Gazi Mustafa Kemal Atatürk cahillik, eğitim ve öğretim hakkında şunları söyler: "En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır. Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir. Bu ülkenin gerçek sahibi ve toplumumuzun temel öğesi köylüdür. İşte bu köylü bugüne dek eğitimden yoksun bırakılmıştır. Öyleyse bizim izleyeceğimiz eğitim siyasetinin temeli önce cehaleti yok etmektir. Ayrıntıya girmekten kaçınarak bu fikrimi birkaç sözcükle açıklamak için diyebilirim ki, genel olarak tüm köylüye okuma, yazma öğretmek, vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıyacak kadar coğrafya, tarih, din ve ahlak bilgisi vermek, dört işlemi öğretmek eğitim programımızın ilk hedefidir. Efendiler, bu hedefe ulaşmak eğitim tarihimizde kutsal bir aşama olacaktır. Bir yandan cahilliği yok etmeye çalışırken öbür yandan da ülke çocuklarını toplumsal ve iktisadi yaşamda etkili ve yararlı duruma getirmek için gerekli olan ilk bilgileri pratik olarak verme yöntemi, eğitimimizin temel ilkesini oluşturmalıdır."
Ülkemiz şu an, eğitimsizliğin ya da yaz-boz tahtasına dönen yoz bir eğitimin kuşatılmışlığı ile bir uçuruma doğru hızla giderken; Köy Enstitüleri'nin değeri daha da çok anlaşılıyor. 17 Nisan 1940'ta kurulan Köy Enstitüleri bulunduğu köylerde adeta bir üniversite vazifesi ve eğitimi veriyordu. Çocuklar bir yandan fizik, kimya, biyoloji, tarım, hayvancılık, tarih, coğrafya, psikoloji, sosyoloji dersleri alırlarken; diğer yandan da tarlaları ekip biçiyorlardı. Öğrenciler, gittikleri her köyde, bir koyuna-ineğe doğum yaptıracak kadar becerikli; her türlü fidanı en uygun şekilde dikecek ve bakımını sürdürecek düzeyde maharetli; arıları incitmeden kovanlardan bal toplayacak seviyede marifetli; hangi arazide hangi tür tarım ürününün ekileceğini tespit edecek derecede bilgili; ülkenin ve dünyanın bütün meselelerini anlamak, kavramak, çözümler üretmek için de ilgili idiler. Her öğrenciye bir müzik aletini çalması, müzik ile haşır neşir olması için imkânlar sunuluyordu.
Çok değil, sadece yirmi yıl, bu enstitüler yaşasaydı, Türkiye asla bu durumda olmaz ve olamazdı.
Atatürk'ün rıhletinden hemen sonra ABD'nin dümen suyuna giren İsmet İnönü, bizzat ABD'nin direktifi ile memleketin en hayırlı kurumu olan Köy Enstitüleri'nin bu hızlı gelişiminin önüne set koymaya başladı. ABD "planlı ekonomiden vazgeçilmesini" ve "Köy Enstitüleri'nin kaldırılmasını" istiyordu. Köy Enstitüleri'nin önce adı ve müfredat programı değiştirildi, sonra da adım adım izleri yok edildi.
Gelinen şu aşamada halimizin bir fotoğrafını çekelim sevgili okular: Köyler hor görüldü ve boşaltıldı. Köylerden okullar kaldırıldı ve taşımalı eğitime geçildi. Köyler eğitimsiz, öğretimsiz ve cehalet düşmanı öğretmensiz kaldı. Köylerimizde bulunan öğretmenlerimiz yol gösteren kılavuzlarımız ve Atatürk'ün aydınlık yüzleri idi. Çocuklarımıza bilgi, beceri, okuma sevinci, yurt bilinci, tarih bilinci ve bağımsızlık ruhu aşılıyorlardı.
Şimdilerde köyler cami imamlarına emanet. İnsanımız imamlar tarafından öğretilen; "bir lokma bir hırka" hikâyesini dinliyorlar. Köylümüze, hakkını aramama, hakkına sahip çıkmama, haline ve olmayan asgari ücrete şükretme duaları yaptırılıyor. İmam efendi namaz kıldırırken, 'Allah u Ekber', Allah en büyüktür diyor, çıkıp dışarıda cemaate en büyük Amerika, Amerikasız olmaz şeklinde üflüyor maalesef?
Atatürk'ün bağımsızlıkçı, özgür, müreffeh ve zenginler yurdu olma ideali değil de; sünepe, el açan, zavallı, kişiliksiz, karaktersiz, bağımlı ve mandacı bir anlayış milletimize zerk ediliyor. Halimiz bu sevgili okurlar?
Ne köy kaldı ne köylülük, ne insanlık kaldı ne üretim? Ülkemiz artık yüzü gülmeyen somurtanlar ülkesine döndü. Cahilliğin bini bir para..
Merhum Mustafa Kemal Atatürk boşuna söylememiş ve boşuna başöğretmen payesine layık görülmemişti? Devr-i hayatında 5 bin kitap okuyarak, geometri kitabını yazmış, şahsi parası ile Kur'an-ı Kerim'i tefsir ettirerek tüm Anadolu'ya dağıttırmıştı.
