Geçtiğimiz pazar günü Ankara'da muhteşem bir kongreye tanıklık ettik.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) 8. Olağan Büyük Kongresi Ankara'da Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda, salonu tıklım tıklım dolduran 10 bin kişiye yakın bir katılımla, büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleşti.
Bizler de İstanbul'dan katıldık. Bahar mevsimi olmasına rağmen yurdun dört bir tarafında kar yağışı vardı. Bu zor koşullarda bir kongre organize etmek gerçekten büyük bir cesaret ve BTP kadroları bu zoru başardı.
Tüm delegelerin oyunu alarak oybirliği ile yeniden genel başkan seçilen BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı canı gönülden tebrik ediyor ve başarılarını diliyorum.
Kongreye diğer partilerin temsilcilerinden de ciddi bir katılımın gerçekleşmesi dikkat çekti.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı ile başlayan kongre, Türk halk oyunları ekibinin hemen hemen Türkiye'nin her bölgesinin halk oyunları gösterileriyle devam etti.
Salona, kongre öncesi hazırlanan "Sen bize umut oldun" marşıyla giren BTP Lideri Baş, marş boyunca salonu dolaşarak partililerle selamlaştı. Genel Başkan Yardımcıları Lütfullah Önder ve Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu'nun coşkulu konuşmalarının ardından BTP'nin ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın anlatıldığı, salondaki katılımcıları son derece duygulandıran bir sinevizyon yayınlandı.
Her yönüyle mükemmel organize edilen kongrede beklenen an, şüphesiz BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın konuşmasıydı.
BTP Lideri'nin konuşması tek kelimeyle "mükemmel"di.
Bu tarihi konuşmadan bazı bölümleri sizlere önemine binaen hatırlatalım:
"Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hazırladığı hutbede yine Atatürk'ün ismine yer verilmedi… Hep faiz lobisi diyorlar. Bu ülkede faiz lobisi var mı bilmiyorum ama bu ülkede bir vaiz lobisi olduğu kesin."
"Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı topraklarında düşmandan tam olarak arındırılan tek bir cephe var, o da Çanakkale cephesi. O cephede de Atatürk var."
"Bizim iktidarımızda her Cuma dinleyeceğimiz hutbe Atatürk'ün yazdığı hutbe olacak. Çünkü din değişmedi. Size değişmiş gösteriyorlar ama değişmedi."
(Lozan Anlaşması'nda madenlerle ilgili gizli madde olduğu şeklinde iddia) "Bu iş nasıl çıktı? Yıllarca bizleri soyarlarken, bize şu hikaye anlatıldı: Bizim yeraltı kaynaklarımız yok. Böyle şansımız yok. Sonra 2002 yılında bir halk kahramanı, Prof. Dr. Haydar Baş çıkıp dedi ki, 'bizim 3 katrilyon dolarlık yeraltı zenginliğimiz var.' O zaman dendi ki, 'bizim aslında var ama Lozan'dan dolayı çıkaramıyoruz'. Bu işin hikayesi budur."
"Lozan'da gizli madde olup olmadığı sizi, bizi ilgilendiren bir konu değil. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin namusudur. Eğer bu ülkeyi yönetenler bu ülkenin namusunu düşünüyorlarsa, çıkıp diyecek ki, 'gizli anlaşma vardır ya da yoktur.' Ben şimdi burada Sayın Cumhurbaşkanı'ndan rica ediyorum: Lozan Anlaşması'nda gizli madde varsa, lütfen bu halka gizli maddenin varlığını açıklayın. Gizli madde yoksa, ülkemizin yöneticisi, o anlaşmanın bugünkü tarafı olan Cumhurbaşkanımız çıksın desin ki, 'gizli madde yoktur.'"
"Maden çıkaramıyormuşuz! Bakır madenlerimizi, Seydişehir alüminyum madenlerimizi, Mardin'de fosfat madenlerimizi Cengiz Holding çıkarırken, sorun yok! Gizli madde yok! Gümüş madenlerimizi Yıldızlar Holding'e peşkeş çekerken, sorun yok! Altın, petrol madenlerini dün FETÖ'cü ilan ettiklerine peşkeş çekerken sorun yok. Onlar çıkarıyor ama devlet çıkaramıyor. Gerçi sıkışınca gaz çıkarıyorlar, müjde veriyorlar, sorunu çözüyorlar!"
"Çözüm Milli Ekonomi Modeli (MEM). Bu tezi bugün tüm dünya uygulamaya çalışıyor. Mübalağa etmiyorum tüm dünya. Buna ABD de dahil. Bugün Çin ile Rusya milli paralarla ticaret yapıyor. Milli paralarla ticaret ekonomi literatürüne ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile 2005'te girdi. Bizim elimizde bir model var. Tüm sorunların altından kalkabileceğimiz bir anahtar var."
"Biz buğdayı ithal eder hale geldik. Biz çiftçinin ürününe alım garantisi vereceğiz. Müteahhidin yaptığı geçiş garantisi veriyorsun da, çiftçiye niye vermiyorsun! Tarım stratejik bir sektördür. Babam bunu şöyle anlatırdı: Silahsız savaşırsınız ancak buğdaysız savaşamazsınız. Çiftçimizin girdi maliyetlerini düşüreceğiz. Devlet bunu yapmak zorunda… Başka türlü insanlarımızın karnı doymayacak."
"BTP olarak bu ekonomiyi çözeriz. Bu ülkede 'yoksul kalmasın' istiyorum. Bu ülkede pahalılık yok. Bu ülke Bulgara, turiste, gurbetçiye ucuz. Hatta Suriye'den gelen mülteciye ucuz, bu ülke bize pahalı çünkü bizim paramız yok. Ekonomiyi çözmek istiyorsan, bu millete parayı vereceksin. Bu kadar basit!"
"Bu ülkede hiç kimsenin Alevi-Sünni diye; Türk-Kürt diye; Laz-Çerkez diye; sağcı-solcu diye ayrıştırılmasına, ötekileştirilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İnanacağız. Kendi değerlerimiz olacak, birbirimizden mutlaka ayrışacağız. Ama inandığımız şeyleri başkalarına aktarırken, insan hakları çerçevesinde davranacağız. Hiç kimseyi ezmeden, güçlünün güçsüze karşı sözünün geçtiği bir dünya değil, herkesin birbirleriyle rahatça iletişim kurabildiği bir dünya oluşturacağız."
Türkiye artık bu sese kulak vermeli, acilen "çözüm budur" demeli.
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025