Rauf Denktaş ve özellikleri
Tarih sayfalarında, kendi milleti ve ülkesi için canla başla çalışanların, kahramanca, yılmadan, usanmadan doğruları anlatmaya uğraşanların ve hayatlarını buna vakfeden, liderlerin listesi yapılmış olsaydı, sayın Rauf Denktaş herhalde bunların başında yer alırdı. Çünkü sayın Denktaş daha 1960 yıllarında, Dr. Fazıl Küçük zamanında sahneye çıkmış, bugüne kadar Kıbrıs ile ilgili hemen hemen bütün dönemlerde başta bulunmuş, bütün enerjisini hatta sağlığını bile buna vakfetmiş bir kimse olarak tanınmaktadır. Kısacası, Rauf Denktaş KKTC'nin banisi-kurucusudur.
Adım adım Kıbrıs dramı
Ama sayın Rauf Denktaş halen yaptığı bütün mücadelelerine rağmen, Kıbrıs'ı kötü kaderinden bir türlü koruyamamaktadır! Ona gücü yetmemektedir. Böylece sayın Rauf Denktaş'ın Kıbrıs'la beraber zor duruma düşmesinden veya düşürülmesinden, acaba kendi kaderine mi, yoksa anavatanda yürütülen hatalı siyasete mi küsmeli, tam olarak bilinmemektedir! Sayın Denktaş'ın, en çok güvendiği anavatanın siyaseti, çektiği bu ızdıraplarına giderici merhem yerine adeta zehirli bir etkene dönüşmektedir! Bir taraftan Rumun ezeli düşmanlığı, öte taraftan kendi düşüncelerine hiç uymayan anavatanın tutumu arasına sıkışan, Rauf Denktaş, ümitsizce bir kurtuluş çaresi aramaktadır. Aslında Kıbrıs üzerinde büyük bir dram oynanmaktadır. Şu anda bu dramın sadece bir kısmını, daha doğrusu son gelişmelerin bazılarını, burada adım adım, sizlere getirmeye çalışacağım.
KKTC'nin yok oluşunun
seyir ve zehir defteri
Her şeyden önce KKTC'nin, adadaki Türklerin Rumlar tarafından katliamları üzerine, tek kurtuluş çaresi olarak kurulduğunu hiç unutmayalım. 30 yıldan beri KKTC mevcuttur ve yine 30 yıldan beri, Kıbrıs müzakereleri kronik bir halde devam etmektedir. BM'de her değişen Genel Sekreter, en azından birkaç defa bu Kıbrıs meselesine eğilmekte, fakat her defasında AB ve Hıristiyanların dünyası tarafından şımartılmış olan Rum ve Yunan tarafı, ret tavrını ortaya koyarak müzakereleri kilitlemektedir. Her defasında da kendi suçlarını Türk tarafına atarak, Kıbrıs'ı ve Türkiye'yi suçlu çıkarmaktadırlar. Böylece 30 yıldan beri KKTC ambargolarla beraber yaşamakta ve Türkiye'nin yanında anavatana uygun politika uygulamaktadır.
Ama her şeye rağmen KKTC'de huzur mevcuttur ve kesinlikle olaylar olmamaktadır. KKTC'de Kıbrıs Türkleri güvenlik içinde hayatlarına devam etmektedirler. Türkiye de şimdiye kadar, anavatan olarak, Kıbrıs politikasını milli politika olarak benimsemiş durumdaydı ve buna paralel olarak da hareket etmekteydi.
Son hükümetler ve Kıbrıs
Ama şimdiki bazı siyasetçilerimiz, sanki aniden AB'ye aşık oldu. Bazı siyasetçilerimiz AB diyor ve başka bir şey demiyorlar. AB tarafı da bize envai çeşit yasaları, paket programlar halinde, yapısal özelliklerimizi değiştirmek için dayatıp durmaktadır.
Ayrıca Türkiye 3-4 yıldan fazla bir süre içinde, ABD ve AB'ye, hem ekonomik olarak, hem de sosyal ve finans olarak tam bağımlı hale gelmiş durumdadır. Yaklaşık olarak 292 milyar $ iç ve dış borca girmiş bulunmaktadır. Bütün bunlarla beraber bu yeni AB aşkı da eklenince, ortaya 30 yıldır sükûnet halinde olan Kıbrıs meselesi, batının dayatmalarıyla ortaya atıldı ve şimdi onun acılı sancıları başlatılmış oldu. AB'nin ön şartlarından bir tanesi de, Kıbrıs'ın halli olunca, bu sancılı durumlar başladı ve gittikçe hızlanmaktadır. Hikaye oldukça uzun, ama biz burada son olaylardan başlayarak bunları özetlemeye çalışalım!
