Ülkemizde yıllardır iktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerimizin yaptıkları en dikkat çekici şey, özellikle seçimler yaklaştığında Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü modeli olan Milli Ekonomi Modeli'nden kopya çekmek oluyor.
Peki, uyguladıkları neoliberal kapitalist sistemden vazgeçiyorlar mı? Elbette ki hayır… İçinde bulundukları ve her tarafı delik deşik olmuş olan Kapitalizm gemisinden ısrarla inmeyerek, delikleri Milli Ekonomi Modeli'nin devrim niteliğindeki projeleriyle yamamaya çalışıyorlar.
Yazımızın başlığında da net bir şekilde ifade ettik ki, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli Kapitalizme yama değildir.
Kapitalizm, başından sonuna birçok yanlışları barındıran, sorunlarını, paradokslarını kendi temel anlayışlarından üreten sistemdir.
Kapitalizm, bir sömürü düzenidir ve bu hedefle oluşturulmuştur.
Hedefi çoğunluğu sömürmek olan bir sistemi uygulayarak, topluma refah ve huzur getirmeniz, gelir adaletini sağlayabilmeniz asla mümkün değildir.
Küresel borç tablosu, esasen bu sömürü düzenini net olarak ifade etmektedir.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF), "Küresel Borç Monitörü" raporuna göre, Mayıs 2023 itibarıyla küresel borç miktarı 305 trilyon dolara yükseldi.
Küresel borcun ülkelerin toplam gayri safi yurt içi hasılalarına (GSYH) oranı birinci çeyreğin sonu itibarıyla yüzde 335'e yakın bir seviyede oldu.
Diğer bir ifadeyle dünyada toplam emek ve üretimin 3.5 katı kadar bir küresel borç var. İşte Kapitalizmin sebep olduğu küresel sömürünün en net manzarası…
Devletler borçlandırılmış, şirketler borçlandırılmış, bireyler borçlandırılmış…
En çok borca sahip ülkenin ABD ve AB ülkeleri olduğu dikkate alındığında, bu sömürü sisteminin sahiplerinin devletler olmadığını anlayabiliriz.
Ve buradan yola çıkarak şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz: Küresel sermaye grupları, ülkelerin senyoraj (para basma) haklarını engelleyip dünya üretiminin kat kat üstünde para bastılar ve ülkeleri borçlandırarak sömürdüler.
Küresel sermaye grupları, para bastıklarında buna "likidite enjeksiyonu" diyorlar, kalpazanlar bastıklarında ise buna hırsızlık diyorlar. Halbuki para basma hakkı ne sermaye gruplarına ne de kalpazanlara aittir, sadece ve sadece devletlere aittir ve devletler bunu milletleri adına yaparlar, bu senyoraj gelirini milletleriyle paylaşırlar.
Küresel sermaye grupları bunu da meşhur bir yalanla çözmüş: "Para basarsan enflasyon olur." Kendileri dünya üretiminin 3.5 katı para basıp, devletleri milletleri borçlandırınca bu enflasyon oluşturmuyor ama devletler milletleri yararına basınca enflasyon oluşturuyor, bu ne büyük bir yalan…
Yıllarca dünyayı bu yalanla sömürdüler.
Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ve bu eşsiz modelin en önemli projesi Milli Para ile işte bu sömürü ve yalan düzenini yerle bir etti.
Nedir Milli Para? Milli Ekonomi Modeli'nin 98'inci sayfasında şöyle tanımlanır:
"Milli para; milletlerin ürettikleri katma değer ve sahip oldukları kaynaklar karşılığı basılan paradır."
Demek ki, Milli Para, çiftçinin ürettiği buğday karşılığı basılabilir, sanayicinin ürettiği otomobil karşılığı basılabilir, tencere karşılığı basılabilir, işçinin alınteri ve emeği karşı basılabilir ve daha niceleri… Yine Milli Para, demek ki, yerin altındaki altın karşılığı, bor, petrol, doğalgaz, kömür karşılığı basılabilir.
Ama dışarıdan borç olarak alınan dolar, Euro ya da altın karşılığı basılan para asla Milli Para değildir.
Basılan paranın karşılığı bu ülkedeyse buna Milli Para denir.
Mesele sadece para basmakla da bitmiyor elbette… Bunun piyasaya giriş şekli de önemlidir. Para basılır ve sermaye grupları, bankalar üzerinden piyasaya yine faizle sürülürse, bunun da ekonomiye hiçbir faydası olmaz.
Milli Ekonomi Modeli, senyoraj gelirinin sosyal devlet projeleriyle vatandaşların cebine girmesini, proje mukabili sıfır faizli kredi şeklinde de üreticilere verilmesini öngörür. Bu, ülkemizin bugüne kadar yaşadığı tüm finansal sorunların, krizlerin, gelir adaletsizliğinin de tek çözümüdür.
Şimdi AKP hükümeti, Milli Ekonomi Modeli'nden kopya çekerek vatandaşlık maaşı vereceğim, ev hanımlarını emekli edeceğim, asgari ücreti artıracağım, mamurlara, emeklilere zam yapacağım, gençlere evlilik kredi vereceğim vs. diyor.
Bunların hepsi Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projeleridir.
Ama hükümetin gözden kaçırdığı bir şey var; Milli Ekonomi Modeli tüm bu ve benzeri projelerin kaynağını da üretiyor. Hükümet ise, elinde kaynak olarak sadece vergiler, cezalar ve zamlar kaldığı için Prof. Dr. Baş'ın ifade ettiği gibi, "Kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almak zorunda kalacaktır."
Milli Ekonomi Modeli, yaşadığımız sorunların tek çözümüdür ama işi bilen lider ve kadrosuyla, tümüyle, kurallarına uygun olarak uygulandığı zaman…
Bu lider Prof. Dr. Baş'ın yetiştirdiği BTP lideri Hüseyin Baş'tır, kadro da BTP kadrosudur.
Seçimlik kopya çekmelerle bu işler olmaz! Kapitalizmin Titanik'inden inmeyip, Milli Ekonomi Modeli gemisine binmeden hiç ama hiç olmaz.
,,
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Güçlü devlet, milletine hizmet edendir / 28.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024