İster ferdî ister toplumsal olaylar olsun, olumlu veya olumsuz her olayın temelinde, hareket noktasında; merkezinde insan vardır. İnsanı tanımadan, insanın sebep olduğu hiçbir olumsuzluğu ortadan kaldırmak ya da olumlu davranışlarda devamlılık sağlamak mümkün değildir.
Teknolojik açıdan dünyada çok hızlı gelişmeler sağlanmasına rağmen, insanın gerçek manada mutluluğu bir türlü sağlanamamıştır. Yapılan her yeni buluş, icat edilen her yenilik, insanın kullanımına sunulan şeyler hakkında olmuş ama maalesef insanın manası; ruh ve gönül yapısı ihmal edilmiştir.
Dolayısıyla her şey insan için fakat “insan ne için”, “kimin için?” sorusu muallâkta (ortada) kalmıştır. Bunun sebebi de insanı tanıma noktasındaki eksikliktir.
İnsan, maddesiyle manasıyla bir bütündür. İhtirasları, arzuları, istekleri, ihtiyaçları; fizikî ve ruhî yapısı vardır. İhmal edilen hangi yönü olursa olsun, aksamalar meydana çıkar. İnsanın aksayan yönünün yansımaları gerek fert, gerek toplum planında olumsuzluk olarak meydana çıkar. Fert planında kişinin karakteristik özellikleri, davranış biçimi olarak günlük yaşantısına yansır. Bu insan ferdi davranışını toplum içerisinde de sergileyeceği için onun yansımalarını toplum da birlikte yaşayacak, olumlu ya da olumsuz davranışlardan toplum da etkilenmiş olacaktır.
Öfke tabiatlı bir insan isek eğer; ikinci şahıslarla ilişkide, yapılan işlerde öfke hâkim olacaktır; öfkenin yaydığı negatif enerjiden etraftakiler olumsuz etkilenecektir. Sabırlı, sevecen, güler yüzlü biri isek eğer; ikinci şahıslarla ilişkide, yapılan işlerde, güzellikler yaşanacak; oluşan pozitif enerjiden çevremiz de olumlu etkilenecektir.
Bahsettiğimiz şeyler basit, her gün yaşadığımız gündelik olaylar gibi görünse de tüm sosyal olayların temelini, ferdin ve toplumun yaşantısını olumlu ya da olumsuz etkileyen, çok ama çok önemli olaylardır.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak ülkemizdeki eğitim sisteminin bu yönde ne kadar fayda sağladığına bakarsak, hiç de iç açıcı sonuçlar ortaya çıkmayacağını görürüz. Eğitim, gerek ailede gerek eğitim kurumlarında; madde-mana; ruh-beden ilişkisi göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.
O zaman, şanlı bir milletin nereden nereye geldiğini ve problemin insandan kaynaklandığını anlayacak, tedavi sürecine girince de toplumsal dertlerimizin bir bir çözüldüğünü göreceğiz.
Demek ki toplumsal huzurun sağlanması için öncelikle insanın kendisi fert planında ele alınmalı ve eğitimi ona göre yapılmalıdır.
Yıllar önce Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “önce insan meselesini halletmeden hiçbir meselenizi halledemezsiziniz” tespitinin bütün zamanlara çözüm sunan evrensel bir tez ve mesaj olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Teknolojik açıdan dünyada çok hızlı gelişmeler sağlanmasına rağmen, insanın gerçek manada mutluluğu bir türlü sağlanamamıştır. Yapılan her yeni buluş, icat edilen her yenilik, insanın kullanımına sunulan şeyler hakkında olmuş ama maalesef insanın manası; ruh ve gönül yapısı ihmal edilmiştir.
Dolayısıyla her şey insan için fakat “insan ne için”, “kimin için?” sorusu muallâkta (ortada) kalmıştır. Bunun sebebi de insanı tanıma noktasındaki eksikliktir.
İnsan, maddesiyle manasıyla bir bütündür. İhtirasları, arzuları, istekleri, ihtiyaçları; fizikî ve ruhî yapısı vardır. İhmal edilen hangi yönü olursa olsun, aksamalar meydana çıkar. İnsanın aksayan yönünün yansımaları gerek fert, gerek toplum planında olumsuzluk olarak meydana çıkar. Fert planında kişinin karakteristik özellikleri, davranış biçimi olarak günlük yaşantısına yansır. Bu insan ferdi davranışını toplum içerisinde de sergileyeceği için onun yansımalarını toplum da birlikte yaşayacak, olumlu ya da olumsuz davranışlardan toplum da etkilenmiş olacaktır.
Öfke tabiatlı bir insan isek eğer; ikinci şahıslarla ilişkide, yapılan işlerde öfke hâkim olacaktır; öfkenin yaydığı negatif enerjiden etraftakiler olumsuz etkilenecektir. Sabırlı, sevecen, güler yüzlü biri isek eğer; ikinci şahıslarla ilişkide, yapılan işlerde, güzellikler yaşanacak; oluşan pozitif enerjiden çevremiz de olumlu etkilenecektir.
Bahsettiğimiz şeyler basit, her gün yaşadığımız gündelik olaylar gibi görünse de tüm sosyal olayların temelini, ferdin ve toplumun yaşantısını olumlu ya da olumsuz etkileyen, çok ama çok önemli olaylardır.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak ülkemizdeki eğitim sisteminin bu yönde ne kadar fayda sağladığına bakarsak, hiç de iç açıcı sonuçlar ortaya çıkmayacağını görürüz. Eğitim, gerek ailede gerek eğitim kurumlarında; madde-mana; ruh-beden ilişkisi göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.
O zaman, şanlı bir milletin nereden nereye geldiğini ve problemin insandan kaynaklandığını anlayacak, tedavi sürecine girince de toplumsal dertlerimizin bir bir çözüldüğünü göreceğiz.
Demek ki toplumsal huzurun sağlanması için öncelikle insanın kendisi fert planında ele alınmalı ve eğitimi ona göre yapılmalıdır.
Yıllar önce Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “önce insan meselesini halletmeden hiçbir meselenizi halledemezsiziniz” tespitinin bütün zamanlara çözüm sunan evrensel bir tez ve mesaj olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 04.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -4- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 02.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 01.02.2025
- Umre nasihatleri -2- / 31.01.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 04.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -4- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 02.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 01.02.2025
- Umre nasihatleri -2- / 31.01.2025