PKK terörünün son tetikçiliği bağlamında şöyle biraz makul düşünelim.Talabani ve Barzani'nin, "PKK'yı kesinlikle terör örgütü olarak görmedikleri" gerçeğini bir an için göz ardı edelim. Yaptıkları açıklamaları bir tarafa koyalım? Hatta PKK'yı terör örgütü kabul ettiklerini farz edelim. Talabani başkanlığındaki Irak merkezi yönetimi veya Barzani idaresindeki karton bölgesel yönetimi, PKK terörü bağlamında bir tedbir alabilir mi?Hiç girift düşünmeye gerek yok. Sade ve basit düşünelim?"Bölünmüş Irak"ta görünen köyü gözlemleyerek görüş oluşturalım.Bir tedbir alabilirler mi? Alamazlar.Çünkü, Talabani ve Barzani, işgal ile birlikte Irak'ta süregelen kaosun üstesinden gelmiş değiller, bir.Talabani ve Barzani, karşılarında yeni bir risk ve tehdit odağı istemezler, böylesine yeni bir iç çatışmayı taşıyamazlar, iki.O halde o tarafın yapacağı tek iş, lafları evelemek-gevelemek, Türkiye'yi oyalamak.Nitekim Ankara'ya gelen son Irak heyetinin ahvali buydu.Ali Babacan'ın görüştüğü Talabani'nin vaziyeti buydu.Şimdi ne diyorlar; biz PKK teröristlerine hiçbir yerde rastlamıyoruz. Kuzey Irak'taki Kürt köylerini taradık bir tek terörist dahi yok? Bizim ulaşamadığımız ıssız mağaralarda belki bu tipler olabilir; ama onlara da biz erişemeyiz ki?Avrupalı gazeteciler, sıraya girmiş, her gün teröristlerin fotoğraflarını yayınlıyorlar, röportajlar yapıyorlar. Ama Bölgesel çapulcu Barzani'nin sözcüsü, "Türkiye'ye yarım ağız sözler veren merkezi idaredeki Maliki, sıkıysa gelsin kendisi PKK'lıları toplasın, biz öyle teröristlere rastlamadık?" diyor. Dahası PKK teröristleri, Barzani'nin hüviyet cüzdanlarını taşıyor. Zanagiller de buradan o tarafa, hem bölgesel hem de merkezi çapulculara ve PKK'ya haberler ve mesajlar ulaştırıyor.Irak'lı "işgalci uşağı yönetici"lerinın vaziyeti bu.İpe un seriyorlar.Madem vaziyet bu; Ankara'dakiler neden bunlardan himmet dileniyorlar.Kendi başlarına, "bağımsız" olarak, "milli irade"nin istikametinde düşünüp karar alamadıkları için.Irak'lı idarecilerle ilgili temaslarımızın sonuçları ve diplomatik vaziyetimiz bu noktada da; Amerikan yönetimiyle PKK'ya ilişkin münasebetlerimizde geldiğimiz nokta bundan farksız mı?! Hayır.Hükümet aylardan beri Amerika'yı sayıklıyor.Sadece geçen hafta şehit vermedik ki? Aylardan beri şehit veriyoruz. Sıfır terör ile iktidarı devralan AKP'nin politikalarının terörü tırmandırdığı nokta ortada.AKP, sabah akşam Amerika'yı sayıklıyor. Stratejik ortağımız var, onsuz adım atamayız, hele o ne diyecek bakalım deyip duruyor.Gelinen vahim noktada, işin ilginç yanı, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa bile, Başbakan Bush ile hele bir görüşsün ondan sonra ne yapacağız bakalım diyor.Temennim odur ki, inşallah Büyükanıt, Erdoğan ile aynı frekanstan konuşmuyor.Çünkü millet, evlatlarını öncelikle Paşa'ya teslim ettiğinin bilincinde? Millet, ya vatanımızı koruyalım, yahut evlatlarımızı yok yere, birilerinin stratejik ortaklığı uğruna kurban etmeyelim diyor."Siyaset bana yetki vermedi ki, biz adım atalım" bahanesinin de geçerliliğinin kalmadığı noktaya sürükleniyoruz. Belki de bu "terör saldırıları ve tek taraftan güdümlü stratejik ortaklık" manevralarından arzulanan netice, millet ile sırtını dayayıp evladını teslim ettiği askeri arasında uçurumlar oluşturmaktır.Bu sebeple, AB, ABD veya bir başka terör destekçisi odak karşısında politikacılar "bel verebilir"ler; ancak Türk askeri bel veremez.ABD'nin vaziyeti de bellidir? Bush'un, Rice'in, Pentagon'un ve işgal bölgesindeki komutanların beyanatları ortadadır. Onların duruşu da Talabani ve Barzani'den farklı değildir.Bölgedeki işgal komutanı diyor ki, kim ne derse desin, PKK'ya karşı hiçbir müdahalede bulunmayız, bulunamayız.İşgal batağında debelenen ABD de PKK'ya karşı köklü bir tedbir alamaz.Terör konusunda ne işgalciden, ne de bölgedeki çapulcularından ve taşeronlarından hayır gelir.Dolayısıyla, Türkiye "şamar oğlanı" gibi bir o yandan, bir bu yandan dayak yiyen, dayak yediği taraflardan da himmet bekleyen bir politik vaziyet ile PKK teröründen kurtulamaz. Bu sebeple Ankara'dakilerin önce "milli duruş"a geçmeleri ve "milletin yüreği"ni edinmeleri şarttır. Bu ilk şart? Ancak ondan sonra diğer tedbirler konuşulabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019