Gazete manşetlerine, medyada yer alan haberlere baktığımızda ithalat ve ihracaat konusunda geldiğimiz noktanın endişe verici boyutlarda olduğunu görüyoruz.
Yıllık 900 bin ton makarna üretimi yapan ve dünyanın sayılı makarna üreticileri arasında yer alan Türkiye, son yıllarda makarna ihracaatında geri sıralara düşmüştür. Bu gerilemede ABD'nin 1996'ta başladığı dampinge karşı vergi uygulamasının rolü büyüktür. Dünyanın en büyük makarna ithalatçısı ABD'ye yapılan 1992-95 dönemindeki yıllık 30 bin ton makarna ihracatı, 1996'da ABD'nin Türk ve İtalyan makarnalarına uygulamaya başladığı damping ve telafi edici vergiden sonra büyük ölçüde geriledi.
Kendi çıkarlarımıza uygun bir ekonomi politikası belirleyemediğimiz için ihracatımız hızla düşerken, ithalat aynı hızla artmaktadır. Pazar kaygısının had safhaya ulaştığı global bir dünyada yaşadığımızı göz önüne alırsak, kendi pazarımızı koruma ve ihracatımızı arttırma konusunda çok tedbirsiz davrandığımız açıktır.
ABD, 1991 yılında da Türkiye'den ithal ettiği çelik, tel çubuk ve çelik boru ürünlerine kısıtlayıcı ek vergiler getirmişti.
ABD, Türkiye'nin kendi piyasasında damping (ucuz mal satma) yöntemi uyguladığını ileri sürerek, Türk ürünlerine karşı anti-damping soruşturması başlatmış ve koydukları kota miktarını aşan ithalata % 10 ek vergi getirmiştir.
Bu uygulamaların dost ve müttefik bir ülke tarafından yapılması enteresandır. Ancak, ABD'li bir güvenlik uzmanın dediği gibi: "Bir ülkenin dostları yoktur. Bir ülkenin çıkarları vardır". Bu söz büyük bir gerçeği ifade etmektedir.
Ne olurdu, bu gerçeği, bir de bizi idare edenler anlayabilseydi.
1995'de girdiğimiz Gümrük Birliği'nden sonra Türkiye, tam bir ithalat cennetine döndü. Tüm manasıyla bir ithalat patlaması yaşandı. İthalat ihracaat dengesi alt-üst oldu. 6 ayda Almanya'dan yapılan ithalat % 77.5, Fransa'dan yapılan ithalat % 88.3, İtalya'dan yapılan ithalat % 86.8 arttı. Bunun karşılığında ihracaat sürekli bir düşüş gösterdi.
Bu rakamlar, GB ile nasıl açık pazar haline geldiğimizin kanıtıdır. Şaşılacak olan, Türkiye'yi bu batağa sokan şahsiyetlerin bugün medyada GB'den övgüyle söz etmesi ve milletten oy talep etmesidir. Ancak, bu millet âriftir. Yapılan anketlerde GB icracaatı ile övünenlerin % 3'lerde kalması bunun ispatıdır.
Şüphesiz her devlet kendi çıkarları doğrultusunda stratejisini belirlediği taktirde güçlü olabilir. Bilhassa iktisadî sahada bu kuralın hayata geçirilmesi çok önemlidir. Çünkü günümüz dünyasında mücadeleler büyük ölçüde ekonomik alanda cereyan ediyor. Ve, her güçlü ve kalkınmış ülke, kendi pazarını ve piyasasını korumak için akıl almaz tedbirlere baş vuruyor.
Çünkü devletler arasında geçerli olan kurala göre, "Bir ülkenin dostları değil, ancak çıkarları vardır."
Biz de artık hissî dostluklardan ziyade, milli çıkarlarımıza göre politikalarımızı belirlemeliyiz.
Yıllık 900 bin ton makarna üretimi yapan ve dünyanın sayılı makarna üreticileri arasında yer alan Türkiye, son yıllarda makarna ihracaatında geri sıralara düşmüştür. Bu gerilemede ABD'nin 1996'ta başladığı dampinge karşı vergi uygulamasının rolü büyüktür. Dünyanın en büyük makarna ithalatçısı ABD'ye yapılan 1992-95 dönemindeki yıllık 30 bin ton makarna ihracatı, 1996'da ABD'nin Türk ve İtalyan makarnalarına uygulamaya başladığı damping ve telafi edici vergiden sonra büyük ölçüde geriledi.
Kendi çıkarlarımıza uygun bir ekonomi politikası belirleyemediğimiz için ihracatımız hızla düşerken, ithalat aynı hızla artmaktadır. Pazar kaygısının had safhaya ulaştığı global bir dünyada yaşadığımızı göz önüne alırsak, kendi pazarımızı koruma ve ihracatımızı arttırma konusunda çok tedbirsiz davrandığımız açıktır.
ABD, 1991 yılında da Türkiye'den ithal ettiği çelik, tel çubuk ve çelik boru ürünlerine kısıtlayıcı ek vergiler getirmişti.
ABD, Türkiye'nin kendi piyasasında damping (ucuz mal satma) yöntemi uyguladığını ileri sürerek, Türk ürünlerine karşı anti-damping soruşturması başlatmış ve koydukları kota miktarını aşan ithalata % 10 ek vergi getirmiştir.
Bu uygulamaların dost ve müttefik bir ülke tarafından yapılması enteresandır. Ancak, ABD'li bir güvenlik uzmanın dediği gibi: "Bir ülkenin dostları yoktur. Bir ülkenin çıkarları vardır". Bu söz büyük bir gerçeği ifade etmektedir.
Ne olurdu, bu gerçeği, bir de bizi idare edenler anlayabilseydi.
1995'de girdiğimiz Gümrük Birliği'nden sonra Türkiye, tam bir ithalat cennetine döndü. Tüm manasıyla bir ithalat patlaması yaşandı. İthalat ihracaat dengesi alt-üst oldu. 6 ayda Almanya'dan yapılan ithalat % 77.5, Fransa'dan yapılan ithalat % 88.3, İtalya'dan yapılan ithalat % 86.8 arttı. Bunun karşılığında ihracaat sürekli bir düşüş gösterdi.
Bu rakamlar, GB ile nasıl açık pazar haline geldiğimizin kanıtıdır. Şaşılacak olan, Türkiye'yi bu batağa sokan şahsiyetlerin bugün medyada GB'den övgüyle söz etmesi ve milletten oy talep etmesidir. Ancak, bu millet âriftir. Yapılan anketlerde GB icracaatı ile övünenlerin % 3'lerde kalması bunun ispatıdır.
Şüphesiz her devlet kendi çıkarları doğrultusunda stratejisini belirlediği taktirde güçlü olabilir. Bilhassa iktisadî sahada bu kuralın hayata geçirilmesi çok önemlidir. Çünkü günümüz dünyasında mücadeleler büyük ölçüde ekonomik alanda cereyan ediyor. Ve, her güçlü ve kalkınmış ülke, kendi pazarını ve piyasasını korumak için akıl almaz tedbirlere baş vuruyor.
Çünkü devletler arasında geçerli olan kurala göre, "Bir ülkenin dostları değil, ancak çıkarları vardır."
Biz de artık hissî dostluklardan ziyade, milli çıkarlarımıza göre politikalarımızı belirlemeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011