satışı yasaktı. Abdülhamit borç bulamıyordu. Yahudi Bankerlere gitti. Tamam, dediler ama toprak satış yasası çıkar, isteğini eklediler.
Çıkardı. Osmanlı vatandaşı olan herkes Filistin'den toprak alabiliyordu. Batıdaki zengin Yahudiler, Osmanlı vatandaşı Yahudiler ve diğer vatandaşlar üzerinden bölgeyi adeta satın aldılar. Göç başlattılar. Geldiğimiz nokta malum. Filistinliler azınlık ve her gün zulme maruz kalıyorlar.
2011 yılında Suriye'de BOP devreye sokulduğunda Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın dikkat çektiği noktalarında birisi de bu başlık idi.
'Bölgedeki Müslüman halk göçe zorlanacak. Yerlerine Yahudi kökenli insanlar yerleştirilecek, ülkemize göç istilası başlatılarak hem Suriye'nin, hem de Türkiye'nin nüfus demografisi değiştirilip, Arz-ı Mevut (Büyük İsrail) için adımlar atılacak' diyordu.
Hepsi gerçekleşiyor. Türk askeri, Fırat'ın doğusuna geçemiyor. Fırat'ın doğusunda neler oluyor kimse bilmiyor, bildirmiyor.
Dünya, Esad'ı tanıdı, bizimkiler tanımıyor. Esad, 11 kez koşulsuz af çıkardı. Halkına geri dönün, ülkenize sahip çıkın, Suriye'nin size ihtiyacı var, diyor. Bizimkiler göndermeyiz, diyor.
Ekonomi bir tarafa (!) ülkemizin göçmen üssü olmasından dolayı yaşanan sosyal, ahlaki ve güvenlik sorunlar ortada. Saklanmasına rağmen ortaya çıkan gerçekler vahim.
Durumun daha da vahim gelişmelere gebe olduğunu Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş açıkladı.
Sayın Savaş, Reyhanlı'da Suriyeli aday olsaydı seçimi açık farkla kazanırdı. Birçok ilçede denge değişiyor, diyor.
Bu coğrafyada zemin kaygan. Hatay giderse her yer gider. Hatay elden gitmesin diye mücadele veriyoruz, diyor.
Hatay'ın nüfusu 1 milyon 670 bin. Resmi verilere göre 500 bin civarında Suriyeli var. Ama gayri resmi sayı 800 binin üzerinde. Yaklaşık her 2 kişiden biri Suriyeli, diyor.
Doğan her 4 çocuktan 3'ü Suriyeli, diyor.
11 ayda doğum yapan, 6 yılda 6 çocuk yapan Suriyeli kadınlar var, diyor.
(Savaştan kaçan erkeklerin) Çoğunun 3-4 eşi var ve hepsi de çok çocuk yapıyor, diyor.
Böyle giderse 12 yıl sonra Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Suriyeli olacak, diyor.
Burası da çok önemli
Başkan Savaş, (Suriyelilerin) Toprak almaları yasak ama Türk ortakları üzerinden ara senediyle sürekli toprak alıyorlar, diyor. (2. Abdülhamit dönemindeki gibi)
Ve Başkan Savaş soruyor: Türk vatandaşları 12 yıl geçmeden KKTC'de vatandaş olamıyor. Suriyeli niye hemen vatandaş oluyor?
Başta Sayın Erdoğan olmak üzere AKP kurmayları bu gerçeklerle yüzleşmek yerine hala 'Ensar-Muhacir' edebiyatı yapıyorlar.
'Dün Irak'tan Suriye'den Afganistan'dan gelmişlerdi. Bugün Ukrayna'dan geliyorlar. Yarın nereden geleceklerini bilemeyiz. Ama bu ülke daima mazlumların sığınağı olmaya devam edecektir. Bundan hiç endişeniz olmasın' diyor Sayın Erdoğan ve ekliyor:
Biz göndermeyeceğiz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Ensarın ne olduğunu biliyoruz. Bundan tedirgin değiliz. Sevgili milletimize sesleniyorum. Sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilirler. Ama unutmayın bunun ecri çok büyüktür' diyor.
Sayın Erdoğan'a açık çağrı!
5 milyondan fazla mültecinin ecrine talip olan Sayın Erdoğan'a, 2021 yılında borçlarını ödeyemedikleri için bankaların yasal takibine girmiş, icralık olmuş 1 milyon 704 bin vatandaşımız var. Birazda onların ecrini alsanız nasıl olur?
Çiftçilerin borçları 145 milyar TL'den fazla. Üretemiyorlar. Onların ecri kat ve kat daha fazladır.
Ülkemizde yaşanılan cinayet ve intiharların % 60'ı ekonomik sebeplerden. Bu insanlara hayat vermenin ecri de çok büyüktür.
AB, ABD istedi, diye değil Allah (c.c) için sevmenin ve Allah için buğz etmenin ecri de büyüktür.
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025