İngiltere'nin ünlü gazetelerinden Daily Telegraph'da gazeteci Annelise Bistrup tarafından bir süre önce kaleme alınan "Margrethe" adlı biyografide, Danimarka Kraliçesi II. Margrethe'in, "İslam mensuplarının ülkemizde giderek artması ciddiye alınması gereken bir meydan okumadır. Sorunun devamına bunca zaman izin verdik, çünkü toleranslı ve çok tembeliz. İslam'a karşıtlığımızı göstermeliyiz" dediği ifade edilmişti. Söz konusu biyografide Danimarka Kraliçesi'nin "genelde dünya özelde Danimarka için tehdit haline dönüşen İslam'a karşı çıkmalıyız. Hükümet, ülkedeki Müslüman azınlığa hiçbir şekilde hoşgörü göstermemelidir" şeklindeki ifadelerine de yer verilmişti. Danimarkalı olsun, Fransız olsun Batılıların Müslümanlara bakışı hiç değişmemiştir. Yüzyıllar önceki bir Avrupalı İslam'a ve Müslümanlara nasıl bakıyorsa günümüz Avrupa'sındaki insanların bakışı da aynıdır. Bu nokta, dinler arası diyalog sapkınlığı içerisindekilerin savundukları Hıristiyan ve Yahudilerin İslam'ı bilmedikleri ve bundan dolayı İslam'a düşman oldukları savının da ne kadar saçma ve anlamsız olduğunun ispatı niteliğindedir.Söz konusu karikatürleri 30 Eylül'de yayınlayan ve bunu basın özgürlüğü olarak lanse etmeye çalışan Danimarka'nın Jyllands-Posten gazetesi, 2003 yılında bir okurun gönderdiği "İsa'nın Dirilişi" adlı bir karikatürü Hıristiyanları rencide eder diye yayımlamamış. Dönemin Yazı işleri Müdürü Jens Kaiser, karikatürü gönderen çizere yazdığı mektupta, "gazetenin okurları İsa karikatürünü komik bulmayacak, aksine belki tansiyonu artırmasından endişe ediyoruz" dediği ortaya çıktı. Bundan da anlaşıldığı gibi basın özgürlüğü savunmaları samimiyetten çok uzaktır. İslam'a ve Müslümanlara saldırırlarken basın özgürlüğüne sığınmakta olan Avrupalılar, söz konusu Hıristiyanlar olunca çok farklı davranmaktadırlar.Hz. Peygambere hakaret içeren bu karikatürler gibi olayların son yılarda Batı basınında daha fazla yer alması Batılı devletlerin ortak politikaları sebebiyledir. Danimarka kraliçesinin açıklaması da bunun göstergesidir. Danimarka'da meşruti bir idare vardır. 10 Eylül 1920 tarihinde kabul edilen anayasaya göre Danimarka, anayasa düzeninde kral tarafından yönetilir. 4 yılda bir seçilen 179 üyeli bir meclisi vardır. Kral, kanunları tatbik ve yürütme yetkisine sahiptir. Parlamentoda kurulan bir hükümet icra işinde krala yardımcı olur. Kral parlamentoda başbakanı tayin etmektedir. Yani Danimarka'da kraliçe sembolik değil devletin en yetkili kişisidir. Bu açıdan bakıldığında Hz. Peygambere yapılan hakaretler devlet kaynaklıdır.Bu bağlamda 30 Mayıs 2004 tarihli nüshasında Alman Welt am Sonntag gazetesi, "milyonlar Muhammed'e Karşı" manşetiyle bir haber yayınladı. Bu haberde Vatikan'ın büyük bir meblağdan oluşan bir fonu, "İnsanları Evangelist Yapma Cemaati" (Congregation for the Evangelization of Peoples) adlı gizli bir örgütün kullanımına verdiğini yazdı. Gazete, bu ayrılan fonun İslam'ın yayılmasını engellemek için kullanılacağını yazdı.Burası çok önemli! Haberi Welt Am Sonntag gazetesinde yayınlayan Andreas Englisch, cemaatin öncelikli hedefinin Hz. Muhammed'in insanlığın gözündeki imajını zedelemek yoluyla İslam'ın yayılmasını frenlemek ve insanların İslam dinine gösterdiği ilgiyi azaltmak olduğunu ifade etti. Bu karikatürler bu amaca binaen Avrupa basında yer almaya başladığı ne kadar açık değil mi?Burası da çok önemli çünkü diyalogcuları çok yakından ilgilendiriyor! Vatikan destekli büyük sermaye sahibi bu gizli teşkilat, Hıristiyan-Müslüman diyalogunun desteklenmesi adı altında çalışmalar sürdürülmesini öncelikleri arasına almış. Diyalogculara paranın nereden geldiği de bu şekilde anlaşılmış oluyor. Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (SAV)'e yapılan bu hakaretler bir gazetenin ve birkaç tane karikatüristin başının altından çıkan bir olay olmadığı anlaşılmıştır sanırım. Bu hakaretler bir mantık çerçevesinde devletler bazında organizeli yürütülen birtakım politikaların devamıdır. Bu organize hakaret politikalarının içerisinde bütün Avrupa ülkeleri vardır ve başı Vatikan çekmektedir.Peki, dinler arası diyalogcular bu hakaretler edilirken nerededirler?Susmaları, Âlemlere rahmet Hz. Muhammed (SAV)'e yapılan hakaretleri sineye çektiklerini göstermektedir. Bu hakaretler onlara ağır gelmemekte çünkü onlar uzun zamandır Hz. Peygamberi zaten devreden çıkarmış durumdalar. İşte dinler arası diyalogculuğun Müslümanları getireceği son nokta burasıdır.Peygamber Efendimize hakaret edenlerin önünde baş eğmek, el öpmek?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024