Bu körlük, ışığa, ışığın kaynağına yüz yıllarca sırt dönmeden kaynaklanan bir körlük idi.
Bu körlük, ışığında emin adımlarla, güvenli bir şekilde yürüyelim diye elimize tutuşturulan "hidayet ve rahmet" adındaki gür ışıklı lambanın düğmesine basıp aydınlanmak yerine, onu sadece dışarıdan okşamakla yetinmeden kaynaklanan bir körlük idi.
Çiçek balı ile dopdolu kavanozun kapağını açıp o nefis lezzeti tatmayı akıl edemeyip, asırlar boyu o kavanozu dışarıdan yalamayı "bal yemek" olarak anlayan, algılayan ve bu yanılgıyı nesilden nesile aktaran bir geleneğin takipçisi olmaktan ötürü kördük.
Gördük.
Gördük ama bu görme bize her defasında çok çok pahalıya mal oldu.
El yordamı ile, elindeki baston yardımı ile yürümeye çalışan ve duvara tosladıkça, çukura düştükçe ancak anlayabilen bir görme engelli gibi asırlar boyunca tosladığımız duvarın, yuvarlandığımız çukurun haddi hesabı yok.
Gördük ama nice canlarımızı kaybettikten sonra, gördük ama nice mallarımızı sıfırladıktan sonra, gördük ama bilmem kaç kez gücümüzü ve devletimizi kaybettikten sonra.
Kördük, gördük ama bu görme her defasında bize çok hem de çok pahalıya mal oldu.
Yüz yıllardan beri devam edegelen bu duvara toslayarak, çukura yuvarlanarak görme alışkanlığımız ne yazık ki yine devam ediyor.
Elimizdeki, elimizin altındaki projektörün düğmesine basıp yolumuzu aydınlatmayı, önümüzü görmeyi bir türlü beceremiyoruz ve hala gerçekleri görmelerimiz duvarlara tosladıktan sonra oluyor.
Elimizdeki, emrimizdeki bal kavanozunun kapağını açıp o eşsiz lezzetten istifade etmek yerine hala kavanozu dışarından yalayarak "çiçek balı yedik" diye kendi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.
Elimizdeki bilmem kaç bin voltluk projektörün düğmesine basmadığımız gibi, o ışıktan yararlanarak tehlikeyi fark eden, duvara yaklaştıkça uyaran, "durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak" diye feryad eden "babacan" seslere de kulak vermiyoruz.
Avrupa Birliği meselesinde yıllardan beri "yapmayın-etmeyin, bu ters yola gitmeyin" diye feryad eden bir Haydar Baş var, millet olarak duymadık, dinlemedik şimdi duvara tosladıktan sonra feryad ediyoruz.
Yıllardan beri malum FETÖ konusunda hem devleti yönetenleri hem de milleti canhıraş bir sesle uyarmaya çalışan bir Prof. Dr. Haydar Baş var, millet olarak kulak asmadık ve şimdi kaybettiğimiz canların ve malların sayımını-dökümünü yapmakla meşgulüz.
Ekonomik alanda yazdığı eserle, ortaya koyduğu orijinal tezle rüştünü ispat etmiş, dünya çapında ilim mahfellerinde kendini kabul ettirmiş olan ilim ve siyaset adamı Haydar Baş'ın sunduğu ekonomik çarelere, çözümlere bir kez olsun dönüp bakmadık ve şimdi devletin en tepesinden en aşağıya kadar seksen milyon feryad ediyoruz, dolara karşı savaşımız aynen Donkişot'un yel değirmenlerine karşı açtığı savaşı andırıyor.
Bir kez daha gerçekleri, duvara tosladıktan sonra ve çukura yuvarlandıktan sonra gördük.
Çok yazık.
Bu körlük, ışığında emin adımlarla, güvenli bir şekilde yürüyelim diye elimize tutuşturulan "hidayet ve rahmet" adındaki gür ışıklı lambanın düğmesine basıp aydınlanmak yerine, onu sadece dışarıdan okşamakla yetinmeden kaynaklanan bir körlük idi.
Çiçek balı ile dopdolu kavanozun kapağını açıp o nefis lezzeti tatmayı akıl edemeyip, asırlar boyu o kavanozu dışarıdan yalamayı "bal yemek" olarak anlayan, algılayan ve bu yanılgıyı nesilden nesile aktaran bir geleneğin takipçisi olmaktan ötürü kördük.
Gördük.
Gördük ama bu görme bize her defasında çok çok pahalıya mal oldu.
El yordamı ile, elindeki baston yardımı ile yürümeye çalışan ve duvara tosladıkça, çukura düştükçe ancak anlayabilen bir görme engelli gibi asırlar boyunca tosladığımız duvarın, yuvarlandığımız çukurun haddi hesabı yok.
Gördük ama nice canlarımızı kaybettikten sonra, gördük ama nice mallarımızı sıfırladıktan sonra, gördük ama bilmem kaç kez gücümüzü ve devletimizi kaybettikten sonra.
Kördük, gördük ama bu görme her defasında bize çok hem de çok pahalıya mal oldu.
Yüz yıllardan beri devam edegelen bu duvara toslayarak, çukura yuvarlanarak görme alışkanlığımız ne yazık ki yine devam ediyor.
Elimizdeki, elimizin altındaki projektörün düğmesine basıp yolumuzu aydınlatmayı, önümüzü görmeyi bir türlü beceremiyoruz ve hala gerçekleri görmelerimiz duvarlara tosladıktan sonra oluyor.
Elimizdeki, emrimizdeki bal kavanozunun kapağını açıp o eşsiz lezzetten istifade etmek yerine hala kavanozu dışarından yalayarak "çiçek balı yedik" diye kendi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.
Elimizdeki bilmem kaç bin voltluk projektörün düğmesine basmadığımız gibi, o ışıktan yararlanarak tehlikeyi fark eden, duvara yaklaştıkça uyaran, "durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak" diye feryad eden "babacan" seslere de kulak vermiyoruz.
Avrupa Birliği meselesinde yıllardan beri "yapmayın-etmeyin, bu ters yola gitmeyin" diye feryad eden bir Haydar Baş var, millet olarak duymadık, dinlemedik şimdi duvara tosladıktan sonra feryad ediyoruz.
Yıllardan beri malum FETÖ konusunda hem devleti yönetenleri hem de milleti canhıraş bir sesle uyarmaya çalışan bir Prof. Dr. Haydar Baş var, millet olarak kulak asmadık ve şimdi kaybettiğimiz canların ve malların sayımını-dökümünü yapmakla meşgulüz.
Ekonomik alanda yazdığı eserle, ortaya koyduğu orijinal tezle rüştünü ispat etmiş, dünya çapında ilim mahfellerinde kendini kabul ettirmiş olan ilim ve siyaset adamı Haydar Baş'ın sunduğu ekonomik çarelere, çözümlere bir kez olsun dönüp bakmadık ve şimdi devletin en tepesinden en aşağıya kadar seksen milyon feryad ediyoruz, dolara karşı savaşımız aynen Donkişot'un yel değirmenlerine karşı açtığı savaşı andırıyor.
Bir kez daha gerçekleri, duvara tosladıktan sonra ve çukura yuvarlandıktan sonra gördük.
Çok yazık.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Haramilere haramdan bahsetmek beyhudedir / 03.12.2024
- Hüzün Irmağı / 30.11.2024
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Haramilere haramdan bahsetmek beyhudedir / 03.12.2024
- Hüzün Irmağı / 30.11.2024
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024