İslam tarihi maslahat adına işlenen adaletsizlikler ve bu adaletsizliklerin meşrulaştırılması tarihidir dersek acaba abartmış olur muyuz?..
"İmam Ali adalet mücadelesinde yalnız kalmıştı. O yalnız kalacağını bildiği için de Hz. Osman'ın şahadetinden sonra kendisine biat etmeye gelenlere "Siz benim adaletime tahammül gösteremezsiniz, gidin benden başka birine biat edin ben de ona danışmanlık yapayım, yardımcı olayım" demişti. Israrla Hz. Ali'ye biat etmek istediler ve biat de ettiler ama sonra biatlarına sadakat göstermeyerek adalet mücadelesinde İmam Ali'yi yalnız bıraktılar. Kimileri de yalnız bırakmakla kalmadı, Ali'nin adalet sistemine karşı mücadele ettiler.
Oysa Hz. Ali maslahatı değil adaleti esas almıştı. O "bin kez zulme uğrasanız da bir kez zulüm yapmayın" diyordu. O hilafetini korumak için kimseye haksız yere makam, mevki, para dağıtmıyor, adaletten saparsa İslam'dan sapmış olacağını söylüyordu.
Şam'da adil bir yönetim ortaya koymayan Muaviye'yi, maslahat için görevde tutmasını söyleyenlere, Muaviye gibi adil bir yönetim ortaya koymayan birini, maslahat adına görevde tutmanın adalete uygun düşmeyeceğini söylüyordu…
Muaviye türlü hilebazlıklarla Şam bölgesinde hakimiyet alanını genişlettiğinde İmam Ali'ye "Muaviye siyaseti iyi biliyor, sen ise siyaseti bilmiyorsun" dediler. İmam, "Allah'tan korkmasaydım insanlar benim nasıl siyaset bildiğimi görürlerdi" demiştir. Çünkü siyaset dedikleri şey, her türlü hilebazlıkla saltanata sahip olmaktı. Muaviye İslamî hilafeti saltanata dönüştürürken maslahat adına her türlü hileye başvurmuştu. İmam Hasan, Muaviye'nin vaat ettiği para, altın ve makama aldanan Müslümanlar tarafından yalnızlığa itilmişti. İmam Hasan Müslümanların birliği için Habil olmayı tercih etmiş ve hilafeti saltanata dönüştürmemesi şartı ile hilafeti Muaviye'ye devretmişti. Muaviye yaptığı anlaşma maddelerine uymayarak oğlu YezİT'i kendisinden sonra sultan ilan etmişti.
Evet, görünürde Muaviye kazanmıştı. Muaviye'nin türlü hilebazlıklarla kurduğu aile saltanatı fazla uzun sürmese de Muaviye'nin maslahatçı mantığı kendisinden sonra İslam dünyasında hep belirleyici oldu.
İslam tarihi boyunca Müslümanlar Hz. Ali'nin haklı olduğunu söyleseler de gönülleri Ali'den yana olsa da, çocuklarına Muaviye değil Ali ismini verseler de Ali'yi değil Muaviye'yi kendilerine örnek olarak seçtiler. Ali gibi değil de hep Muaviye gibi davranmayı tercih ettiler.
Çünkü İmam Ali gibi olmak zordu. İmam Ali gibi olmak düşmanına zulmetmemeyi, dostuna, akrabana, yakınına, torpil geçmemeyi gerektiriyordu. Beytülmalı adil paylaştırmayı, yetkiyi emaneti ehline vermeyi gerektiriyordu. Maslahat adına adaletten taviz vermemeyi gerektiriyordu. İyiliğe karşı iyiliği bırak, kötülüğe karşı bile iyilik yapmayı gerektiriyordu. Ümmetin birliği vahdeti için kendi hakkından vazgeçmeyi, kardeşine karşı Habil gibi olmayı gerektiriyordu.
Onun için tarih boyunca Müslümanlar İmam Ali'nin adalet anlayışını değil, Muaviye'nin maslahat anlayışını tercih ettiler. Maslahat adına adaletsizliklerine İslami kılıf bulduklarını zannettiler.
Saltanatlarını korumak adına çocuklarını, kardeşlerini katlettiler. Kur'an masum bir insanı öldürmek bütün bir insanlığı öldürmektir derken, beşikteki bebeklerin öldürülmesine devletin bekası için maslahat adına fetvalar verdiler ve bu fetvaları uyguladılar. Maslahat adına, insanların mallarına el konuldu, düşüncelerinden dolayı insanlar işten atıldı ekmeğinden edildi ama haksızlıklara adalet adına karşı çıkılmadı. Çünkü devletin ya da yöneticilerin maslahatı her zaman adaletin üzerinde görüldü.
İşin kötüsü Müslüman kitleler tüm bu haksızlıkları adaletsizlikleri alkışlıyorlar. Tıpkı Muaviye'nin Şamlıları gibi.
Ne yazık ki, İmam Ali'nin adaleti, Muaviye'nin maslahatı karşısında, dünyevi anlamda yenildi. İşte bu dünyevi galibiyetten midir yoksa insanların işine geldiğinden midir o günden sonra İslam dünyasında İslam adına İmam Ali'nin adalet anlayışı değil, Muaviye'nin maslahat anlayışı daha çok belirleyici oldu.
Müslümanların gönüllerinde İmam Ali sevgisi olsa da hayatlarında, düşüncelerinde Muaviye'nin maslahat anlayışı hakim oldu. Onun için adaletsizliklere kendimize yapıldığında karşı çıktık, başkalarına yapıldığında ise, "ama"larla başlayan bir izahımız oldu.
İslam dünyasının bugün içinde yaşadığı sorunları belki birazda burada aramak gerekiyor. Muaviye'nin maslahatçı anlayışını terk etmedikçe içinde yaşadığımız bu sorunlardan kurtulamayacağımız gibi, Rabbimizin rızasına ulaşmamızda zor olacaktır. Yukarıda okuduğunuz bu makale değerli araştırmacı Ramazan Deveci beye aittir. Kendilerine bu tesbitlerden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz."
Hz. Fatıma anamızın şu ölçü dolu sözleri ile bitirelim: "Hilafetin gaspının uğursuz ve korkunç neticeleri kıyamete kadar devam edecektir…"
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025