Kelimenin tam anlamıyla Güzeller Güzeli bir insanı, ciğerparemizi, gönlümüzün sultanını, Haydar'ımızı, Baş'ımızı ebediyete uğurladık. O, emredildiği gibi dosdoğru yaşadığı lekesiz, tertemiz ve mübarek bir hayatın neticesinde, bu fani âlemi terk ederek bir daha ölmemecesine ebedi âleme irtihal etti.
O, geçici dünya hayatının aldatıcı yüzüne bir an dahi bakmaya tenezzül etmemiş bir Gönül Adam olarak, Allah'ın en ulvi tecellilerine mazhar oldu ve kana kana içtiği âb–ı hayatla ölümsüzlüğü kuşandı. Fâni âlemde ölümsüzlüğü kuşanana, bekaya göçtü diye kim 'öldü' diyebilir ki…
Aşkın ummanında yüzen, yüzdükçe konuşan, yüzdükçe yazan, yüzdükçe Hiç olan ve Hiç oldukça var olan bir Muhabbet Eri'ydi O…
Zamanın yükünü sırtlanmış, çilesine bezenmiş, bütün hücreleriyle Hiçlikte ve bütün hücreleriyle Apaçık, her bir nefesinin hesabını bilen, bildiği için az gülen çok ağlayan, o yüzden gözleri okyanuslar kadar derin ve bir nazarla Beka âlemlerini gösteren Nazar Ehli'ydi O...
O öyle bir hazineydi ki; ilham bütün ihtişamıyla gelse; denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem ve tükenene kadar kâğıda dökülse bilinenler; sadece bir katre mesabesinde kalmaya mahkûmdur o hazineye dair yazılanlar…
Bir yudum suyun hayalinin bile ummanlara eş görüldüğü kavurucu çöl sıcağında çatlayan dudakların, gerilen vücutların, fokurdayan beyinlerin, buğulu gören gözlerin, konuşamayan dudakların, tutmayan ellerin suya duyduğu hasretten daha çetin bir hasretle yanıyor yürekler şimdi…
Niyazımız o ki; şu fâni dünyada O'nunla beraberken nasıl bizim her şeyimizi ihata ediyorduysa; sonsuzluk âleminden de uzatsın şefkat elini; çepeçevre sarmalasın bizi, yine ihata etsin. Bize Hiçliği tattırsın; varlıktan soyunup yok olmayı, yok olup kayboldukça apaçıklaşmayı yaşatsın...
O'nu seven güzel yürekliler ağlıyor şimdi. Hem de ne ağlamak… Öyle güzel ağlıyorlar ki doya doya... Şimdi tam da ağlama zamanı... Aslında zamanı çoktan geldi de geçti bile. Hem gülecek ne vardı ki şu dünyada? Hüzünle yoğrulmadı mı ruhumuz bizim. Hüzün değil mi en büyük sermayemiz; o değil mi bizi yakîn kılan.
Son dönemlerinde göz pınarları hiç kurudu mu O Hazreti İnsan'ın… Nasıl da ağlıyordu; yüzündeki hüznü yakalayabildik mi? Meğer ne çok şey anlatıyormuş o mübarek göz pınarlarından düşen her damla, meğer ne haberler veriyormuş ötelerden de bu kör gözler görememiş…
Bir gün Seninle beraberdik Biricik Hocam, yine o eşsiz sohbetinle bizi alıp uçsuz bucaksız âlemlerde gezdiriyordun. Öyle bir yolculuktu ki birlikte çıktığımız, hiç ayılamayacağımız bir sarhoşluğun içindeydik sanki. Sonra öyle bir şey söyledin ki bizlere, öyle bir müjdeyle muştuladın ki bizi; üzerinden yıllar geçmesine rağmen sıcaklığı hâlâ yüreklerimizde… Şöyle buyurmuştun Güzeller Güzeli Hocam: "Bu hayatta hiç kimse ama hiç kimse benim sizi sevdiğim kadar sevemez."
Vallahi de, billahi de, bütün hücrelerimle inanarak söylüyorum ki Güzel Hocam bizi senin gibi kimse sevemedi.
Şimdi, ömr-ü hayatında bir an dahi ayrı kalmadığın Rabbine vuslat ettin. Evladı olduğun, vârisliğini yaptığın Muhammed Mustafa'ya (s.a.v) kavuştun. Her cihetiyle bir elbise gibi giyindiğin Aliye'l-Mürteza'yla buluştun. 'En çok sevdiği evladı benim' diye övündüğün Hz. Fâtıma'nın şefkatli kucağına başını koydun.
Ne mutlu sana…
Ne olur bizi dünyada sevdiğin gibi ukbada da sev. Şefkat elini üzerimizden çekme… Şefaatinden mahrum bırakma…
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018