Üretmediği bir parayı yönetmeye çalışan özerk bir Merkez Bankasına sahip olduğumuz herkesin malumudur herhalde.Bugün Merkez Bankasının kendi işlevinden uzak global güçlere ve yerli uzantıları rantiyeye hizmet ettiğinin ve "lafta" var olan bir kurum olduğunun altını çizen görüş ve düşüncelerin basınımızda daha yeni yeni seslendirilmesi oldukça anlamlı ve yerinde? "Bu ülkede emisyonun milli gelire oranı düşüktür. Merkez Bankası evvelden beri basması gereken parayı basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak için yapmaktadır. Rantiyeye hizmet etmeyi bırakıp çok para basılsa faizler düşecek, üretim ve yatırım artacak, üretim artınca enflasyon da düşecektir." (Hürriyet gazetesi, Süreyya Serdengeçti)"Merkez Bankasının uyguladığı politikalar kendi aldığı kararlar doğrultusunda mı yoksa tek müşterisi Türkiye kalmış, değişik ülkelere dayattığı politikalar hep duvara toslamış, güvenirliği tartışılır, IMF'nin masaya koyduğu, her gelenin önünde bulduğu politikalar mı? Merkez Bankasının derdi şekli ne olursa olsun sıcak para gelsin bu çark dönsün de maliyeti ne olursa olsun mu? Yurt dışından para gelsin, içerde YTL' ye çevrilsin, dövizin fiyatı düşsün, enflasyon da düşsün ben de hedefime varayım mahcup olmayayım, başarılı ve özerk bir kurum olarak uluslararası alkış toplayayım, ama o paraya yüzde 20 faiz vermişim, ne zaman istersen çıkabilirsin stokumda tarihte olmadığı kadar döviz var istediğin kadar satarım sana, çıkarken de hesap sormam yine bekleriz derimse o başka tabii. Anlamsız enflasyon hedeflemesi, üstüne yüksek faiz-düşük kur? Kim kazandı? Tabii ki devlete borç verenler. Yani bankalar, yani bankaların yüzde 80'ını ele geçiren yabancılar, döviz satıp yağlı ballı faizde keyif süren yabancılar. Bu sayede ortalık güllük gülistanlık öyle değil mi?Şimdi enflasyonunuzun 10 puan üzerinde faiz uygulayarak yılda 40 milyar dolarlık bir yükü halka yüklerken çıkıp kredimiz kalmadı demelisiniz tabii ki. Bana özerk değil bu millet için çalışan Merkez bankası lazım. Özerkliğin bedeli 40 milyar dolarsa ben istemiyorum. "(www.ensonhaber.com,paranın patronu)Bu görüş ve düşünceleri yıllardan beri seslendiren ve seslendirmekle kalmayıp "çözüm"ü ortaya koyan ve bunun kitabını yazan Prof.Dr. Haydar Baş'ın 'Milli Ekonomik Model'inde Merkez bankamızın olması gereken yeri ve işlevi bakınız nasıl izah ediliyor:"Merkez Bankası'nın piyasaya dolanıma sunduğu para olan EMİSYONLA karşılanması gereken bu oran, Kapitalist düzende farklı bir yolla piyasalara aktarılmaktadır. Uygulamada devletlerin emisyonla elde ettiği gelir olan "SENYORAJ hakkı" elinden alınmakta, gerçekte ise dış kaynaklı borçlarla devletlerin elinden alınan "bağımsızlık"ları olmaktadır. Kapitalist sistemin gereği olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere sunulan faizli borç ve krediler, işte bu oranın temini için gerekli olan parayı global sermaye gruplarından karşılamaktır... Ülkemizde de örneğini yaşadığımız bu korkunç oyunda, ülkelerin Merkez bankaları devletten bağımsız hale getirilerek; devletin, Merkez Bankası üzerinden senyoraj geliri elde etmesine yasak getirilmektedir.Gelişmekte olan ülkelerde senyoraj geliri yerine gelişmiş ülkelerin Merkez bankalarının bastığı para faizle borç alınarak senyoraj geliri yerine kullanılmaktadır. Bu durumda borç alan ülkeler, küresel güçlere faiz ödemek zorunda kalmaktadır. Ayrıca aynı zamanda senyoraj gelirlerini de devretmişlerdir.Neticede ülkeler, Türkiye de olduğu gibi büyük bir borç batağının içine itilmektedir.Yıllardan beri televizyon ekranlarından halkımızın dikkatini çektiğimiz bu hususlar, artık Türkiye'de ve dünyada sahasında saygın isimler tarafından da ifade edilmektedir. Ülkelerin borç batağından kurtulması için, her şeyden önce maliyetli yabancı para yerine, emisyonun hâkim kılınması gerekmektedir.Milli Ekonomi Modeli'nde, belirtilen oranlarda emisyon hacmini arttırarak senyoraj gelirinin elde edilmesi devletler için bir zorunluluktur. Aksi taktirde piyasada yeteri kadar bir tüketime imkan doğmayacağı için, ekonominin dengeye oturtulması mümkün olamaz. Eğer devletler, emisyonlarını arttırıp, senyoraj geliri elde ederlerse, global tefeciler ile yerli taşeronları büyük bir gelir kapısından mahrum kalacaklardır.Milli Ekonomi Modeli, senyoraj gelirini, hem bir ekonomi kuralı olarak ele alırken, hem de gelirin nelere bağlı olduğunu formülleştirmektedir.Tezimizde; devlet borçlanmayacak, senyoraj hakkını kullanarak emisyonunu genişletecektir. Yani, kendi insanının emek ve üretiminin karşılığı olan parayı kendisi basacaktır. Bu senyoraj geliri ev kadınlarına maaş olarak, çiftçiye-köylüye faizsiz kredi olarak, esnafa yine kredi olarak verilecektir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Ümmü Eymen anamız / 24.02.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Ümmü Eymen anamız / 24.02.2025