Kıbrıs konusunda Kofi Annan Planı'na "evet" diyenler, neticeyi ve maksatlarını, "Biz artık Dünyalı olmak istiyoruz" şeklinde noktalıyorlar. Bir genç de, "Ben ne Türküm ne Rum, ben Kıbrıslıyım" diye pankart açmıştı.
Bir insanın Kıbrıslı ve Dünyalı olması elbette yadırganacak bir şey değil. Bunun gibi Asyalı, Afrikalı, Avrupalı veya Amerikalı olmak da çok tabiidir. Bu bir aidiyet duygusudur. Bu nokta da hiçbir kimsenin, bir başkasını yadırgaması ve suçlaması söz konusu olamaz.
Ancak Kofi Annan Planı doğrultusunda Kıbrıslı ve Dünyalı olmak iddialarının altında pek de sinsi olmayan bir inkar yatmaktadır. Dolayısıyla buradaki, Kıbrıslı ve Dünyalı olmayı masum bir aidiyet olmaktan çıkaran ve hatta tehlikeli kılan buradaki inkâr edici gerçeklerdir.
Vatan duygusunun inkarı yanında insanı insan yapan bir takım aidiyetlerin de inkar edildiğini burada görmek lazım. Mesela bir vatana bağlı olmanın yanında ve çok daha derininde bir millete ve bir inanca bağlı olmak, insanı var etmek şöyle dursun, asla olmazsa olmaz kabilinden aidiyet duygularıdır.
Hatta, Kıbrıslı ve Dünyalı olmak o kadar basit ve sığ bir aidiyettir ki, bırakınız tarihi ve ecdatı; orada düne de, anaya da, babaya da yer yoktur. Bugün bir spor kulübünün dahi toplumları nasıl heyecanlandırdığını, nasıl hareketlendirdiğini, nasıl gururlandırdığını, hatta nasıl sevindirip nasıl ağlattığını hep birlikte yaşadığımız bir dünyada, Kofi Annan ölüm fermanını, bir kurtuluş kabul edip, bütün kökleri, izleri, değerleri inkar ederek "Kıbrıslı ve Dünyalı olmak", gerçekten bir günün başlangıcı gibi önümüze çıkarmaktadır.
Esasen Türkiye'de bu acı günden çok fazla uzakta sayılmaz. Anadolu'da arkeolijik kazı adına, yerin yedi kat dibinde iz sürenler, senin arşa uzanan köklerini söküp atarken, sen hâlâ şuralı veya buralı olmanın peşinde koşarken, kimin adına koştuğunun farkında mısın?
Eğer gerçekten Kıbrıslı ve Dünyalı olmak isteyenler varsa, eğer gerçekten Türkiyeli ve Avrupalı, Amerikalı olmak isteyenler varsa, önce kaderini meydana getiren, besleyip büyüten milletini, tarihini, milli ve manevi değerlerini bilmesi, yaşaması, yaşatması ve onlarla bütünleşmesi şarttır.
Aksi takdirde seni ruhsuz ve kimliksiz bir beden olarak altında sürünmekten kimse kurtaramaz.
Bir insanın Kıbrıslı ve Dünyalı olması elbette yadırganacak bir şey değil. Bunun gibi Asyalı, Afrikalı, Avrupalı veya Amerikalı olmak da çok tabiidir. Bu bir aidiyet duygusudur. Bu nokta da hiçbir kimsenin, bir başkasını yadırgaması ve suçlaması söz konusu olamaz.
Ancak Kofi Annan Planı doğrultusunda Kıbrıslı ve Dünyalı olmak iddialarının altında pek de sinsi olmayan bir inkar yatmaktadır. Dolayısıyla buradaki, Kıbrıslı ve Dünyalı olmayı masum bir aidiyet olmaktan çıkaran ve hatta tehlikeli kılan buradaki inkâr edici gerçeklerdir.
Vatan duygusunun inkarı yanında insanı insan yapan bir takım aidiyetlerin de inkar edildiğini burada görmek lazım. Mesela bir vatana bağlı olmanın yanında ve çok daha derininde bir millete ve bir inanca bağlı olmak, insanı var etmek şöyle dursun, asla olmazsa olmaz kabilinden aidiyet duygularıdır.
Hatta, Kıbrıslı ve Dünyalı olmak o kadar basit ve sığ bir aidiyettir ki, bırakınız tarihi ve ecdatı; orada düne de, anaya da, babaya da yer yoktur. Bugün bir spor kulübünün dahi toplumları nasıl heyecanlandırdığını, nasıl hareketlendirdiğini, nasıl gururlandırdığını, hatta nasıl sevindirip nasıl ağlattığını hep birlikte yaşadığımız bir dünyada, Kofi Annan ölüm fermanını, bir kurtuluş kabul edip, bütün kökleri, izleri, değerleri inkar ederek "Kıbrıslı ve Dünyalı olmak", gerçekten bir günün başlangıcı gibi önümüze çıkarmaktadır.
Esasen Türkiye'de bu acı günden çok fazla uzakta sayılmaz. Anadolu'da arkeolijik kazı adına, yerin yedi kat dibinde iz sürenler, senin arşa uzanan köklerini söküp atarken, sen hâlâ şuralı veya buralı olmanın peşinde koşarken, kimin adına koştuğunun farkında mısın?
Eğer gerçekten Kıbrıslı ve Dünyalı olmak isteyenler varsa, eğer gerçekten Türkiyeli ve Avrupalı, Amerikalı olmak isteyenler varsa, önce kaderini meydana getiren, besleyip büyüten milletini, tarihini, milli ve manevi değerlerini bilmesi, yaşaması, yaşatması ve onlarla bütünleşmesi şarttır.
Aksi takdirde seni ruhsuz ve kimliksiz bir beden olarak altında sürünmekten kimse kurtaramaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010