Papa'nın asıl hedefi

Papa'nın gelişi bir tornusol gibi oldu. Meğer bizim medyamız, siyasilerimiz ne kadar da Papa meraklısıymış.Papa iyi ağırlanmalıymış; Papa AB süreci için ve Batı ile kaynaşmamızda bir fırsatmış; Papa Türkiye'nin tanıtımı için önemliymiş; Papa diyalog, barış ve hoşgörü için geliyormuş? vs vs.Bu iddialarda bulunanlar esasen Papa'nın hangi amaçla kime geldiğini gayet iyi biliyorlar ama işte o ağızdaki bakla meselesi.Dilerseniz baklanın ağızlarından çıkmasına biz yardımcı olalım.Prof. Dr. Haydar Baş Bey önemli bir noktanın altını çiziyor: Papa Türkiye'ye gelmiyor, Ankara'ya da gelmiyor, İstanbul'a da? Papa kendi ifadesiyle "Konstantinapol"e geliyor.Evet. Papa biz ne dersek diyelim Konstantinapol'e geldi.Papa, Türkiye'nin tanıtımı için değil, Bizans'ın tanıtımı için geldi.Papa, ne Türkiye'nin AB sürecine destek olmak için, ne de Türkiye'nin Batı ile kaynaşması için geldi; Papa yıllarca küs gibi görünen Katolik ve Ortodoksları siyasi bir amaç uğruna kaynaştırmak için geldi.Bunu biz demiyoruz, Papa'nın sağ kolu diyebileceğimiz Papalık Konseyi Başkanı Kardinal Walter Casper diyor: "Papa ziyaretinde asıl hedef, İslam değil Ortodoks kilisesi ile yakınlaşmak. Doğu ve Batı Avrupa'nın bütünleşmesi ancak Ortodoks kilisesini gemiye almak ile mümkün olabilir"Esasen bu cümle Türkiye'nin AB süreci hakkında da şifreleri bize vermektedir.Papa'nın geliş hedeflerinden birisi de birçok siyasinin ve de yorumcunun vurguladığı gibi "Diyalog". Ama nasıl diyalog? Bizim anladığımız manada diyalog değil.Papa'nın diyalogdan ne anladığını kendi ifadelerinden öğrenelim: "Katoliklik inancında dinlerarası diyalogla Hıristiyanlığı yayma amaçlı misyonerlik faaliyetleri birbirinden tümüyle bağımsızmış gibi algılanamaz. Hıristiyanlaştırma, kültürler ve dinler arasında, karşılıklı açıklık ve sevgi temelinde, samimi ve gerçek bir diyalog çalışması eşliğinde gerçekleştirilmelidir."Bizimkiler hala diyaloga farklı anlamlar yüklemeye devam etsinler, işte size diyalog fikrinin kaynağından esaslı bir diyalog tarifi.Gerçi adamlar bunu hiçbir zaman gizlemediler, hatta Vatikan'ın resmi yayın organlarında bile diyalog zaten böyle tanımlanıyordu.Zaten problem burada değil, problem bunun böyle olduğunu bile bile bize farklı lanse etmeye çalışanlarda.Bakın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener, İslam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 22. toplantısında diyalogu nasıl anlatıyor. Diyalog ortamının hem Türkiye'de, hem de dünya genelinde yaygınlaşmasının önemini vurgulayan Şener, bunun insanlığın geleceği açısından önemli olduğunu dile getiriyor ve şöyle devam ediyor: "Bunu sağlamak için diyalog zeminini geliştirmek lazım. Bizim attığımız her adımda bu diyalog zeminini geliştirme anlayışı vardır. AB üyeliği ile Türkiye'nin bu diyalog ortamına yapacağı katkı ile medeniyetler ittifakına ilişkin çabalarımızı buna örnek gösterebiliriz. Her şeyden önce diyalog, diyalog... Dinler arası diyalog, medeniyetler arası diyalog, bölgeler ve ekonomiler arası diyalog... Bunun yaygınlaşması her zaman çatışma ortamının yok olmasına yardımcı olacaktır. Ancak yüzyılların getirdiği bazı alışkanlıklar vardır. Aklı başında insanlara da düşen görev, bu çatışmacı anlayışa dayalı birikimlerin bir an önce yeryüzünden kaldırılması için çaba harcamaktır."Diyalog, Papa'nın da ifade ettiği gibi çatışma ortamına gerek kalmadan Hıristiyanlığın yayılmasıdır. Misyonerlerin önündeki her türlü engelin ortadan kaldırılmasıdır.Şimdi soruyorum, Papa'ya mı kızmak lazım, yoksa içimizdeki Papa'dan daha çok Papacı olanlara mı? Papa bildiğimiz Papa. Yüzyıllardır Papa'ların zihniyeti asla değişmedi ve de değişmeyecek. Papa davet edildiği yere tabii ki gidecektir, buradaki asıl hata  İslam'a ve Peygamberimize her türlü hakaret ettiği halde, Türkiye'ye geliş gayesi belli olduğu halde Papa'dan medet umanlarda, Papa'ya kucak açanlardadır.