Ülkemizde gazetelerin üçüncü sayfası ve TV'lerin üçüncü haberlerinde hekime şiddet olaylarını sıklıkla duyuyoruz ve yaşıyoruz. Bu olaylarda her geçen gün artmakta ve maalesef tüm uyarılara rağmen azalma olmamaktadır. Bu olaylarda gerek sözel gerekse fiziksel şiddete maruz kalma sonucunda hekimlerin mesleğini yapmada moral ve isteklerinin azalmasına sebep olmaktadır. Sağlık hizmetlerinin etkin biçimde verilmesini önlemektedir. Bunların nedenlerine baktığımız zaman :
1- Özellikle ülkemizde son dönemde sağlıkta dönüşüm sonucunda sağlık hizmetinin bir ticari hizmet olarak sunulması ve hastanın memnuniyetinin ön plana çıkarılmasıdır.
2- Hasta ve yakınları hekimleri ne isterlerse yapacakları bir hizmet elemanı olarak görmeleri, onların uzmanlık alanlarına özel istek ve talimatlarla yön vermeye çalışmalarıdır.
3- Hasta ve yakınları toplumdaki gelişmeye bağlı olarak kendisini ve yakınını önce ben, hep ben, tek ben düşüncesiyle istekte bulunmalarıdır.
4- Hekime şiddet artışına bakarsanız bunu AKP'nin sağlık politikalarında değişim ve dönüşümün başlangıcı ile ilişkili olduğunu net bir biçimde görürsünüz. Buradaki temel yaklaşım; sağlık hizmeti almaya çalışan bir müşteri, hekim de hastaya bu hizmeti vermeye mecbur bir sağlık görevlisi olarak görmek ve göstermek yaklaşımıdır. Yani burada müşterinin( hastanın) memnun edilmesi birinci amaçtır.
5- Sağlık kuruluşuna gelen her hasta memnun edilecek, hasta istekleri bir talimat gibi yerine getirilecektir. Bunun yerine gelmediği durumlarda hasta; önce sözlü ve sonra fiziki şiddet uygulama, ardından sırasıyla hastane yönetimi, hasta hakları birimi, sonra sağlık bakanlığı, BİMER, CİMER'e kadar şikayetler dizisi başlamakta ve başta hekimler olmak üzere sağlık elemanları her bir şikayet için ayrı ayrı savunma yapmak zorunda kalmaktadır.
6- Burada siyasiler yönünden hasta; seçimde oy kaynağı, hasta yönünden ise doktor hastanın isteklerini, talimatlarını yerine getiren bir sağlık personeli olarak görülmektedir.
7- Bunun sonucunda doktora gelen çoğu hasta muayene bile edilmeden şikayeti olan yerinin manyetik rezonans görüntüsü, ultrasonu, röntgeni, laboratuvar tetkikini istemektedir. Ayrıca kendisine uygun olmayan ilaç ve fizik tedavi uygulamaları istemektedir. Yani hastalar sanal dünyadan her gördüğü, okuduğu sağlık gelişmelerinin kendisi için yapılmasını hak olarak talep etmektedir. Bu durum hekimin hastayı dinlemesi, anlaması ve muayene etmesi gereken sıralı uygulamasını yani hekimlik sanatını baştan yok etmektedir. Bunun neticesinde hekim-hasta ilişkisi bozulmakta ve güven kaybı olmaktadır. Hastalar gereksiz tetkiklerle hem zaman kaybetmekte hem de sağlık israfı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hekim mesleğini sanat olarak uygulayamadığı için doğru teşhis ve tedavi yapamamakta, bilgi ve becerisini geliştirememektedir. Ayrıca hekimliğin en mutluluk verici yanı olan; hastayla empati kurup hastayı sahiplenme ve sorumluluk duymasını yok etmektedir. Böylece hekim hastayı sahiplenmek yerine defansif tıp şeklinde uzak tutmayı tercih etmektedir. Bu durumda hastanın anamnezi ve muayenesi yapılmadan bol tetkik ve konsülatasyonlar ile zaman ve para kaybı ortaya çıkmaktadır.
8- Hasta yönünden ise; tıp fakültesinde 6 yıl, mecburi hizmette 2 yıl ve uzmanlık alanında 4-5 yıl eğitim görmüş bir meslek uzmanını dinlemek, anlamak, güvenmek ve ondan yardım istemek yerine ona talimat ve istekle yön vermeye çalışması eskilerin deyimiyle 'abesle iştigaldir.
Nitekim ülkemizde tıp fakültelerinden mezun olan bir tıp doktoru sağlık bakanlığının gösterdiği bir tıbbi birimde çalışmadan yani mecburi tıp hizmetini yapmadan serbest hekimlik yapamaz.
9- Ayrıca pratisyen hekimlik dışında bir uzmanlık alanında ihtisas yapılırsa bunun içinde yine bunun için de mecburi hizmet yapmak zorunda kalırsınız. Böylece yüksek öğrenim görerek mezun olan bir meslek sahibi olan kişilerden sadece hekimler bu mecburiyete yani zorla göreve tabi durumdadırlar.
10- Hiçbir meslek sahibi veya uzmanı yaptığı işi, mecburiyetten yapıyorsa onu mutlu, istekli ve severek yapması mümkün değildir. Bu durum insan psikolojisine ve sosyolojisine aykırıdır. Bu durum insan sağlığı için uğraşan hekimler için de geçerlidir.
Ayrıca hekimlerin mecburi hizmet için gittiği yerlerde yaşam şartları ve güvenlik sorunları hekimi onlarda 'bitse de gitsek' anlayışını getirir. Halbuki hekimlik sanatı severek, sayarak, mutluluk duyarak, merak ederek, öğrenerek ve öğreterek sağlık hizmeti vermeyi gerektirir.
Sonuç olaraktan son dönemlerde hekime şiddet olaylarında artışın nedenlerinde psikososyal, ekonomik ve siyasal bir çok sebep söylenebilir. Ancak bu konuda hekime şiddetin azalması isteniyorsa hekim hekimliğini, hastada hastalığını bilmek ve ona göre hizmet almak durumundadır. Yani hekimler kendisini hasta yerine koyarak, hastalarda kendilerini hekim yerine koyarak empati kurmayı öğrenmeleri gerekir. Siyasilerinde oy kazancı için hekimleri sağlık sorunlarının ana kaynağı olarak göstermekten vazgeçmeleri gerekir.
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021