Bugün ekonomi denilince maalesef borsa, faiz ve döviz kurları akla gelir oldu. Durum bu olunca krizin tanımı da değişti tabii ki? Borsa kazandırmıyorsa, faizler yükselmeye başladıysa, döviz kurları dalgalı ya da aşırı arttıysa o zaman "kriz vardır" şeklinde kabul edildi.Halbuki gerçek bir ekonominin gidişatı bunlarla ölçülmez. Yukarıda saydığımız unsurların her biri tasarruflar üzerinden para kazanma, diğer bir ifadeyle hiçbir yatırım ya da üretim yapmadan oturduğun yerden para kazanma ile alakalı?Gerçek bir ekonomi, devlet ve vatandaş bazında borçlanmanın geldiği nokta, işsizlik, gelir dağılımı, açlık ve yoksulluk, üretim ve tüketim dengesi, dış açık, cari açık, çalışanların aldığı ücretlerin yeterliliği, gelir yetersizliği sebebiyle artan boşanmalar, gasp, hırsızlık ve cinayetler, devletin milletine sunduğu karşılıksız hizmetler, yapılan üretimin karşılığı piyasada para olup olmadığı gibi unsurlarla ölçülmelidir.Bu açıdan bakıldığında kriz Türkiye'yi Başbakan'ın iddia ettiği gibi teğet geçmemiştir, bilakis tam ortadan vurmuştur.Türkiye'de her 100 çalışanın 95'i borçludur ve bunların yüzde 29'u artık borçlarını ödeyemez noktadadır. Bunun anlamı, çalışıp da alınteri dökenler bile ülkemizde yeterli bir gelire sahip değildir, borçlanma ihtiyacı duymaktadır. Çalışan nüfusun 22 milyon olarak ifade edildiği Türkiye'de geri kalan çalışmayanların halini siz düşünün?Türkiye'de işsizlik masabaşı çalışmalarla gizlenmeye çalışılsa da artık önlenemez noktaya gelmiştir. Asgari ücret ve emekli maaşları açlık sınırının altındadır ve milyonlarca asgari ücretli ve emekli, bırakın barınmayı, sağlıklı bir şekilde beslenmekten bile çok uzaktadır. Memur maaşları ise açlık sınırının üzerindedir ama yoksulluk sınırının yarısı kadardır. Yani memurlar karınlarını doyurabilmektedir ama sağlıklı yaşam standardına yaklaşamamışlardır.Tarım köylüsü, uygulanan tarım politikaları nedeniyle perişan vaziyettedir. Sadece köylüler değil, köyler de icradan satılık vaziyete düşmüştür. Ekip biçtiği halde sürekli zarar eden çiftçi, tarlasını, bağını bahçesini satmak durumunda kalmıştır.Çiftçinin, işçinin, emeklinin, memurun doğru dürüst bir gelire sahip olmadığı Türkiye doğal olarak esnafın da kazanması mümkün değildir. Raflarda ürün olmasına rağmen onu satın alacak kişi sayısı, gelir yetersizliği sebebiyle sürekli azalmaktadır.Cari açık ve dış ticaret açığının geldiği nokta ise hepinizin malumudur.Eğer mevcut siyasi iktidar ve onun şakşakçılarının yaptığı gibi, Türkiye ekonomisine bankaların karları, sıcak paranın getirileri açısından bakacak olursak, doğrudur, Türkiye'yi kriz şimdilik teğet geçmiştir. Çünkü siyasi irade küresel sermayedarların taviz taleplerini karşıladığı müddetçe cari açığı borçlanarak sürdürmek mümkündür. Ama nereye kadar?Küresel kan emiciler tezgahtaki ürünü değil, tezgahı istemektedir, tarladaki ürüne değil, tarlaya taliptir, vatanın üstündekilerden ziyade vatanın kendisini arzulamaktadır. Elbette ki verilecek tavizlerin bir sınırı vardır.İşin gerçeği ise, Türkiye'de AKP iktidarı döneminde işçi, işsiz, memur, emekli, çiftçi, esnaf, sanayici, ev hanımı asla krizden kurtulmamışlardır ve yaşadıkları kriz her geçen gün daha da derinleşmiştir. Bütün bu gerçeklere rağmen hala "kriz Türkiye'yi teğet bile geçmeyecek" diyen Sayın Başbakanımızın kimlerin sözcülüğünü yaptığını, olaylara hangi perspektiften baktığını varın siz takdir edin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025