İslam dünyasının kan ağladığı günlerden geçiyoruz. İşin acı tarafı öldüren de tekbir getiriyor ölen de. İnsanlar bu cürümlerini güya din adına yapıyorlar. Son dönemde artan bu garabet yüzyıllardan beri İslam âleminin yumuşak karnı olarak devam ediyor. Müslüman toplum içindeki sözde mezhep ayrılığı sanki din ayrılığı gibi icra ediliyor. Bu ayrılıkçı durum batılı toplumlar tarafından, toplum mühendisleri tarafından sonuna kadar istismar ediliyor. Son tahlilde gelinen nokta çatışma, kan, gözyaşı olmuştur. Coğrafyalar tarumar edilmiş insanlar ya canını kaybetmiş ya da sonu belirsiz olan mülteci olmuşlardır.
Burada sorulması gereken soru, dinimiz İslam'ın anlaşılması ve müşahhas olarak yaşanması konusudur.
Örnek insan nübüvvet tahtının şahı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizdir. Ruhu ilk yaratılan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimizdir; son nebi de Hz. Peygamber Efendimizdir. Peygamberimizin yaşadığı asır, saadet asrıdır.
Peygamberimizin rihleti ile yeni bir dönem açılmıştır. Anlaşılması gereken tam da burasıdır. Peygamberimize ve dinimiz İslam'a karşı çıkanlar tam da bu noktada devreye girmektedir. İşte bu tarihi an Peygamberimizin son haccında Ğadir-i Hum mevkiinde gerçekleşmiştir.
Ğadir-i Hum hicri 10. yılda vuku bulmuştur. Veda Haccı dönüşünde "Tebliğ ayeti" yani Maide suresinin 67'nci ayeti nüzul olmuştur.
"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."
Maide suresi 67. ayetinin nüzulü sonrasında Peygamber Efendimiz tarafından Ğadir-i Hum hutbesi irad edilmiştir.
Bu hadise maalesef Sünni dünyadan saklanmıştır. Bir şekilde duyarlar diye de aslı gizlenmeye çalışılmıştır.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamız Ğadir-i Hum hutbesini bizlere ve Sünni dünyasına ilk defa duyuran mümtaz şahsiyettir. Kendisine müteşekkiriz.
Hocamız kaleme aldığı Ehl-i Beyt eserlerinde ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabında Ğadir-i Hum hutbesine geniş yer vermiştir. Burada tek tek yazılı 222 Sünni kaynakta da Ğadir-i Hum hutbesinin hakikati hakkında bilgi sahibi olduk.
Peygamber Efendimiz 120 bin sahabenin hazır bulunduğu Ğadir-i Hum günü verdiği hutbede "Ali bin Ebu Talip, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir. Benden sonraki halifemdir' buyuruyor. Cenabı Peygamber Efendimizin Ğadir-i Hum'da okuduğu hutbenin birinci cümlesi budur. 'Allah Resulü'nün halifesi O'dur. Müminlerin emiri O'dur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı O'dur' buyurmuştur. O halde hidayete ulaşmak isteyenlerin girmesi gereken yol İmam Ali'nin yoludur.
Ğadir-i Hum hadisinin senedi akaid, tefsir, fıkıh, sünnet ve siyer kaynaklarında o kadar çoktur ki, bu kadar çok senedi olan ikinci bir hadis rivayet edilmemiştir.
Haydar Baş hocamızın, ilk kez kendisinin gündeme getirdiği "risaletten sonra velayet yolu başladı" tespiti önemli ve hayatidir.
Peygamberimiz Veda Haccı'ndan dönerken "Tebliğ Ayeti" dediğimiz Maide suresinin 67. ayeti nazil olmuştur. Bundan sonra Peygamber Efendimiz Ğadir-i Hum'da İmam Ali'nin (a.s) velayetini ilan etmiştir. İşte bu ilandan sonra "İkmal Ayeti" dediğimiz Maide suresinin 3. ayeti nazil olmuştur. Allah (c.c) bu ayette buyuruyor ki: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim." Yani risaletten sonra İslam'da yeni bir dönem başlamıştır. Bu yol velayet yoludur. O da İmam Ali'ye bağlı olan yoldur.
Gazâlî de 'vahy' ile 'nübüvvet ilmi' ve 'ledün ilmi' arasındaki ilgiyi şöyle belirtir: "İlham, Küllî Ruh'un, berraklığına ve kabiliyetine bağlı olarak insan ruhunu uyarmasıdır. O, vahyin basit bir şeklidir. Çünkü vahiy, gaybı açık olarak bildirmedir; ilham ise, gaipteki şeye bir işarettir. Vahiyden hasıl olan ilme 'Nebevî ilim'; ilhamdan hasıl olan ilme ise 'ilmi ledün' denir."
