Bugüne kadar böylesi görülmemiş. Bütün dünya, bir düşmana hücumda ittifak etmiş, fakat düşman ortalıkta görülmüyor. Daha doğrusu, tarif ve tanımında ittifak edilmeyen düşmana, hücum emri verilmiş. Bu düşman, herkesin bildiği gibi terörizmdir. Evet, terörizm, insanlığın ortak düşmanı ilan edildi. İyi güzel de, terörizm nedir, terörist kimdir? Zor ve şiddet içeren her eylem bir terör müdür? Savaş ile terör arasındaki fark nedir? İşte bu soruları sorduğunuz zaman, işler karışıyor. Cevaplar farklılaşıyor. Terörizm, meçhul bir düşman olup çıkıyor. Fransızca "Terreur'dan türeyen terör, Türk milletine her yönüyle yabancı. Onun için terörün tarif ve tanımını yapmak, bize düşmüyor. Çünkü Türk Milleti'nin bu tarakta bezi yok.
Bundan dolayı terörizmin tanımını Batılı kaynaklarda aramak lazımdır. Tabii olarak, Batı dünyası terörizmi kendine göre tanımlayacaktır. Biz de, o tanıma bakarak, terörizm kavramından aynı şeyi anlayıp anlamadığımızı bilmek zorundayız. Aksi halde oyuna gelmiş oluruz.
Batı dünyasının değişmez bir özelliği vardır. O da şudur: Batılılar düşmansız yaşayamazlar. Meçhul da olsa, mutlaka bir düşman üretirler. Soğuk savaş döneminde Batının düşmanı Komünizm idi. Gerçi Batı dünyası komünizmi düşman ilan etmişti, ama asıl düşman olarak her zaman İslam'ı görmüştür. Komünizmin en şaşaalı dönemlerinde Fransa Dışişleri Bakanlığından bir görevli şöyle diyordu: "Komünizm, bizim için olsa olsa bir askeri tehlike olabilir. Bizim için en büyük tehlike ve düşman İslam'dır. Çünkü İslam, Batı medeniyetinin dayandığı temelleri yıkıyor".
Soğuk savaş dönemi sona erince, görünürdeki düşmanını kaybeden Batı dünyası, yeni bir düşman icat etmekte hiç gecikmedi. Yeni düşman olarak terörizmi ilan etti. Evet görünürdeki düşman terörizm, fakat yine eskiden olduğu gibi asıl düşman İslam. 1990 yılında İskoçya'nın Turnberry kasabasında yapılan NATO zirvesinde ev sahibi İngiltere'nin o zamanki başbakanı Margaret Thatcher, yaptığı konuşmada asıl düşmanın İslam olduğunu açıkça ifade etti. Asıl düşman İslam ama, uyuyan İslam dünyasını uyandırmamak için buna bir isim bulmak gerekiyordu. İşte o isim de bulundu: Terörizm. Oyun kuruldu, oyuncular rol aldı. Düşman terörizm, fakat hedef tahtasında Müslümanlar var. Müslüman denilince akla, eli silahlı, başı külahlı teröristlerin gelmesi için, ne gerekiyorsa yapıldı ve halen de yapılıyor. Bugün oynanan oyunun özü ve özeti budur.
Şunu da ilave etmek gerekir ki, 11 Eylül'den sonra, bu oyunun yeni bir perdesi daha açıldı. George Soros bu yeni perdeyi şöyle anlatıyor: "Bush yönetiminin düşman arayışı vardı. Geçici olarak Kuzey Kore düşman ilan edildi. Sonra belki Çin gelecekti. Ancak 11 Eylül olayı gerçekleşti. Yeni düşman mükemmel bir düşman. Çünkü gözle görülmüyor. Bu yüzden de yok edilemez". 7 Mart 2002 tarihli Milliyet Gazetesi'nde Melik Aşık'ın dediği gibi, "görünmeyen düşmanın peşinde koşar gibi yapan Amerika, bu bahaneyle istediği yere yerleşiyor. Özbekistan, Kırgızistan dahil 4 Türk cumhuriyetinde üs kurduğu gibi El Kaide militanlarını takip ediyorum diye Gürcistan'a da girdi".
Başkan Bush, ölçüyü koydu; "Ya bizimle beraber olursunuz, ya da teröristlerle". Eh, kimsenin teröristlerle bir olacak hali yok ya. Zorunlu olarak Türkiye dahil, bütün dünya ABD'nin yanında yer aldı. Yer almasına aldı ama, düşman hala meçhul. Kim terörist, kim özgürlük savaşçısı belli değil. ABD Afganistan'dan aldığı 158 esiri, Küba'daki askeri Guntanamo X Ray kampında zircire vurdu. Peki bu insanlar nedir? Asker mi, terörist mi? ABD bunları neyle suçluyor? Bilen de, soran da yok. Bu esirlerden hiç biri Amerikan mahkemesinde muhakeme olmuş değil. Kamp Generali Michael Lehnert, Vietnam'daki Amerikan savaş esir kamplarını kıyaslayarak, X-ray kampına "Holiday Oteli" diyor, ama Afganlı esirler açlık grevinde. Öyle anlaşılıyor ki, dünya bu meçhul düşmanla, daha doğrusu bu amaç ile dönem aldatılacaktır. Şimdilik oyun çizildiği gibi oynanıyor. bakalım, bu oyunu kim, nasıl bozacaktır.
