Anadolu yollarını arşınlarken yolumuz Aydın'ın Köşk ilçesinin Çiftlik Köyü’ne düştü sevgili okurlar. Anadolu bir başka güzel. Gezmeye ve dahi anlatmaya ömür yetmez. Her an keşfedilmeyi bekleyen bakir yerleri var. Anadolu adı üzerinde dopdolu... İnsanlık, fazilet ve cömertlik adına her şey ama her şey var. Hele topraktan sunulan cömertliklerin bini bir para... “Ana gibi yar, Anadolu gibi diyar olmaz” diyen atalarımız yerden göğe kadar haklılar.
Anadolu için söylenen bir başka tabir daha vardır sevgili okurlar, bayılırım: “Anadolu yetmiş bin evliyanın dölüdür” diye... Mübarek kutsal vatanımız şüheda kanı ile yoğrulmuş evliyanın nefesi ile hayat bulmuştur. Abdestsiz basamaz, destursuz yürüyemez, besmelesiz ekip biçemezsiniz bu toprakları... Doludur dopdoludur Anadolu toprakları.
Üstadımız güzel bir zamanlama ile isabet ederek bu toprakları vatan yapan “Milli Kahramanlarımızı Anma” programlarını tertiple canımıza can, ruhumuza ruh katmıştır... Üstadımız Haydar Baş Hocamızın ceddine rahmet olsun, sağ olsun, var olsun, Allah O'nu başımızdan eksik etmesin...
Çiftlik köydeyiz. İlk durağımız Kübra Efe'nin mezar başı... Efelerin yalnızca erkekler arasından çıktığını sananlar elbette yanılırlar. Ulusal bağımsızlık savaşımızın Ege Bölgesi'ndeki sembollerindendir Efe kadınlarımız.16 yaşında bir Türk kızı olan, Çiftlikli Kübra annesini küçük yaşta yitirmiştir. Aydın'a Yunanlıların girdiğini duyunca, babasının tüfeğini alıp Çete Ayşe’ye katılır. Olay şu şekilde anlatılır:
“Aydın düşman işgalindeyken 16 yaşında nişanlı bir genç kız olan Kübra, gördüğü rüyanın etkisinde kan ter içinde uyanmış. Babasına rüyasında Çete Ayşe'yi gördüğünü ve onunla birlikte savaşa katılmak istediğini söylemiş. O yıllarda Aydın'ın kuzeyi Yunanlıların, güneyi de İtalyanların işgali atlında. Kuvay-ı Milliye askerlerine katılan efelerimiz de düşmanla çarpışma içinde...
Kübra, babasının kıyafetlerini giyerek evden ayrılmak üzereyken, babası kızını geri çevirmeye çalışmış.
—Kızım sen nişanlısın, evleneceksin, çocukların olacak, ne işin var senin savaşta demiş.
Kübra son derece kararlı bir şekilde “ülkem düşman işgalindeyken ben nasıl evlenip, çocuk sahibi olabilirim, şimdi düşmanı kovma vakti, sağ kalıp, geri dönersem evlenirim, çocuklarım olur” diyerek önce Çete Ayşe ile daha sonra Yörük Ali Efe ile birlikte düşmanla savaşmış. Malgaç Baskını’nda önemli görev üstlenmiş. Yörük Ali Efe'nin üçüncü kızanı olarak tarihe geçmiş bu yürekli genç kız, savaştan sonra evlenip çocuk sahibi olmuş.
Kübra Efe'ye, savaştan bir müddet sonra gösterdiği yararlılık nedeni ile maaş bağlamak istemişler ancak Kübra Efe “vatanı kurtarmanın karşılığı olmaz” diyerek kendisine maaş bağlanmasını reddetmiştir.
Evet, sevgili okurlar yukarıdaki asaleti görür müsünüz?
Vatanı kurtarmanın karşılığı olamaz, maaşı kabul etmiyorum...
Aynı asaleti Çanakkale kahramanlarımızdan Seyit Onbaşı'nda da görüyoruz. Çanakkale savaşlarından sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Balıkesir'e yolu düştüğünde, Havran Köyü’nde ikamet eden Seyit Onbaşı'yı çağırtır. Karşısında odunculuk yapan çam yarması bir yiğit çıkar. Seyit Onbaşı'ya maaş bağlanmasını teklif ettiğinde Seyit Onbaşı pazularını göstererek maaşı reddeder ve şöyle der: “Kolum kuvvetim yerindedir paşam bu maaş bize helal olmaz”
Muhterem üstadımızın seslenişiyle bitiriyorum: “AYAĞA KALK TÜRK MİLLETİ.”
