Türkiye yine gerilimli günlerden geçiyor. Hükümet gerdikçe geriyor, hükümetin karşısındaki muhalefette gerginliği körüklemekte bir beis görmüyor. Cumhurbaşkanlığı tartışmaları bu gerginliklerin odak noktasını oluşturuyor. Tük Silahlı Kuvvetleri bile bu tartışmaların içerisine çekiliyor. Bütün bu gerginlikleri bitirecek tek çıkış yolu, ivedilikle yapılacak bir erken seçim olarak görülüyor. Son dönemde AKP hükümeti rakamları bile kullanarak her fırsatta işlerin ne kadar iyi gittiğini ispatlamaya çalıştı.Her şeyin iyi gittiğini iddia eden AKP hükümeti için erken seçim kararı almak zor olmamalı. Tabii bu iddialarına kendileri inanıyorlarsa?Hükümetin pembe senaryoları gerçekse bunu millette mutlaka fark etmiş demektir. Yapılacak erken bir seçimde -her şey AKP'nin iddia ettiği gibi iyiyse- hükümet 2002 yılında aldığı oy oranından çok daha yüksek bir oranda oy alacak demektir. Cumhurbaşkanını seçebilmek için 3'te 2 çoğunluğu bile belki yakalayacak milletvekili sayısına bir erken seçimle AKP ulaşabilir ve bu sayede sayı tartışmalarını bitmesi sağlanabilirdi. Bu tartışmalarının yaşanacağı aylar öncesinden belliydi. Ama AKP bu tartışmaları bitirecek erken seçim kararını almadı ve almak ta istemedi. Aslında hükümet kendi iddialarına inanıyor olsaydı, çoktan erken seçim kararı almıştı bence belki de erken seçim yapılmıştı. Aslında hükümetin 5 yıllık dönemi sonuna kadar kullanmak istemesi kendi dediklerine bile inanmadıklarını göstermiyor mu?Ama artık öyle bir noktaya gelindi ki erken seçimden başka bir çözüm yolu gözükmüyor. Milletimizde 2002 seçimleri öncesinde medyanın pohpohlaması ve Atlantik ötesinden esen rüzgârlarla şişmiş bir AKP ve Tayyip Erdoğan imajı vardı. Milletimiz bu imaja yüzde 30'un üstünde bir rağbet gösterdi. AKP hükümette bulunduğu dönemde hep bu imajını aşındırdı. Gelinen noktada hem Tayyip Erdoğan'ın hem de partisinin imajı dibe vurmuş durumda. Bu dibe çöküşü emin olun, en iyi hükümet bilmektedir.Atlantik ötesinden esen rüzgârlar ne kadar güçlü olursa olsun foyası ortaya çıkmış olanları istenen güçte iktidara taşıyamayacağı ortadadır. Belki de barajı bile aşmaya muktedir olamayacaklardır. Bu noktadan sonra milletimiz tekrar aldanmamak için arkasında ABD, AB ve IMF gibi bilumum güç odakları bulunan siyasi anlayışları bir kenara itip, milli bir duruş ortaya koyan ve Türkiye'nin sorunlarını ekonomiden başlayarak nasıl çözeceğini ortaya koyabilen bir Kuvayı Milliye anlayışıyla buluşmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024