"En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır" demiştir Gazi Paşa. Gazi Paşa'nın yolundan gitse idik bugün dünyanın en süper gücü, en zengin ülkesi olacaktık. Dünyanın hiçbir noktasında kimsenin burnu kanamayacak, Türk'ün eşsiz adaleti dünyada hüküm sürecekti.
Ama şükürler olsun Atatürk'ün izinden giden, o yola baş koymuş Hoca Atatürk'ümüz, Baştürk Haydar Baş hocamız var. "Hoş Geldin Atatürk" kitabı ile Atatürk yeniden doğdu ve aramızda? Atatürk'ün bıraktığı yerden bayrağı devraldı ve burçlara şimdiden dikti Baştürk'ümüz.
Ülkemiz şu an, eğitimsizliğin ya da yaz-boz tahtasına dönen yoz bir eğitimin kuşatılmışlığı ile bir uçuruma doğru hızla giderken; Köy Enstitüleri'nin değeri daha da çok anlaşılıyor. 17 Nisan 1940'ta kurulan Köy Enstitüleri bulunduğu köylerde adeta bir üniversite vazifesi ve eğitimi veriyordu. Çocuklar bir yandan fizik, kimya, biyoloji, tarım, hayvancılık, tarih, coğrafya, psikoloji, sosyoloji dersleri alırlarken; diğer yandan da tarlaları ekip biçiyorlardı. Öğrenciler, gittikleri her köyde, bir koyuna-ineğe doğum yaptıracak kadar becerikli; her türlü fidanı en uygun şekilde dikecek ve bakımını sürdürecek düzeyde maharetli; arıları incitmeden kovanlardan bal toplayacak seviyede marifetli; hangi arazide hangi tür tarım ürününün ekileceğini tespit edecek derecede bilgili; ülkenin ve dünyanın bütün meselelerini anlamak, kavramak, çözümler üretmek için de ilgili idiler. Her öğrenciye bir müzik aletini çalması, müzik ile haşır neşir olması için imkânlar sunuluyordu.
Çok değil, sadece yirmi yıl, bu enstitüler yaşasaydı, Türkiye asla bu durumda olmaz ve olamazdı.
Atatürk'ün rıhletinden hemen sonra ABD'nin dümen suyuna giren İsmet İnönü, bizzat ABD'nin direktifi ile memleketin en hayırlı kurumu olan Köy Enstitüleri'nin bu hızlı gelişiminin önüne set koymaya başladı. ABD "planlı ekonomiden vazgeçilmesini" ve "Köy Enstitüleri'nin kaldırılmasını" istiyordu. Köy Enstitüleri'nin önce adı ve müfredat programı değiştirildi, sonra da adım adım izleri yok edildi.
Gelinen şu aşamada halimizin bir fotoğrafını çekelim sevgili okular: Köyler hor görüldü ve boşaltıldı. Köylerden okullar kaldırıldı ve taşımalı eğitime geçildi. Köyler eğitimsiz, öğretimsiz ve cehalet düşmanı öğretmensiz kaldı. Köylerimizde bulunan öğretmenlerimiz yol gösteren kılavuzlarımız ve Atatürk'ün aydınlık yüzleri idi. Çocuklarımıza bilgi, beceri, okuma sevinci, yurt bilinci, tarih bilinci ve bağımsızlık ruhu aşılıyorlardı.
Şimdilerde köyler cami imamlarına emanet. İnsanımız imamlar tarafından öğretilen; "bir lokma bir hırka" hikâyesini dinliyorlar. Köylümüze, hakkını aramama, hakkına sahip çıkmama, haline ve olmayan asgari ücrete şükretme duaları yaptırılıyor. İmam efendi namaz kıldırırken, 'Allah u Ekber', Allah en büyüktür diyor, çıkıp dışarıda cemaate en büyük Amerika, Amerikasız olmaz şeklinde üflüyor maalesef?
Atatürk'ün bağımsızlıkçı, özgür, müreffeh ve zenginler yurdu olma ideali değil de; sünepe, el açan, zavallı, kişiliksiz, karaktersiz, bağımlı ve mandacı bir anlayış milletimize zerk ediliyor. Halimiz bu sevgili okurlar?
Ne köy kaldı ne köylülük, ne insanlık kaldı ne üretim? Ülkemiz artık yüzü gülmeyen somurtanlar ülkesine döndü. Cahilliğin bini bir para..
Merhum Mustafa Kemal Atatürk boşuna söylememiş ve boşuna başöğretmen payesine layık görülmemişti? Devr-i hayatında 5 bin kitap okuyarak, geometri kitabını yazmış, şahsi parası ile Kur'an-ı Kerim'i tefsir ettirerek tüm Anadolu'ya dağıttırmıştı.
"En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır" demiştir Gazi Paşa. Gazi Paşa'nın yolundan gitse idik bugün dünyanın en süper gücü, en zengin ülkesi olacaktık. Dünyanın hiçbir noktasında kimsenin burnu kanamayacak, Türk'ün eşsiz adaleti dünyada hüküm sürecekti.
Ama şükürler olsun Atatürk'ün izinden giden, o yola baş koymuş Hoca Atatürk'ümüz, Baştürk Haydar Baş hocamız var. "Hoş Geldin Atatürk" kitabı ile Atatürk yeniden doğdu ve aramızda? Atatürk'ün bıraktığı yerden bayrağı devraldı ve burçlara şimdiden dikti Baştürk'ümüz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025