Anadolu için söylenen bir başka tabir daha vardır sevgili okurlar, bayılırım: “Anadolu yetmiş bin evliyanın dölüdür” diye... Mübarek kutsal vatanımız şüheda kanı ile yoğrulmuş evliyanın nefesi ile hayat bulmuştur. Abdestsiz basamaz, destursuz yürüyemez, besmelesiz ekip biçemezsiniz bu toprakları... Doludur dopdoludur Anadolu toprakları.
Üstadımız güzel bir zamanlama ile isabet ederek bu toprakları vatan yapan “Milli Kahramanlarımızı Anma” programlarını tertiple canımıza can, ruhumuza ruh katmıştır... Üstadımız Haydar Baş Hocamızın ceddine rahmet olsun, sağ olsun, var olsun, Allah O'nu başımızdan eksik etmesin...
Çiftlik köydeyiz. İlk durağımız Kübra Efe'nin mezar başı... Efelerin yalnızca erkekler arasından çıktığını sananlar elbette yanılırlar. Ulusal bağımsızlık savaşımızın Ege Bölgesi'ndeki sembollerindendir Efe kadınlarımız.16 yaşında bir Türk kızı olan, Çiftlikli Kübra annesini küçük yaşta yitirmiştir. Aydın'a Yunanlıların girdiğini duyunca, babasının tüfeğini alıp Çete Ayşe’ye katılır. Olay şu şekilde anlatılır:
“Aydın düşman işgalindeyken 16 yaşında nişanlı bir genç kız olan Kübra, gördüğü rüyanın etkisinde kan ter içinde uyanmış. Babasına rüyasında Çete Ayşe'yi gördüğünü ve onunla birlikte savaşa katılmak istediğini söylemiş. O yıllarda Aydın'ın kuzeyi Yunanlıların, güneyi de İtalyanların işgali atlında. Kuvay-ı Milliye askerlerine katılan efelerimiz de düşmanla çarpışma içinde...
Kübra, babasının kıyafetlerini giyerek evden ayrılmak üzereyken, babası kızını geri çevirmeye çalışmış.
—Kızım sen nişanlısın, evleneceksin, çocukların olacak, ne işin var senin savaşta demiş.
Kübra son derece kararlı bir şekilde “ülkem düşman işgalindeyken ben nasıl evlenip, çocuk sahibi olabilirim, şimdi düşmanı kovma vakti, sağ kalıp, geri dönersem evlenirim, çocuklarım olur” diyerek önce Çete Ayşe ile daha sonra Yörük Ali Efe ile birlikte düşmanla savaşmış. Malgaç Baskını’nda önemli görev üstlenmiş. Yörük Ali Efe'nin üçüncü kızanı olarak tarihe geçmiş bu yürekli genç kız, savaştan sonra evlenip çocuk sahibi olmuş.
Kübra Efe'ye, savaştan bir müddet sonra gösterdiği yararlılık nedeni ile maaş bağlamak istemişler ancak Kübra Efe “vatanı kurtarmanın karşılığı olmaz” diyerek kendisine maaş bağlanmasını reddetmiştir.
Evet, sevgili okurlar yukarıdaki asaleti görür müsünüz?
Vatanı kurtarmanın karşılığı olamaz, maaşı kabul etmiyorum...
Aynı asaleti Çanakkale kahramanlarımızdan Seyit Onbaşı'nda da görüyoruz. Çanakkale savaşlarından sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Balıkesir'e yolu düştüğünde, Havran Köyü’nde ikamet eden Seyit Onbaşı'yı çağırtır. Karşısında odunculuk yapan çam yarması bir yiğit çıkar. Seyit Onbaşı'ya maaş bağlanmasını teklif ettiğinde Seyit Onbaşı pazularını göstererek maaşı reddeder ve şöyle der: “Kolum kuvvetim yerindedir paşam bu maaş bize helal olmaz”
Muhterem üstadımızın seslenişiyle bitiriyorum: “AYAĞA KALK TÜRK MİLLETİ.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025