Bundan dolayı terörizmin tanımını Batılı kaynaklarda aramak lazımdır. Tabii olarak, Batı dünyası terörizmi kendine göre tanımlayacaktır. Biz de, o tanıma bakarak, terörizm kavramından aynı şeyi anlayıp anlamadığımızı bilmek zorundayız. Aksi halde oyuna gelmiş oluruz.
Batı dünyasının değişmez bir özelliği vardır. O da şudur: Batılılar düşmansız yaşayamazlar. Meçhul da olsa, mutlaka bir düşman üretirler. Soğuk savaş döneminde Batının düşmanı Komünizm idi. Gerçi Batı dünyası komünizmi düşman ilan etmişti, ama asıl düşman olarak her zaman İslam'ı görmüştür. Komünizmin en şaşaalı dönemlerinde Fransa Dışişleri Bakanlığından bir görevli şöyle diyordu: "Komünizm, bizim için olsa olsa bir askeri tehlike olabilir. Bizim için en büyük tehlike ve düşman İslam'dır. Çünkü İslam, Batı medeniyetinin dayandığı temelleri yıkıyor".
Soğuk savaş dönemi sona erince, görünürdeki düşmanını kaybeden Batı dünyası, yeni bir düşman icat etmekte hiç gecikmedi. Yeni düşman olarak terörizmi ilan etti. Evet görünürdeki düşman terörizm, fakat yine eskiden olduğu gibi asıl düşman İslam. 1990 yılında İskoçya'nın Turnberry kasabasında yapılan NATO zirvesinde ev sahibi İngiltere'nin o zamanki başbakanı Margaret Thatcher, yaptığı konuşmada asıl düşmanın İslam olduğunu açıkça ifade etti. Asıl düşman İslam ama, uyuyan İslam dünyasını uyandırmamak için buna bir isim bulmak gerekiyordu. İşte o isim de bulundu: Terörizm. Oyun kuruldu, oyuncular rol aldı. Düşman terörizm, fakat hedef tahtasında Müslümanlar var. Müslüman denilince akla, eli silahlı, başı külahlı teröristlerin gelmesi için, ne gerekiyorsa yapıldı ve halen de yapılıyor. Bugün oynanan oyunun özü ve özeti budur.
Şunu da ilave etmek gerekir ki, 11 Eylül'den sonra, bu oyunun yeni bir perdesi daha açıldı. George Soros bu yeni perdeyi şöyle anlatıyor: "Bush yönetiminin düşman arayışı vardı. Geçici olarak Kuzey Kore düşman ilan edildi. Sonra belki Çin gelecekti. Ancak 11 Eylül olayı gerçekleşti. Yeni düşman mükemmel bir düşman. Çünkü gözle görülmüyor. Bu yüzden de yok edilemez". 7 Mart 2002 tarihli Milliyet Gazetesi'nde Melik Aşık'ın dediği gibi, "görünmeyen düşmanın peşinde koşar gibi yapan Amerika, bu bahaneyle istediği yere yerleşiyor. Özbekistan, Kırgızistan dahil 4 Türk cumhuriyetinde üs kurduğu gibi El Kaide militanlarını takip ediyorum diye Gürcistan'a da girdi".
Başkan Bush, ölçüyü koydu; "Ya bizimle beraber olursunuz, ya da teröristlerle". Eh, kimsenin teröristlerle bir olacak hali yok ya. Zorunlu olarak Türkiye dahil, bütün dünya ABD'nin yanında yer aldı. Yer almasına aldı ama, düşman hala meçhul. Kim terörist, kim özgürlük savaşçısı belli değil. ABD Afganistan'dan aldığı 158 esiri, Küba'daki askeri Guntanamo X Ray kampında zircire vurdu. Peki bu insanlar nedir? Asker mi, terörist mi? ABD bunları neyle suçluyor? Bilen de, soran da yok. Bu esirlerden hiç biri Amerikan mahkemesinde muhakeme olmuş değil. Kamp Generali Michael Lehnert, Vietnam'daki Amerikan savaş esir kamplarını kıyaslayarak, X-ray kampına "Holiday Oteli" diyor, ama Afganlı esirler açlık grevinde. Öyle anlaşılıyor ki, dünya bu meçhul düşmanla, daha doğrusu bu amaç ile dönem aldatılacaktır. Şimdilik oyun çizildiği gibi oynanıyor. bakalım, bu oyunu kim, nasıl bozacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018