3 Kasım seçim sonuçları, hep dile getirdiğimiz bir gözlemimizi bir kez daha haklı çıkardı.
Seçmen, mevcut iktidarı cezalandırma hırsıyla sandığa gidiyor, mevcudu cezalandıracağım derken, farkında olmadan medyanın dayattığı siyasi aktörlere yöneliyor.
Böylece aslında seçme hakkının elinden alındığının farkına varmadan, oyunu kullanıyor.
Her seferinde gözüyle görene kadar siyasi partilere iktidar kredisi açması ile neticeleniyor.
Yeni yönetimin de bir hizmet ortaya koyamadığını acı bir biçimde tecrübe ettikten sonra, büyük bedeller ödedikten sonra, onu tasfiye ederken yeni bir fasit daireye sokuluyor.
Buna "yağmurdan kaçarken doluya tutulmak" da denebilir.
Şu son seçim sonuçlarına bir göz atalım: Türk seçmeni, iktidar ortaklarını tasfiye noktasında net bir irade ortaya koydu.
Ancak, yeni bir Meclis kompozisyonunu oluşturan AKP-CHP ikilisini hangi saikle seçti dersiniz?
Daha açık soralım: Eğer Derviş, CHP'ye yönelmek yerine, YTP'de kalsaydı ve YTP'nin aldığı medya rüzgarı devam etseydi CHP bu noktaya gelebilir miydi?
Hele hele seçim yasaklarına bir gün kala ARENA'da Erdoğan'ın karşısına İsmail Cem, oturtulsaydı, CHP barajı aşabilir miydi?
Ya da, Tansu Çiller, Baykal-Erdoğan ikilisi ile ARENA'da kapışabilseydi, DYP barajı zorlamaz mıydı?
Erdoğan, Çiller'den aldığı darbelerle biraz sarsılmaz mıydı?
Daha da önemlisi, Erdoğan, kimi zaman lehte, kimi zaman aleyhte medya gündeminde olmasaydı, AKP bu noktaya gelebilir mi?
Elbette ki, medya tek belirleyici değil. Hele iktidar partilerine oynadığı zaman hiç belirleyici değil.
Ancak, muhalefet partilerinden bir ikisini öne çıkardığı zaman ve hele hele düello mantığı ile seçmeni "ya onu, ya bunu" tercihine zorladıktan sonra çok belirleyici oluyor.
Bunları niçin yazdım. Özellikle tekelci medyanın bu manipülasyonunun iktidar olan partilere, iktidar boyunca pranga vurduğunu tespit için. Dün, ilaç gibi gelen medya desteği, iktidarda zehire dönüşüyor. İspatı, Yılmaz, Çiller, Bahçeli ve Ecevit'in başına gelenler.
Seçmen, mevcut iktidarı cezalandırma hırsıyla sandığa gidiyor, mevcudu cezalandıracağım derken, farkında olmadan medyanın dayattığı siyasi aktörlere yöneliyor.
Böylece aslında seçme hakkının elinden alındığının farkına varmadan, oyunu kullanıyor.
Her seferinde gözüyle görene kadar siyasi partilere iktidar kredisi açması ile neticeleniyor.
Yeni yönetimin de bir hizmet ortaya koyamadığını acı bir biçimde tecrübe ettikten sonra, büyük bedeller ödedikten sonra, onu tasfiye ederken yeni bir fasit daireye sokuluyor.
Buna "yağmurdan kaçarken doluya tutulmak" da denebilir.
Şu son seçim sonuçlarına bir göz atalım: Türk seçmeni, iktidar ortaklarını tasfiye noktasında net bir irade ortaya koydu.
Ancak, yeni bir Meclis kompozisyonunu oluşturan AKP-CHP ikilisini hangi saikle seçti dersiniz?
Daha açık soralım: Eğer Derviş, CHP'ye yönelmek yerine, YTP'de kalsaydı ve YTP'nin aldığı medya rüzgarı devam etseydi CHP bu noktaya gelebilir miydi?
Hele hele seçim yasaklarına bir gün kala ARENA'da Erdoğan'ın karşısına İsmail Cem, oturtulsaydı, CHP barajı aşabilir miydi?
Ya da, Tansu Çiller, Baykal-Erdoğan ikilisi ile ARENA'da kapışabilseydi, DYP barajı zorlamaz mıydı?
Erdoğan, Çiller'den aldığı darbelerle biraz sarsılmaz mıydı?
Daha da önemlisi, Erdoğan, kimi zaman lehte, kimi zaman aleyhte medya gündeminde olmasaydı, AKP bu noktaya gelebilir mi?
Elbette ki, medya tek belirleyici değil. Hele iktidar partilerine oynadığı zaman hiç belirleyici değil.
Ancak, muhalefet partilerinden bir ikisini öne çıkardığı zaman ve hele hele düello mantığı ile seçmeni "ya onu, ya bunu" tercihine zorladıktan sonra çok belirleyici oluyor.
Bunları niçin yazdım. Özellikle tekelci medyanın bu manipülasyonunun iktidar olan partilere, iktidar boyunca pranga vurduğunu tespit için. Dün, ilaç gibi gelen medya desteği, iktidarda zehire dönüşüyor. İspatı, Yılmaz, Çiller, Bahçeli ve Ecevit'in başına gelenler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014