Haklı ve aklı olanı dinlemediğimiz için batıyoruz.
Sorunlar çok ama çözüm de var diyene kulak tıkadığımız için parçalanıyoruz!
"Ben bu işin kitabını yazdım. Bu işin çözümü bende, sizden tek bir kuruş ücret ve makam da istemiyorum. Gelin bu ülkeyi dünyanın süper gücü yapalım" diyene sırt döndüğümüz için dibe doğru hızla yol alıyoruz.
Türk milleti tarihi birçok fırsatı elinin tersi ile itmiş, kendi elleriyle ipi boğazına geçirmiştir.
OSMANLI TÜRK HALKINI SÖMÜRMÜŞTÜR!
Borç alma yöntemiyle kendi sonunu hazırlayan Osmanlı'nın ekonomi bilgisi sıfırdı.
Bu konuda görüş sahibi olan Türk asıllı düşünürleri, doğduklarına pişman etmişlerdi.
Mezhepçi ve Sünnilik takıntıları yüzünden, büyük bir imparatorluk çöpe atıldı.
Bu büyük basiretsizlik ve bağnazlığın nedeni ise, yönetimin illa da Sünni bir anlayışın elinde olması arsızlığı.
Sünnilik dedikleri şeyse, öyle zannettiğiniz gibi Peygamberimizin sünneti falan değildir. Bildiğiniz düpedüz emevi İslam anlayışıdır.
Yani, saltanatçı bir din anlayışıdır.
Sırf Türk'ler yönetimde olmasın diye yapılan kıyımlara girmiyoruz bile!
Bu zihniyet size çok tanıdık geldi dimi?
Kimi zavallıların yere göğe sığdıramadığı Osmanlı'nın borç almak yöntemi ile nasıl parçalandığına bir göz atalım:
Osmanlı, 1854 yılında Kırım savaşı başlangıcında İngiltere'den 200.000 sterlin alınmıştır. Bu, Osmanlı İmparatorluğu'nun bilinen ilk borcudur.
1854-1875 döneminde 15 sözleşme ile 127 milyon lira borç almıştır. Toplam borç 239 milyon lira olmuştur.
Muharrem Kararnamesi ile 20 Aralık 1881'de Osmanlı hükümetinin 219 milyon 938 bin 559 Osmanlı lirası olan dış borcu indirime gidilerek, toplam dış borç 141 milyon 505 bin 309 lira olarak tespit edilmiş.
Muharrem Kararnamesi'nin 15. maddesine göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarını ödeyememesi sonucu, borç ödemelerini güvence altına alacak olan vergi kaynaklarının toplanması ve denetimi işlevini yürütecek olan Düyun-u Umumiye'ye bırakılmıştır.
1914 yılında savaş patlak verdiğinde Osmanlı Devleti'nin dış borcu kısa vadeli borçlar hariç, 156,4 milyon Osmanlı lirasıdır.
Dış borçlar, Osmanlı devleti çöktükten sonra, Osmanlı topraklarında kurulan devletlerarasında paylaştırılmış ve en büyük borç yükü Türkiye'ye verilmiştir.
1925 yılında Osmanlı borçlarının %67'sinin Türkiye tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştır.
Türkiye'nin payına düşen 107,5 milyon altın Osmanlı lirası tutarındaki borcun ödenmesi için Düyun-u Umumiye İdaresi ile 13 Haziran 1928 tarihinde Paris'te bir anlaşma imzalanmıştır.
Türkiye Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam yüzyıl sonra, 25 Mayıs 1954'te ödemiştir.
622 yıllık Osmanlı devletinin yaptığı bütün borçlar, Atatürk sayesinde ödenmiştir.
Atatürk olmasaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti adında bir ülke olmayacaktı.
Şu anda ise Türkiye'nin ekonomi alanında geldiği son nokta, Osmanlı'nın hızla batışa doğru yol aldığı yılların aynısıdır.
Bu kadar büyük borç ve vergilerin altında bu millet daha fazla kalamayacak ve çöküş başlayacaktır.
Bu çöküşün Osmanlı ile olan farkı şudur.
Şimdiki çöküş, her şey muhteşem ve yolunda gidiyor denilerek oluyor.
Ancak an gelir ki, Allah muhafaza bir günde Türkiye'den geriye eser kalmaz!
İktidar ve muhalefetin çözümü yoktur.
Türk milletinin acilen bu gerçeği bilerek çözümün adresinde birleşmek için yola koyulmalıdır.
Tıpkı bu günlerde Hüseyin Baş'ın Türkiye genelinde yollara koyulduğu gibi.
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025