Eğitim ve öğretim, ismi üzerinde bir insanı en güzel şekilde yetiştirmek, eskiden büyüklerimizin öğretmene çocuğunu teslim ederken “Eti senin, kemiği benim” derdi. Bu karşılıklı bir güven ifadesidir.
Bir insan en sevdiği varlığı götürür de bir başkasına “Eti senin, kemiği benim” der mi? Biliyor ki teslim ettiği insandan o çocuğa bir zarar gelmez, bilakis onu yetiştireceğini ailesine, milletine ve devletine faydalı bir insan olacağına inanırdı.
Eskiden eğitim ve öğretime, Talim ve Terbiye Kurulu denirdi. Önce terbiye edeceksin, sonrada o çocuğun üzerinde bunu talim yaparak göreceksin.
Bizim en küçük çocuğumuz lise sonda okuyor. Birkaç ay önce müdür muavini bir bayan, çocuğa okulun bahçesinde tekme atmış, tabi bizim delikanlı gururuna yedirememiş. Öğretmen bayana “Niye vuruyorsun” diye karşı çıkmış. Akşam eve gelince annesi bana durumu anlattı, bende ertesi gün okula gittim. Müdür muavini bayan çok gergin, bende bir zamanlar öğretmenlik yaptığım için durumu yumuşatma yoluna gittim ve biz muavin hanımla eski öğretmen ve öğrencilerin durumundan bahsetmeye başladık.
Bir ara muavin hanım bana “abi” dedi. Şu bizim kadere bak “Bir zamanlar öğretmenler kraldı, biz öğrenciydik. Şimdi de öğrenciler kral, biz öğretmeniz.”
Yine birkaç gün önce tanıdığımız bir arkadaşın çocuğu derste öğretmenine ben uyuyacağım demiş. Öğretmen de burası otel değil demiş, tabi delikanlı efe ya! Kapıyı çarpmış dışarı çıkmış. İş yerinde otururken bu olayı bana bizim delikanlı Salih anlattı. Yanımızda da birkaç öğretmen arkadaş bulunuyordu. Ben dedim ki: “Bu nasıl iş, öğretmen – öğrenci arasında böyle bir olay olur mu? Hani nerde kaldı sevgi, saygı, güven, hürmet…’’ Tam o sırada yanımda bulunan öğretmen arkadaşlar devreye girdiler, dediler ki: “Sen çocuğu suçlama şahsen bizim öğrenciler uyumak için izin isteseler biz izin veririz” dediler. Olur mu böyle şey? dedim.
Dediler ki:
Bizim sınıfta çocukları durduramıyoruz, isteyen her şeyi yapıyor. Çocuğa caydırıcı bir etkimiz yok. Bildiğin gibi değil, dediler.
Bunları niye anlattım, bizde bir söz var.
“Dışarıdan baktım yeşil türbe, içine girdim estağfirullah tövbe”
Ehliyetli, ehliyetsiz en fazla bakanın değiştiği yer Milli Eğitim Bakanı, en fazla müfredatın değişti yer Milli Eğitim’dir ve gelen bakanlar aklına düşen her şeyi yapıyor. Akaidimizle oynanıyor, tarihimizle oynanıyor hatta milli bayramlarımızla oynanıyor ve işin kötüsü de bu işler sözde dindar kimlikle yapılıyor. Niye? AKP hükümetinin bakanı ya… Dini karalamak isteyenler AKP’nin bu tutumundan fırsat buluyor. Beyler kendinize gelin dinimizi karalamayın ve milleti de kandırmayın. Herkes sütünün hükmünü işliyor. İlgililere duyurulur.
Bir insan en sevdiği varlığı götürür de bir başkasına “Eti senin, kemiği benim” der mi? Biliyor ki teslim ettiği insandan o çocuğa bir zarar gelmez, bilakis onu yetiştireceğini ailesine, milletine ve devletine faydalı bir insan olacağına inanırdı.
Eskiden eğitim ve öğretime, Talim ve Terbiye Kurulu denirdi. Önce terbiye edeceksin, sonrada o çocuğun üzerinde bunu talim yaparak göreceksin.
Bizim en küçük çocuğumuz lise sonda okuyor. Birkaç ay önce müdür muavini bir bayan, çocuğa okulun bahçesinde tekme atmış, tabi bizim delikanlı gururuna yedirememiş. Öğretmen bayana “Niye vuruyorsun” diye karşı çıkmış. Akşam eve gelince annesi bana durumu anlattı, bende ertesi gün okula gittim. Müdür muavini bayan çok gergin, bende bir zamanlar öğretmenlik yaptığım için durumu yumuşatma yoluna gittim ve biz muavin hanımla eski öğretmen ve öğrencilerin durumundan bahsetmeye başladık.
Bir ara muavin hanım bana “abi” dedi. Şu bizim kadere bak “Bir zamanlar öğretmenler kraldı, biz öğrenciydik. Şimdi de öğrenciler kral, biz öğretmeniz.”
Yine birkaç gün önce tanıdığımız bir arkadaşın çocuğu derste öğretmenine ben uyuyacağım demiş. Öğretmen de burası otel değil demiş, tabi delikanlı efe ya! Kapıyı çarpmış dışarı çıkmış. İş yerinde otururken bu olayı bana bizim delikanlı Salih anlattı. Yanımızda da birkaç öğretmen arkadaş bulunuyordu. Ben dedim ki: “Bu nasıl iş, öğretmen – öğrenci arasında böyle bir olay olur mu? Hani nerde kaldı sevgi, saygı, güven, hürmet…’’ Tam o sırada yanımda bulunan öğretmen arkadaşlar devreye girdiler, dediler ki: “Sen çocuğu suçlama şahsen bizim öğrenciler uyumak için izin isteseler biz izin veririz” dediler. Olur mu böyle şey? dedim.
Dediler ki:
Bizim sınıfta çocukları durduramıyoruz, isteyen her şeyi yapıyor. Çocuğa caydırıcı bir etkimiz yok. Bildiğin gibi değil, dediler.
Bunları niye anlattım, bizde bir söz var.
“Dışarıdan baktım yeşil türbe, içine girdim estağfirullah tövbe”
Ehliyetli, ehliyetsiz en fazla bakanın değiştiği yer Milli Eğitim Bakanı, en fazla müfredatın değişti yer Milli Eğitim’dir ve gelen bakanlar aklına düşen her şeyi yapıyor. Akaidimizle oynanıyor, tarihimizle oynanıyor hatta milli bayramlarımızla oynanıyor ve işin kötüsü de bu işler sözde dindar kimlikle yapılıyor. Niye? AKP hükümetinin bakanı ya… Dini karalamak isteyenler AKP’nin bu tutumundan fırsat buluyor. Beyler kendinize gelin dinimizi karalamayın ve milleti de kandırmayın. Herkes sütünün hükmünü işliyor. İlgililere duyurulur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Vahit Belge / diğer yazıları
- Türk Telekom'a neden ulaşılamıyor? / 01.04.2023
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012