Bu satırların yazıldığı gün 20 Temmuz 2019, Kıbrıs Türklerinin Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 45. yıldönümüydü. Bayramı kutlarken şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize içten gelen sevgi ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Dökülen Türk kanlarını durdurmak için Türkiye, 20 Temmuz 1974'de Kıbrıs'a çıkarma yaptı. Tarihe "Kıbrıs Barış Harekâtı" olarak geçen müdahalemiz işgal değil, Türkiye-İngiltere-Yunanistan arasında kurulu Garanti Antlaşması gereği, Türkiye'nin garantör devlet sıfatıyla yaptığı barış harekâtıdır. Nitekim müdahalemiz sonucu adaya barış ve huzur gelmiştir. Bu barış ve huzur, kimilerinin huzurunu kaçırmıştır. Ezelden Türk düşmanı devletler ve kesimler, askerimizin adada işgalci durumunda olduğunu ve çekilmesini söyleyip durmaktadırlar. Şimdilerde zırvaları zirve yapmıştır. Nedeni, Doğu Akdeniz'de enerji kaynakları için yaptığımız arama/sondaj çalışmalarıdır.
Huylu huyundan vazgeçmez; Garanti Antlaşması'ndan doğan hakları gereği Kıbrıs'a çıkarma yapan Türk askerini işgalci göstermeye çalışanlar bu kez de, Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Konferansı'ndan kaynaklanan "kıta sahanlığı", "münhasır ekonomik bölge" (MEB) haklarını Doğu Akdeniz'de kullanan ülkemizi hukuksuzlukla suçlamaktadırlar.
Daha önce de bu köşede açıklamaya çalıştığımız gibi, Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuka aykırı hareket edenler, bizi hukuka aykırı hareket etmekle suçlayanların ta kendileridir.
"Kıbrıs'a dikkat ediniz" sözleri Mustafa Kemal'e aittir. ATATÜRK, Kıbrıs'ın Türkiye için önemini bu cümleyle tanımlıyordu. Adanın Türkiye'ye uzaklığının 40 deniz mili olduğunu düşünürsek bu sözlerin daha bir anlam kazanacağı çok açıktır. Yunanistan'a 800 mil, İngiltere'ye ise 1500 mil uzak olmasına rağmen bu ülkeler, Kıbrıs'ın kendileri için stratejik önemi olduğunu söyleyebilmektedirler. Her iki ülkenin de adada askeri varlıkları bulunmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, Ocak 2019'da Rum Yönetimi ile Fransa arasında yapılan görüşmelerden sonra onlara da üs verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu unsurların adada asker bulundurması işgal sayılmazken, Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan hakları ve soydaşlarının can güvenliğini sağlamak ve stratejik çıkarları için asker bulundurması işgal olarak tanımlanmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı birçok konu ile meşgul olurken Kıbrıs'ı ve önemini gözden kaçırmış ve onunla ilgilenmeyi ihmal etmiştir. Kıbrıs konusu 1950'lerin ortalarından beri Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. Kıbrıs sorunu, her dönemde ve her fırsatta bize karşı önümüze konulmuştur. Bugün de durum aynıdır. Ve sorunun acilen, çözümleriyle birlikte ele alınması gerekmektedir.
En başta; Kıbrıs Türkleri "Toplum" olarak kabul edilirken, karşı taraf "Devlet" statüsünde masaya oturtulmaktadır. Hukuken var olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti siyaseten yok sayılmaktadır. Bu haksızlığın BM nezdinde giderilmesi, sorunların çözümünde anahtar rol oynayacaktır.
Nice bayramlara derken, çözüm için verilecek mücadelenin, şehitlerimize karşı ödenmesi gereken bir borç olduğunu da unutmayalım.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023