ABD'de ortaya çıkan ve dünyayı endişeye sevk eden mali kriz, dalga dalga yayılıyor. IMF Başkanı Dominigue Strauss-Kahn, "küresel krizin en kötü döneminin henüz geçmediğini, daha çok bankanın batacağını" söylüyor. Görülen o ki, John Mc. Donald'ın, "kapitalizmin laboratuvarı pokerdir" sözü, bir kere daha tecelli ediyor. Gerçekten de, dünya ekonomisi tam bir kumarhane gibi çalışıyor. O bakımdan, "bu kumarhanenin sahibi kimdir?" sorusuna verilecek cevap büyük önem kazanıyor. Çünkü, kumarhanede her zaman kazanan, kumar oynatandır. Kazananı bulmadan, finans piyasalarındaki oyunlarını çözemeyiz. Bu konuda düşünecek ve kafa yoracaklar için iki not sunalım. ABD'nin siyasi, ticari, medya ve mali kurumlarının merkezi New York'tadır. New York'u kuran ve bu duruma getiren Yahudilerdir. Bu sebepten New York'a, 'Yahudi York' anlamına gelen 'Jew York' denilmektedir. Birinci not bu. İkincisi, Siyonist Protokolü'nde yer alan şu ifadelerdir: "Siyasi, ekonomik buhranlar çıkarılmalı, servetler mahvedilmeli, mali istikrarı bozmalı. Ekonomik krizleri çoğaltmalı, spekülasyonlara yol açmalı, altını sınırlı ellerde toplamalı. İnsanlığı yoksulluk içine atmalı". Açıkçası, birçok kişinin görüşü, ABD'de başgösteren bu krizi, Yahudilerin, dünya ekonomisini yeniden şekillendirmek ve yeni sömürü yöntemleri hayata geçirmek için çıkardığı yönündedir. 1929 krizini de, Yahudilerin bu amaçla çıkardığını, hâlâ ispatlamaya çalışanlar vardır. Bu görüşler yabana atılamaz. Zira, Henri Ford'un dediği gibi, "dünyada Yahudi bir bilmecedir". Evet, küresel kriz, kapitalizmin en temel, en güvenilir kurumu olan bankaları vuruyor, batırıyor. Bunu kapitalizmin çöküşü olarak görüp sevinmeyelim. Kapitalizm, böyle küçük-büyük birçok krizi atlatmıştır. Atlattığı en büyük kriz, ekonomi tarihçilerinin 'Büyük Buhran' dedikleri 1929 krizidir. Marksistler, bu krizle kapitalizmin bittiğini zannettiler, fakat yanıldılar. Keynes, devlet müdahalesini gündeme getirerek, kapitalizme yeniden hayat bahşetti. Bundan dolayı, Keynes için "kapitalizmi kurtaran şaheser zekâ" denilmiştir. Bu, çok haksız ve çok büyük bir abartıdır. Claude Jessua'nın 'Kapitalizm' adlı kitabında dediği gibi, "kapitalizm terimi, sonunda 'izm' ekine rağmen, ne bir zekâ eseridir, ne de teorik bir sistemdir" (s. 7). Kapitalizm, sömürünün ta kendisidir. Keynes'in ileri sürdüğü görüşler ise, bir buluş değildi. Fakat, Batılılar, bunu çok büyüttüler. Prof. Dr. George Soule, 'Büyük İktisatçılardan Ekonominin ABC'si' adlı kitabında Keynes hakkında şunları diyor: "Keynes'in göz kamaştıran zekâsı, kapitalizmi saplanıp kaldığı kayalar arasında kurtaracak bir teknik sundu. Serbest pazar kuvvetlerinin, kendi kendilerini dengeleştirecek yolda yürümelerine müsaade edildiği takdirde, uzun vadede otomatik olarak refah sağlayamayacaklarını gösterdi" (s.228). "Uzun vadede ne olacak?" sorusuna ise, Keynes şöyle cevap verdi: "Hepimiz öleceğiz". Keynes, demek istiyor ki, sömürü devam ederken, serbest piyasaya müdahale etmeyin, sömürü çarkı durunca, müdahale ediniz. Keynes, şu soruyu sormuyor: "Ekonomiye, kriz döneminde devletin müdahalesi yararlıysa, krize girmeden, normal durumlarda müdahalesi neden zararlı olsun?". Halbuki, devletin ekonomiyi müdahalesi, değişmez sosyal bir kanundur. Ekonomideki kriz ve buhranların ana sebebi, bu sosyal kanuna aykırı hareket etmektir. Prof. Dr. Haydar Baş, 'Milli Ekonomi Modeli' adlı kitabında bu gerçeği şöyle ifade ediyor: "Tek başına bırakılan sistem, kendi kendine dengeye ulaşamaz. Muhakkak bir dış müdahale ile sistem dengeye getirilmelidir" (s.113). Yani, devlet müdahalesi kaçınılmazdır. Ancak, bu müdahalenin adaletli olması, haksız rekabete yol açmaması gerekir. "Kapitalizm,'doğal seleksiyon' fikrini, yani güçlülerin hayatta kalacağı, zayıfların ise ezilip yok olacağı fikrine dayanan Darvinizm'in iktisadi ve siyasi yansımasıdır" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 164). Böyle bir anlayışın insanlığa getireceği kan, gözyaşı, kriz ve buhrandır. Kurtuluş, bütün fertlerin mutluluğu olmadan gerçek huzurun olmayacağı prensibine dayanan 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezindedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018