Rahmeti Rahman'a geçtiğimiz hafta uğurladığımız Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ömrü boyunca imza attığı çalışmaların her biri için tam anlamıyla mangal gibi bir yüreğe sahip er kişi olmayı gerektiriyordu.
Resulüllah Efendimiz, peygamberliğini ilan etmek için akrabalarını toplayıp, 'Kim bana iman edecek' diye sorduğunda kimseden ses çıkmadığında 'ben varım Ya Resulüllah' diyen, Hendek Savaşı'nda, "Cennet iddiacıları neredeler? İçinizden beni cehenneme göndermeyi veya kendisi cennete gitmeyi isteyen yok mu?" diyerek İslam ordusuna meydan okuyan 'bin savaşçıya bedel' denilen Amir bin Abdül Vedd'in karşısına kim çıkacak diye sorulduğunda tüm sahabe yerlerinden kıpırdayamazken 'Ben çıkarım Ya Resulüllah' diyen Hz. Ali'nin hem ahlakı hem de cesareti Haydar Baş Hocamızda tecelli etmişti.
Lise ikinci sınıfta okurken tanıdığım Haydar Baş Hocamın bugüne kadar gözünü budaktan sakındığını hiç görmedim.
Tüm imkânsızlıklara rağmen kimsenin cesaret edemeyeceği hizmetlere girişti ve yüzünün akıyla bunları sonuca ulaştırdı.
Hepsi çok büyük cesaret gerektiren mücadelelerine girişirken çevresindeki bizlere değil, yalnızca Rabbine güvenerek adım atan Prof. Dr. Haydar Baş Hocama Allah (c.c.) ömrü boyunca hiç mağlubiyet yaşatmadı.
Siyaset yalnızca asıl mücadelelerde bir araç oldu Baş Hoca için.
Bu cephelerin en büyüklerinden biri şüphesiz FETÖ'yle mücadeleydi.
Herkes Fetullah Gülen'e 'hoca efendi' diye adeta taparken, Baş Hoca bu putu yıkacak darbeler vuruyordu. FETÖ'nün tuzağına düşmesin diye Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olan aklınıza gelebilecek hemen her ismi çeşitli vesilelerde uyardı.
O dönemdeki Papa'ya iman tazelemek için 1998 yılında Vatikan'a giden Fetullah Gülen'in yaptığının ne kadar büyük bir yanlış olduğunu haykıran tek isim Haydar Baş Hoca olmuştu.
Bu Papa ziyareti FETÖ'yü darbe girişimine cüret edecek kadar güçlenmesinin kapısını açıyordu.
Sonradan FETÖ'cü denecek olan ancak o gün çoklarının 'hoca efendi' diye niteledikleri Gülen, Vatikan'dan telefonla bağlandığı bir TV'nin canlı yayınında 'Hoşgörüyü bilmeyen marjinal çevrelerden tepki aldıklarını' ifade etmişti.
Bu şekilde FETÖ'yle mücadeleye ilk adım attığında, FETÖ'cüler her türlü yolu deneyerek Baş Hoca'ya büyük bedeller ödetip gözünü korkutmaya çalıştılar.
Evet, çok büyük bedeller, maddi kayıplar söz konusu oldu ancak Haydar Baş Hoca'yı asla yıldıramadılar ve gözünü korkutamadılar.
'Korkmaz İbrahim olan Nemrut'un ateşinden' derdi üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş.
Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadı ve günümüzün Nemrutlarıyla, firavunlarıyla ve Ebu Cehilleriyle son nefesine kadar mücadele etti.
Er gibi yaşadı, er gibi şehit oldu Baş Hoca…
Allah gani gani rahmet eylesin.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024