En eski devlet tecrübesine sahip milletlerden biri olan Türk milleti, kadim zamanlardan beri en uygun, en işlevsel ve en güzel şehirleşme sistemini bulmuş ve uygulamıştı. İşlevsel, doğal ve estetik mekân algısına dayalı ideal bir kentleşme yapılanması, yeni zamanlarda ortadan kalkmış; yerine karmaşanın, yığma ve çirkin bina mezbeleliğinin, gürültünün, kalabalıklığın, kirliliğin, stresin, rant hesaplarına kurban giden bir kent mezarlığının hâkim olduğu ucube bir kent görüntüsü ortaya çıkmıştır.İnsanlarımızın ferdî ve millî anlamda huzurla, sükûnetle, doğayla iç içe, dinini ve millî kültür değerlerini yaşayabildiği Türk şehirleşme sistemi, hem geleneksel Türk şehircilik anlayışından, hem modern tecrübelerden faydalanılarak en güzel, en doğal, en millî ve en işlevsel bir yerleşim anlayışı uygulamaya geçirilmelidir.Yerleşim alanı seçiminde tarıma elverişsiz araziler tercih edilmelidir. Tarım arazileri, kanunla ve sıkı takiple korunmalıdır.Bina yapımında Selçuklu, Osmanlı ve modern mimarî üslupları en yeni biçimde sentezlenmelidir. Hatta bunlardan hareketle çağımıza yönelik özgün biçimde yeniden şekillendirilmeli, göze ve gönle hitap eden ferah yapılar halinde üretilmelidir.Mevcut ve yeni açılacak yerleşim alanları, merkezde geniş bir dairesel meydanın olduğu, birinci halkada iş ve kamusal kurumların, ikinci halkada da meskenlerin olduğu, geniş cadde ve sokaklara sahip, büyük alanlara yayılmış dinlenme, gezinme, toplanma ve eğlenme mekânları olacak şekilde yeniden yapılandırılmasına çalışılmalıdır. Günümüzde doğal çevrenin korunması, hayati bir önem taşımaktadır. Teknolojinin gelişmesi, nüfusun kalabalıklaşması, suni nesnelerin tüketiminin artması, kimyasal ürünlerin fazlaca tüketilmesi sonucu tabiatımız ve doğal çevremiz yaşanamaz hale gelmiştir. Sağlıklı ve huzurlu bir şekilde hayatımızı devam ettirebilmemiz için içinde yaşadığımız tabiatı ve doğal çevreyi özgün haliyle korumaya dönük çalışmalara hız verilmelidir. Bu konuda ailede, okulda, basın yayın organlarında ve diğer kurumlarda yoğun bir çevre duyarlılığı bilinci verilmelidir. Belediyelerin ve diğer resmî ve özel kurumların çevreye zarar verici faaliyetleri sıkı şekilde denetlenmeli, çevreyi katleden faaliyetlere cezai yaptırımlar artırılmalıdır. Tabiata zararlı atıkların temizlenmesi, yok edilmesi, yeniden dönüşümle faydalı hale getirilmesi sistemleri daha da geliştirilmelidir. Yaşadığımız çevrenin doğal bitki ve hayvan varlığı artırılarak korunmalı ve aynı mekânı bütün canlılarla paylaşmayı sağlayarak daha mutlu ve huzurlu bir hayat kurgulayabiliriz. Temel ilkemiz: Tabiat, bizim için yağmalanacak bir ganimet değil, gelecek nesillerimize bırakacağımız en güzel hediye ve mirasımızdır. Tabiat, bize Allah'ın bir emanetidir. Emanete hıyanet, insan olarak var oluşumuza bir ihanettir. Tabiattaki canlı cansız bütün varlıklar, Allah'ın tekvinî ayetleri (varoluşsal göstergeleri)dir. Kelamî ayetler toplamı olan Kur'an'ı koruduğumuz ve saygı gösterdiğimiz gibi; tabiat ayetlerini de korumak, saygı göstermek ve bunları da okumak zorundayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015