Yazımızı Sayın Haydar Baş hocamızın şu sözleri ile bitirelim:
"Başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), damadı İmam Ali Efendimiz, Kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz Ehl-i Beyt'tir. Bunların kıldığı namaz gibi namaz kılacağız, tuttuğu oruç gibi oruç tutacağız, nasıl komşuluk münasebeti kurdularsa onu hayata geçireceğiz, kime neden düşman oldularsa biz de o şekilde düşman olacağız. Yani bizim ölçümüz Ehl-i Beyt'in yaşantısı olacak."
Burada sorulması gereken soru, dinimiz İslam'ın anlaşılması ve müşahhas olarak yaşanması konusudur.
Örnek insan nübüvvet tahtının şahı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizdir. Ruhu ilk yaratılan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimizdir; son nebi de Hz. Peygamber Efendimizdir. Peygamberimizin yaşadığı asır, saadet asrıdır.
Peygamberimizin rihleti ile yeni bir dönem açılmıştır. Anlaşılması gereken tam da burasıdır. Peygamberimize ve dinimiz İslam'a karşı çıkanlar tam da bu noktada devreye girmektedir. İşte bu tarihi an Peygamberimizin son haccında Ğadir-i Hum mevkiinde gerçekleşmiştir.
Ğadir-i Hum hicri 10. yılda vuku bulmuştur. Veda Haccı dönüşünde "Tebliğ ayeti" yani Maide suresinin 67'nci ayeti nüzul olmuştur.
"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."
Maide suresi 67. ayetinin nüzulü sonrasında Peygamber Efendimiz tarafından Ğadir-i Hum hutbesi irad edilmiştir.
Bu hadise maalesef Sünni dünyadan saklanmıştır. Bir şekilde duyarlar diye de aslı gizlenmeye çalışılmıştır.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamız Ğadir-i Hum hutbesini bizlere ve Sünni dünyasına ilk defa duyuran mümtaz şahsiyettir. Kendisine müteşekkiriz.
Hocamız kaleme aldığı Ehl-i Beyt eserlerinde ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabında Ğadir-i Hum hutbesine geniş yer vermiştir. Burada tek tek yazılı 222 Sünni kaynakta da Ğadir-i Hum hutbesinin hakikati hakkında bilgi sahibi olduk.
Peygamber Efendimiz 120 bin sahabenin hazır bulunduğu Ğadir-i Hum günü verdiği hutbede "Ali bin Ebu Talip, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir. Benden sonraki halifemdir' buyuruyor. Cenabı Peygamber Efendimizin Ğadir-i Hum'da okuduğu hutbenin birinci cümlesi budur. 'Allah Resulü'nün halifesi O'dur. Müminlerin emiri O'dur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı O'dur' buyurmuştur. O halde hidayete ulaşmak isteyenlerin girmesi gereken yol İmam Ali'nin yoludur.
Ğadir-i Hum hadisinin senedi akaid, tefsir, fıkıh, sünnet ve siyer kaynaklarında o kadar çoktur ki, bu kadar çok senedi olan ikinci bir hadis rivayet edilmemiştir.
Haydar Baş hocamızın, ilk kez kendisinin gündeme getirdiği "risaletten sonra velayet yolu başladı" tespiti önemli ve hayatidir.
Peygamberimiz Veda Haccı'ndan dönerken "Tebliğ Ayeti" dediğimiz Maide suresinin 67. ayeti nazil olmuştur. Bundan sonra Peygamber Efendimiz Ğadir-i Hum'da İmam Ali'nin (a.s) velayetini ilan etmiştir. İşte bu ilandan sonra "İkmal Ayeti" dediğimiz Maide suresinin 3. ayeti nazil olmuştur. Allah (c.c) bu ayette buyuruyor ki: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim." Yani risaletten sonra İslam'da yeni bir dönem başlamıştır. Bu yol velayet yoludur. O da İmam Ali'ye bağlı olan yoldur.
Gazâlî de 'vahy' ile 'nübüvvet ilmi' ve 'ledün ilmi' arasındaki ilgiyi şöyle belirtir: "İlham, Küllî Ruh'un, berraklığına ve kabiliyetine bağlı olarak insan ruhunu uyarmasıdır. O, vahyin basit bir şeklidir. Çünkü vahiy, gaybı açık olarak bildirmedir; ilham ise, gaipteki şeye bir işarettir. Vahiyden hasıl olan ilme 'Nebevî ilim'; ilhamdan hasıl olan ilme ise 'ilmi ledün' denir."
Yazımızı Sayın Haydar Baş hocamızın şu sözleri ile bitirelim:
"Başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), damadı İmam Ali Efendimiz, Kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz Ehl-i Beyt'tir. Bunların kıldığı namaz gibi namaz kılacağız, tuttuğu oruç gibi oruç tutacağız, nasıl komşuluk münasebeti kurdularsa onu hayata geçireceğiz, kime neden düşman oldularsa biz de o şekilde düşman olacağız. Yani bizim ölçümüz Ehl-i Beyt'in yaşantısı olacak."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025