Takvimler 29 Ekim 1933 yılını gösteriyordu.Ankara Hipodromu'nu binlerce vatandaş hıncahınç doldurmuştu. Mikrofonun başına beklenen isim çıktığında hipodromda adeta yer yerinden oynadı. Ve konuşmasında başladığında az önceki coşku bitmiş, şimdi kimseden çıt çıkmıyordu.Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. yıldönümünde binlerce vatandaşın pürdikkat dinlediği bu tarihi konuşma "Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun" sözleriyle başladı ve şu cümleyle bitti."Ne mutlu Türküm diyene."Malumunuz olduğu üzere bu konuşmayı yapan Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin kuruluşundan henüz 10 yıl geçmiş olmasına rağmen ülkede çok hızlı bir kalkınma seferberliği başlatmıştı. Kalkınma o kadar hızla yaşanıyordu ki, bu konuşmanın yapıldığı tarihten birkaç yıl sonra genç Türkiye uçak üretip ihracat yapmaya başlamıştı. Türkiye'nin bu hızlı kalkınması Atatürk'ün ölümünden sonra maalesef devam ettirilemedi. Devam ettirilemeyen Atatürk'ün ekonomideki başarıları değildi sadece. Aynı zamanda hangi etnik kökene sahip olursa olsun tek millet olmayı kabul etmiş olan milletimizin bir ve beraber kılan Atatürk'ün anlayışı da devam ettirilemedi.Türkiye cumhuriyetinin farklı etnik kökene sahip olsalar bile aynı inancı paylaştıkları için tek millet olmayı Atatürk önderliğinde başarabilmiş halkının birliğinin ifadesiydi "Ne mutlu Türküm diyene" sözü.Ama maalesef Atatürk'ten sonra gelenler ne bu sözü anlayabildiler ne de bu millete anlatabildiler.Bundan dolayıdır ki, yaklaşık 30 yıldır kent merkezinde bulunan Mustafa Kemal Atatürk'e ait "Ne mutlu Türküm diyene" yazısı bu yılın Mart ayında söküldü. Bu yazının yerine Atatürk'ün ünlü sözlerinden "Yurtta sulh cihanda sulh" yazısı asıldı.Mardin-Kızıltepe yolu üzerinde yer alan Türkmen Dağı yamaçlarına 30 yıl önce taşlarla yazılan "Ne mutlu Türküm diyene" yazısı da Aralık 2012'de kaldırıldı.Bu söz onlara batıyordu. Çünkü bu sözün bir ırkçılık ifadesi olarak algılıyorlar. Türkiye'nin geldiği bu noktada Atatürkçülük denildiğinde mangalda kül bırakmayanların yapması gerekiyor. Çünkü bu söz eğer ırkçılık ifade etmiyorsa ?ki etmiyor- bu algılamanın önüne geçmeleri gerekirdi. Ama "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün anlamını onlar da bilmiyorlar. Oysa bu veciz cümlenin gerçek ifadesini anlatabilselerdi bu söze etnik kökeni ne olursa olsun Türk milletini oluşturan herkes sahip çıkardı. Ne mutlu Türküm diyene" sözü nasıl mı anlatılmalıydı?Hemen bu sorunun cevabını verelim."Ne Mutlu Türk'üm diyene" sözünün özünde İslam vardır. Bu kimliği inkâr etmek demek İslam'ın karşısına Peygamber Efendimizin devrinde Kâbe'de bulunan müşriklerin putlarını koymak demektir."Bu sözler geçtiğimiz Pazar günü İstanbul'da düzenlenen Milli Kahramanlarımızı Anma Programı'nda kapanış konuşmasını yapan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a ait.Konuşmalarında "Türk" kelimesiyle "İslam" kelimesinin eş anlamlı olduğunu sık sık ifade eden Prof. Dr. Baş, Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözündeki Türk ifadesinin milletimizin tevhit inancının ifadesi olduğunu ortaya koydu. Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye isminin de Mustafa Kemal Atatürk ile dönemin Hacıbektaş dergâhının önderi olan Cemalettin Çelebi Efendi Hazretleri ile beraber kararlaştırıldığını söyledi.Bu konuşmayı dinlerken bugün etnik kökenlerini öne çıkaran bazı kişilerin rahatsız oldukları "Türk" ve "Türkiye" kelimelerinin milletimize Prof. Dr. Haydar Baş gibi anlatılmış olsaydı bugün en fazla itiraz edenlerin "Türk" ve "Türkiye" ifadelerine sahip çıkacağını fark ettim.Prof. Dr. Haydar Baş "Baştürk" lakabını sonuna kadar hak ediyor. Çünkü tıpkı Atatürk'ün yaptığı gibi Prof. Dr. Haydar Baş da ayrılıkların aslında ne kadar suni olduğunu ve farklılıklarımız olsa bile ortak yönlerimizin altını çizerek bir millet olmamızın ne kadar kolay olduğunu ortaya koyuyor.Sorunları artık kangren bir vaziyete gelen milletimizin Prof. Dr. Haydar Baş'a çok ama çok ihtiyacı var.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024