Tarih sayfalarında, kendi milleti ve ülkesi için canla başla çalışanların, kahramanca, yılmadan, usanmadan doğruları anlatmaya uğraşanların ve hayatlarını buna vakfeden, liderlerin listesi yapılmış olsaydı, sayın Rauf Denktaş herhalde bunların başında yer alırdı. Çünkü sayın Denktaş daha 1960 yıllarında, Dr. Fazıl Küçük zamanında sahneye çıkmış, bugüne kadar Kıbrıs ile ilgili hemen hemen bütün dönemlerde başta bulunmuş, bütün enerjisini hatta sağlığını bile buna vakfetmiş bir kimse olarak tanınmaktadır. Kısacası, Rauf Denktaş KKTC'nin banisi-kurucusudur.
Adım adım Kıbrıs dramı
Ama sayın Rauf Denktaş halen yaptığı bütün mücadelelerine rağmen, Kıbrıs'ı kötü kaderinden bir türlü koruyamamaktadır! Ona gücü yetmemektedir. Böylece sayın Rauf Denktaş'ın Kıbrıs'la beraber zor duruma düşmesinden veya düşürülmesinden, acaba kendi kaderine mi, yoksa anavatanda yürütülen hatalı siyasete mi küsmeli, tam olarak bilinmemektedir! Sayın Denktaş'ın, en çok güvendiği anavatanın siyaseti, çektiği bu ızdıraplarına giderici merhem yerine adeta zehirli bir etkene dönüşmektedir! Bir taraftan Rumun ezeli düşmanlığı, öte taraftan kendi düşüncelerine hiç uymayan anavatanın tutumu arasına sıkışan, Rauf Denktaş, ümitsizce bir kurtuluş çaresi aramaktadır. Aslında Kıbrıs üzerinde büyük bir dram oynanmaktadır. Şu anda bu dramın sadece bir kısmını, daha doğrusu son gelişmelerin bazılarını, burada adım adım, sizlere getirmeye çalışacağım.
KKTC'nin yok oluşunun
seyir ve zehir defteri
Her şeyden önce KKTC'nin, adadaki Türklerin Rumlar tarafından katliamları üzerine, tek kurtuluş çaresi olarak kurulduğunu hiç unutmayalım. 30 yıldan beri KKTC mevcuttur ve yine 30 yıldan beri, Kıbrıs müzakereleri kronik bir halde devam etmektedir. BM'de her değişen Genel Sekreter, en azından birkaç defa bu Kıbrıs meselesine eğilmekte, fakat her defasında AB ve Hıristiyanların dünyası tarafından şımartılmış olan Rum ve Yunan tarafı, ret tavrını ortaya koyarak müzakereleri kilitlemektedir. Her defasında da kendi suçlarını Türk tarafına atarak, Kıbrıs'ı ve Türkiye'yi suçlu çıkarmaktadırlar. Böylece 30 yıldan beri KKTC ambargolarla beraber yaşamakta ve Türkiye'nin yanında anavatana uygun politika uygulamaktadır.
Ama her şeye rağmen KKTC'de huzur mevcuttur ve kesinlikle olaylar olmamaktadır. KKTC'de Kıbrıs Türkleri güvenlik içinde hayatlarına devam etmektedirler. Türkiye de şimdiye kadar, anavatan olarak, Kıbrıs politikasını milli politika olarak benimsemiş durumdaydı ve buna paralel olarak da hareket etmekteydi.
Son hükümetler ve Kıbrıs
Ama şimdiki bazı siyasetçilerimiz, sanki aniden AB'ye aşık oldu. Bazı siyasetçilerimiz AB diyor ve başka bir şey demiyorlar. AB tarafı da bize envai çeşit yasaları, paket programlar halinde, yapısal özelliklerimizi değiştirmek için dayatıp durmaktadır.
Ayrıca Türkiye 3-4 yıldan fazla bir süre içinde, ABD ve AB'ye, hem ekonomik olarak, hem de sosyal ve finans olarak tam bağımlı hale gelmiş durumdadır. Yaklaşık olarak 292 milyar $ iç ve dış borca girmiş bulunmaktadır. Bütün bunlarla beraber bu yeni AB aşkı da eklenince, ortaya 30 yıldır sükûnet halinde olan Kıbrıs meselesi, batının dayatmalarıyla ortaya atıldı ve şimdi onun acılı sancıları başlatılmış oldu. AB'nin ön şartlarından bir tanesi de, Kıbrıs'ın halli olunca, bu sancılı durumlar başladı ve gittikçe hızlanmaktadır. Hikaye oldukça uzun, ama biz burada son olaylardan başlayarak bunları özetlemeye çalışalım!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006