Bismihî Sübhaneh?
45-50 günlük Avrupa programından sonra, hamdolsun, birlikteyiz.
Dışarıdan vaziyetimiz daha net ve açık şöyle görünüyor:
Türkiye'ye, bölgesel ve küresel ölçekte tam bir tecrit yaşatılıyor.
İçten ve dıştan kıskaç altına alınmışız.
Mengenede sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyoruz? Sıkıştırma kolunu bazen ABD çeviriyor, bazen AB, bazen de artık yakın komşularımız ve onların beslemeleri?
Küresel aktörlerin vekalet savaşlarının yürütüldüğü coğrafyamızda 30-40 yılda beri zaten terörle boğuşuyoruz.
Türkiye, son birkaç yıl her sahada geçmişten çok daha ağır bir tablo yaşıyor.
Devlet ve millet olarak akl-ı selime, asırlık tecrübelere dayalı devlet geleneğine, bilgeliğe ve irfana dünden daha ziyade ihtiyacımız var.
Paraya ihtiyacımız var.
Çözüme ihtiyacımız var.
Ortak ideale ve milli şuura ihtiyacımız var.
Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Adam gibi adamlara ihtiyaç var.
Çeyrek asırlık Türkiye tablosunu sinema şeridi gibi gözümüzün önünden geçirdiğimizde görürüz ki, vallahi ve billahi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın çözümlerine, Milli Ekonomi Modeli'ne, Sosyal Devlet projelerine, milli para rejimine, milli duruşuna, medeniyet şuuruna, bağımsızlık ruhuna, Ehl-i beyt ahlakı ve imanına ihtiyacımız var.
Devlet ve milletin kurtuluşunu sağlayacak, sıkıştırıldığı mengeneyi çatlatıp atacak, bölgesel ve küresel tecritleri yaracak yegane çözüm, proje ve inancın adresi Prof. Dr. Baş'tır.
Çeyrek asırlık Türkiye tablosu, iktidar, muhalefet, devlet ve milletin yanlışlarda ortaklığının semeresidir.
Bu vahim yanlışların hiç birinde ortaklığı ve vebali bulunmayan tek lider Prof. Dr. Baş ve Bağımsız Türkiye kadrosudur.
Bunca yanlışa dur diyen ve köklü çözümler sunan da sadece bu kadrodur.
Türk milleti, bu kadroya her defasında sırtını dönüp yanlışlara bile bile lades demiştir. Bu vaziyetin faturası elbette ağırdır.
Bu yüzden yıllarımız bu ağır faturayı ödemekle geçiyor.
Ankara siyasetinin kimseye eyvallahı yok, doğrudur.
Dünyaya meydan okuyoruz?
Lakin devlet ve milletin, kendi keline sürecek üç dirhemlik merhemi yok!
Dolayısıyla sadece havanda su dövüyoruz.
Ankara sahnesinden tenor Pavarotti edasıyla vaveyla kopartıyoruz.
Ancak siyasetin kof vaveylaları, sadece Türkiye'nin tecridini artırmıyor; AB başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki Türk evlatları tecrit yaşıyor, cendereye alınıyor.
Türk milletini bir kaşık suda boğmak üzere plan kurmuş yüzlerce dost görünümlü işgalci-küresel obur var ortalıkta.
Türkiye için artık dünyaya kof naralarla meydan okuma dönemi kapanmıştır.
Türk milleti ve devletini, kıstırıldığı cendereden kurtarıp şahlandırmanın yolu, kof efelenme değildir, Don Kişot gibi yel değirmenlerine savaş açmak değildir? İlme, irfana, basirete, köklü stratejilere ve çözüme dayalı bir siyasettir.
Prof. Dr. Baş'ın, sadece Milli Ekonomi Modeli kongreleriyle, Avrupa'dan Asya'ya yüzlerce dünya devletinin idaresinde ve ekonomi yönetiminde Türkiye ve Milli Ekonomi sevdalısı bir bilge kadro oluşmuştur. İşte böyle bir çığıra, böyle bir irfana ve ışığa ihtiyaç var.
Türk milletinden beklenen ve kendisine yakışan da budur.
Stratejiye, bilgeliğe, imana, devlet tecrübesi ve geleneğine, akla, ilme, dünyanın karnını doyuracak barışçıl bir Milli Ekonomi'ye, hiçbir insanını ecnebiye kaptırmayacak bir Sosyal Devlet'e dayalı basiretli bir siyasete ve adaletli bir yönetime mecbur ve de memuruz.
Bu siyaseti ve asaleti, ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ta görüyoruz.
Çeyrek asırlık Türkiye'nin vaziyeti, bu gerçeklere tercümandır; Prof. Dr. Baş'ın da şahididir.
Türkiye bu gerçeği acilen idrak etmezse; görünen köy bellidir? Yel değirmenlerine savaş açmayı maharet zannedenlerin maharetiyle Libya olmaktır, Irak olmaktır, Suriye olmaktır
45-50 günlük Avrupa programından sonra, hamdolsun, birlikteyiz.
