Hayatının tamamını Allah'a ve davasına hizmete adayan büyük bir şahsiyeti Cenab-ı Hakk'a uğurladık. Ali Gedik Hocamızı Pazartesi İstanbul'da, Salı günü de Trabzon Akçaabat'ta kılınan cenaze namazı ile ebedi istirahatgahına yolcu ettik. Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.Kaybettik diyemiyorum, çünkü her anı hizmet ve ibadet kokan böyle yüce bir şahsiyet -ki bir de kanser gibi elim hastalıkla ruhunu teslim etti- inancımıza göre şehitlerin zümresindendir. Ve yine inancımıza göre şehitler kayıp değil, kazançtır. Davalar şehitlerin üzerine bina edilir.Ali Hocamı ilk olarak 1981 yılında tanıdım. İlkokuldan mezun olmuştum ve onun babama yaptığı tavsiye ile İstanbul Gaziosmanpaşa İmam Hatip Lisesi'ne girdim.Ali Hocam, o kadar sempatik, sıcakkanlı bir insandı ki, daha yeni tanışmama rağmen ona karşı büyük bir sevgim oluşmuştu. Defalarca okula onun arabasıyla gidip geldim. Lisedeyken derslerimize gelmeye başladı. Arapça, tefsir, hitabet, hadis birçok dersimize girdi.Öyle iyi bir eğitimciydi ki, öğrettiği bilgiler hala hafızamda yer alıyor.Ali Hocam sadece bir öğretmen değildi. O sık sık diğer öğretmenleri ve okul idaresini uyarırdı. Ona göre öğrenciler sadece kılık kıyafetiyle değerlendirilmemeli, kafasında ve gönlünde taşıdıklarıyla asıl ilgilenilmeliydi. Öğrenciler milli ve manevi değerlerle donatılmalıydı ve o öğretmenliği boyunca hep bunun için mücadele etti.Bir gün okulda bir hırsızlık vakası yaşanmıştı. Hırsız öğrenci yakalandı ve disipline sevk edildi. Disiplin kurulu, öğrenciyi okuldan ihraç etme kararı aldı. O dönem disiplin kurulu başkanı olan Ali Hocam bu kararı kabul etmedi ve şunları söyledi:"Sizler bu öğrenciyi eğitmek, yetiştirmek elinizdeyken sokağa bırakıyorsunuz, peki biz eğitimcilerin yetiştiremediği bu çocuğa sokakta kim sahip çıkacak? Bırakın bu çocuk okulda kalsın ve ben onunla özel olarak ilgileneyim"Karar kabul edildi ve o hırsız çocuk Ali Hocamın özel ilgisiyle çok iyi ve ahlaklı bir öğrenci haline geldi.Ali Hocam gerçek bir eğitimciydi. Derslerde öğrencilere kızdığını hiç hatırlamıyorum ama onun dersinde öğrenciler ona duydukları sevgi sebebiyle asla yaramazlık yapamazlardı.Ali Hocam derslerin yarısında bilgi öğretir, kalan yarısında da gençlerin asıl sahip olması gereken ahlaki değerleri onlara kazandırırdı. Yanlış anlamayın müfredatın da asla gerisinde kalmazdı. Ali Hocamın yetiştirdiği Türkiye'de ve dünyada binlerce öğrencisi vardı ve onu çok severlerdi.Prof. Dr. Haydar Baş Hocamla tanışmam da onun sayesinde oldu. 1983 yılında beni bir pikniğe davet etti. Pikniğe yüzlerce arkadaş katılmıştı. Prof. Dr. Haydar Baş Hocam da piknikteydi. Sohbetler oldu, yemekler yendi, sporlar yapıldı ve piknikte toplu bir şekilde namaz kılındı. Ardından istiğfar, salat u selam, tekbir ve tevhit okundu. Hayatımda ilk defa şahit olduğum bu birliktelik beni çok mutlu etmişti.Aradan bir sene geçti. Ali Hocam beni yine pikniğe davet etti. Zaten çok sevdiğim için merakla bekliyordum. O piknikte yine Haydar Hocam vardı. O sene çok ilginç bir olay yaşandı ve hepimiz şahit olduk. Peygamberimize salat u selam ve tekbir getirilirken, o civarda bulunan büyük baş hayvanlar etrafımıza toplandılar ve tespihimiz bitene kadar yanımızdan ayrılmadılar. Yaşadığım bu benzeri hadiseler bir taraftan beni Ali Hocamın sevdiklerine taşırken, bir taraftan da Ali Hocama sevgimi de artırıyordu. O Allah'ın sevdiği ve seçtiği dostlarına yoldaş oldu ve sevdiklerinin eliyle asıl sevgiliye kavuştu, darısı bizim başımıza?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025