Öğrenci nedir? Ne ister? Nasıl ister? İstediğini nasıl elde eder?
gibi sorular bana her zaman ilgi çekici gelmiştir çünkü her insan bir öğrencidir ve her insanlar farklı öğrenir.
Öncelikle öğrenciyi tanımlamaya çalışalım:
"Bir bilim veya sanat yetkilisinin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konuda çalışan kimse."
Mesela TDK öğrenciyi böyle tanımlamış.
Bana kalırsa bir bilim veya sanat yetkilisinin yol göstericiliği mühim fakat şart değildir. Zira insanoğlu ilk öğrenimlerini hep doğadan çıkarımlamıştır. Esas önemli nokta öğrencinin öğrenme fiilini gerçekleştiriyor oluşudur.
Yani kısaca "öğrenen kimse" diyelim biz öğrenciye.
Tabi bir sürü türü var öğrenciliğin: mesela üniversite öğrencileri var, lise öğrencileri var, 1-3 yaş grubu öğrenciler var -ki öğretenleri genelde anneleridir- yani var oğlu var ya da var kızı var. Cinsiyet ayrımcılığı olmasın.
Müsadenizle ben şuanda içinde bulunduğum tür olan üniversite öğrencisi üzerinden örnekleme yapayım:
Mesela üniversite öğrencisi ne ister?
Öncelikle bütünleme sınavlarını geri ister ama bu şimdinin konusu değil. Şuan genele, genel şeylerden bahsediyorum.
Kaliteli eğitim ister, rahat ister, gezmek ister, başarı ister, para ister, araba ister yani özetle üniversite öğrencisi ister. "Nasıl ister?" derseniz, en kolay yoldan ister.Ama çoğu zaman olmayacağını bilir. Aza kanaat getirmeyi zamanla öğrenir ve buna alışır. Aslında bu örneği bir tüme-varım olarak görebiliriz yani bütün öğrenci türleri için bu durum geçerlidir.
Ancak bazı öğrenciler vardır ki bir türlü mükemmel olmayanla yetinmek istemezler. Onlar hep daha iyinin peşinde koşar ve bundan dolayı tarihle dost olurlar. Biz yeni öğrenen kimseler olarak onların isimlerini sık sık duyar, okur, söyleriz.
Örnek verelim hemen:
Sokrates, Platon, Aristoteles üçlüsü.
Şimdi bu isimleri duymayan öğrenci var mı?
Yok.
Peki bu adamların birbirinin öğrencisi olduğu biliniyor mu?
Genellikle evet.
Peki sizce bu bir rastlantı mı?
Değildir bence.
Bence de değildir yani işin bir sırrı vardır bence.
İyi öğrenen kimseler oluşturmak için iyi öğreten kimselere ihtiyaç vardır ki biz onlara öğretmen diyoruz. Her öğretmenin aynı anda bir öğrenci olduğu ve kendi öğrencilerini de şekillendirdiği düşünülürse, toplumun karakterinin oluşmasındaki en önemli sıfat öğreten kimse olmaktır diyebiliriz.
(Bkz:"Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır."M.K.Atatürk)
Toparlamak gerekirse bu öğrenen kimse milleti garip bir millettir ve sayılarıda çok fazladır. Aynı dili konuşmazlar aynı kültürü paylaşmazlar ama her zaman öğrenirler.
Günümüzden 30 yıl evvelinin ahlak, kültür, eğitim yapısını incelemek için göz atılması gereken bir millettir.
Yaşasın öğrenen kimseler milleti!
gibi sorular bana her zaman ilgi çekici gelmiştir çünkü her insan bir öğrencidir ve her insanlar farklı öğrenir.
Öncelikle öğrenciyi tanımlamaya çalışalım:
"Bir bilim veya sanat yetkilisinin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konuda çalışan kimse."
Mesela TDK öğrenciyi böyle tanımlamış.
Bana kalırsa bir bilim veya sanat yetkilisinin yol göstericiliği mühim fakat şart değildir. Zira insanoğlu ilk öğrenimlerini hep doğadan çıkarımlamıştır. Esas önemli nokta öğrencinin öğrenme fiilini gerçekleştiriyor oluşudur.
Yani kısaca "öğrenen kimse" diyelim biz öğrenciye.
Tabi bir sürü türü var öğrenciliğin: mesela üniversite öğrencileri var, lise öğrencileri var, 1-3 yaş grubu öğrenciler var -ki öğretenleri genelde anneleridir- yani var oğlu var ya da var kızı var. Cinsiyet ayrımcılığı olmasın.
Müsadenizle ben şuanda içinde bulunduğum tür olan üniversite öğrencisi üzerinden örnekleme yapayım:
Mesela üniversite öğrencisi ne ister?
Öncelikle bütünleme sınavlarını geri ister ama bu şimdinin konusu değil. Şuan genele, genel şeylerden bahsediyorum.
Kaliteli eğitim ister, rahat ister, gezmek ister, başarı ister, para ister, araba ister yani özetle üniversite öğrencisi ister. "Nasıl ister?" derseniz, en kolay yoldan ister.Ama çoğu zaman olmayacağını bilir. Aza kanaat getirmeyi zamanla öğrenir ve buna alışır. Aslında bu örneği bir tüme-varım olarak görebiliriz yani bütün öğrenci türleri için bu durum geçerlidir.
Ancak bazı öğrenciler vardır ki bir türlü mükemmel olmayanla yetinmek istemezler. Onlar hep daha iyinin peşinde koşar ve bundan dolayı tarihle dost olurlar. Biz yeni öğrenen kimseler olarak onların isimlerini sık sık duyar, okur, söyleriz.
Örnek verelim hemen:
Sokrates, Platon, Aristoteles üçlüsü.
Şimdi bu isimleri duymayan öğrenci var mı?
Yok.
Peki bu adamların birbirinin öğrencisi olduğu biliniyor mu?
Genellikle evet.
Peki sizce bu bir rastlantı mı?
Değildir bence.
Bence de değildir yani işin bir sırrı vardır bence.
İyi öğrenen kimseler oluşturmak için iyi öğreten kimselere ihtiyaç vardır ki biz onlara öğretmen diyoruz. Her öğretmenin aynı anda bir öğrenci olduğu ve kendi öğrencilerini de şekillendirdiği düşünülürse, toplumun karakterinin oluşmasındaki en önemli sıfat öğreten kimse olmaktır diyebiliriz.
(Bkz:"Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır."M.K.Atatürk)
Toparlamak gerekirse bu öğrenen kimse milleti garip bir millettir ve sayılarıda çok fazladır. Aynı dili konuşmazlar aynı kültürü paylaşmazlar ama her zaman öğrenirler.
Günümüzden 30 yıl evvelinin ahlak, kültür, eğitim yapısını incelemek için göz atılması gereken bir millettir.
Yaşasın öğrenen kimseler milleti!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018