Dışarıdan vaziyetimiz daha net ve açık şöyle görünüyor:
Türkiye'ye, bölgesel ve küresel ölçekte tam bir tecrit yaşatılıyor.
İçten ve dıştan kıskaç altına alınmışız.
Mengenede sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyoruz? Sıkıştırma kolunu bazen ABD çeviriyor, bazen AB, bazen de artık yakın komşularımız ve onların beslemeleri?
Küresel aktörlerin vekalet savaşlarının yürütüldüğü coğrafyamızda 30-40 yılda beri zaten terörle boğuşuyoruz.
Türkiye, son birkaç yıl her sahada geçmişten çok daha ağır bir tablo yaşıyor.
Devlet ve millet olarak akl-ı selime, asırlık tecrübelere dayalı devlet geleneğine, bilgeliğe ve irfana dünden daha ziyade ihtiyacımız var.
Paraya ihtiyacımız var.
Çözüme ihtiyacımız var.
Ortak ideale ve milli şuura ihtiyacımız var.
Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Adam gibi adamlara ihtiyaç var.
Çeyrek asırlık Türkiye tablosunu sinema şeridi gibi gözümüzün önünden geçirdiğimizde görürüz ki, vallahi ve billahi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın çözümlerine, Milli Ekonomi Modeli'ne, Sosyal Devlet projelerine, milli para rejimine, milli duruşuna, medeniyet şuuruna, bağımsızlık ruhuna, Ehl-i beyt ahlakı ve imanına ihtiyacımız var.
Devlet ve milletin kurtuluşunu sağlayacak, sıkıştırıldığı mengeneyi çatlatıp atacak, bölgesel ve küresel tecritleri yaracak yegane çözüm, proje ve inancın adresi Prof. Dr. Baş'tır.
Çeyrek asırlık Türkiye tablosu, iktidar, muhalefet, devlet ve milletin yanlışlarda ortaklığının semeresidir.
Bu vahim yanlışların hiç birinde ortaklığı ve vebali bulunmayan tek lider Prof. Dr. Baş ve Bağımsız Türkiye kadrosudur.
Bunca yanlışa dur diyen ve köklü çözümler sunan da sadece bu kadrodur.
Türk milleti, bu kadroya her defasında sırtını dönüp yanlışlara bile bile lades demiştir. Bu vaziyetin faturası elbette ağırdır.
Bu yüzden yıllarımız bu ağır faturayı ödemekle geçiyor.
Ankara siyasetinin kimseye eyvallahı yok, doğrudur.
Dünyaya meydan okuyoruz?
Lakin devlet ve milletin, kendi keline sürecek üç dirhemlik merhemi yok!
Dolayısıyla sadece havanda su dövüyoruz.
Ankara sahnesinden tenor Pavarotti edasıyla vaveyla kopartıyoruz.
Ancak siyasetin kof vaveylaları, sadece Türkiye'nin tecridini artırmıyor; AB başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki Türk evlatları tecrit yaşıyor, cendereye alınıyor.
Türk milletini bir kaşık suda boğmak üzere plan kurmuş yüzlerce dost görünümlü işgalci-küresel obur var ortalıkta.
Türkiye için artık dünyaya kof naralarla meydan okuma dönemi kapanmıştır.
Türk milleti ve devletini, kıstırıldığı cendereden kurtarıp şahlandırmanın yolu, kof efelenme değildir, Don Kişot gibi yel değirmenlerine savaş açmak değildir? İlme, irfana, basirete, köklü stratejilere ve çözüme dayalı bir siyasettir.
Prof. Dr. Baş'ın, sadece Milli Ekonomi Modeli kongreleriyle, Avrupa'dan Asya'ya yüzlerce dünya devletinin idaresinde ve ekonomi yönetiminde Türkiye ve Milli Ekonomi sevdalısı bir bilge kadro oluşmuştur. İşte böyle bir çığıra, böyle bir irfana ve ışığa ihtiyaç var.
Türk milletinden beklenen ve kendisine yakışan da budur.
Stratejiye, bilgeliğe, imana, devlet tecrübesi ve geleneğine, akla, ilme, dünyanın karnını doyuracak barışçıl bir Milli Ekonomi'ye, hiçbir insanını ecnebiye kaptırmayacak bir Sosyal Devlet'e dayalı basiretli bir siyasete ve adaletli bir yönetime mecbur ve de memuruz.
Bu siyaseti ve asaleti, ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ta görüyoruz.
Çeyrek asırlık Türkiye'nin vaziyeti, bu gerçeklere tercümandır; Prof. Dr. Baş'ın da şahididir.
Türkiye bu gerçeği acilen idrak etmezse; görünen köy bellidir? Yel değirmenlerine savaş açmayı maharet zannedenlerin maharetiyle Libya olmaktır, Irak olmaktır, Suriye olmaktır
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019