Enerji Bakanı Taner Yıldız, Ergene havzasında 50 milyar dolarlık kömür rezervleri bulunduğunu ifade ettiği konuşmasının devamında bu kömürü çevresel endişelerden dolayı çıkarmadıklarını söylerken, kabinenin diğer bakanı Veysel Eroğlu dünya mermer ve taş blok rezervinin çok büyük bölümünün Türkiye’de olduğunu ancak çıkarmadıkları itirafını dillendirmekteydi.
Bu konuşmalara cevap vermek lüzumunu hisseden Sayın Başbakan panik havasında, Türkiye’nin sanılanın aksine kaynakları olmadığından hareketle Bakanlarının yaptığı açıklamaları eleştiriyordu. Bir hükümet düşünün Bakanları acziyetlerini her platformda açığa vuruyorlar. Genelde müjde vermek ve halkı rahatlatma adına açıklama yapmak durumunda olan yöneticiler, adeta dalga geçercesine kömür madenlerinin çevresel tahribatını gerekçe gösteriyor. Sayın Bakana sormak lazım, yabancılara verilen madenler çevreyi kâh siyanürlerle kâh dozerlerle tahrip etmiyor mu? Kaldı ki madencilik sektörüyle uğraşanların çok iyi bildikleri gibi maden ocakları işletildikten sonra pekâlâ ağaçlandırılarak eskisinden daha yeşil bir hale de getirilebilmektedir. Çevrecilik maalesef bu işin bahanesidir. Yabancılara verilen maden ruhsatlarından dolayı işletilebilecek saha bırakılmadığından dolayı artık madencilik sektörü yabancıların tekeline geçmiştir. Sebep budur.
Birkaç yıl önce Trakya Üniversitesinde bu konuda çok ilginç bir olaya şahit olundu. Üniversite yerleşkesinde su arama nedeniyle yapılan sondaj sonucu yerden su yerine doğalgaz fışkırıverdi. Sevincinden ağzı kulaklarına varan zamanın rektörü Prof. Dr. Osman İnci’nin, bu kaynakla beraber dünyanın en zengin üniversitesi olacağı hayallerini gelen bir heyet yıktı. Gelen heyet yabancı bir şirketin temsilcileriydi ve Trakya’daki bütün doğalgaz rezervinin sahibi olduklarını tebliğ ettiler. Vay canına sayın seyirciler demekten başka laf bulamıyoruz. Konuyla ilgili zamanında çıkan haberlere göre:
“Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde su kuyusu açmak için çalışma başlatan Devlet Su İşleri (DSİ) tesadüfen bir tür gaza ulaştı. Üniversite yönetimi, kurduğu entegre tesisle gazı üniversitenin ısınma sisteminin tümünde kullanmaya başladı. Ancak kuyu, tüm Trakya’daki petrol arama, işletme ruhsatını elinde bulunduran Amerikan şirketinin devreye girmesiyle kapatıldı.”
Dönemin Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci, yaşanan olayı şöyle anlattı:
“Konuyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na başvurduk. Çalışmalar sürerken konu yayılınca bizim karşımıza bir şirket çıktı. Önce bu parselin kendilerine ait olduğunu iddia ettiler, ama bölgenin tapusunun bizde olduğunu öğrenince de şirket bize tekliflerde bulundu. ‘Sizin gaz ihtiyacınızı karşılayalım’ dedi. Bizden kuyuyu kapatmamızı istediler ve mahkemeye başvurdular.”
Klasik İktisatçılar olarak bilinen ve Kapitalist ekonomi ekolu, iktisadı tanımlarken kaynakların sınırlı olduğu yanılgısına dayanır. Sayın Başbakanımız da bu görüşe sıkı sıkı bağlı olduğundan bu yönde görüş beyan etmesi gayet normaldir. Durduk yerde herhangi bir belgeye dayanmadan Türkiye’nin kaynakları sınırsız değildir dedi. Hâlbuki kaynakların sınırsız olduğu tezi Sayın Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ekonomi literatürüne kazandırılmış bir kavramdır. Daha önce hiçbir iktisatçı öyle bir görüş beyan etmiş değildir. Milli Ekonomi Modeli’nde kaynaklar bahsi çok geniş bir yer almış olup modelin en önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır.
Türkiye’nin sınırsız kaynakları MEM’de tek tek sıralanmıştır. Başta Bor madenleri olmak üzere altın, gümüş, bakır, uranyum, kömür, petrol, doğalgaz, doğal taş, mermer yatakları zenginliğimizin temelini oluşturmaktadır. ( Kaynaklar konusu için bakınız Milli Ekonomi Modeli, Prof. Dr. Haydar Baş, sayfa: 285-320)
Bu konuşmalara cevap vermek lüzumunu hisseden Sayın Başbakan panik havasında, Türkiye’nin sanılanın aksine kaynakları olmadığından hareketle Bakanlarının yaptığı açıklamaları eleştiriyordu. Bir hükümet düşünün Bakanları acziyetlerini her platformda açığa vuruyorlar. Genelde müjde vermek ve halkı rahatlatma adına açıklama yapmak durumunda olan yöneticiler, adeta dalga geçercesine kömür madenlerinin çevresel tahribatını gerekçe gösteriyor. Sayın Bakana sormak lazım, yabancılara verilen madenler çevreyi kâh siyanürlerle kâh dozerlerle tahrip etmiyor mu? Kaldı ki madencilik sektörüyle uğraşanların çok iyi bildikleri gibi maden ocakları işletildikten sonra pekâlâ ağaçlandırılarak eskisinden daha yeşil bir hale de getirilebilmektedir. Çevrecilik maalesef bu işin bahanesidir. Yabancılara verilen maden ruhsatlarından dolayı işletilebilecek saha bırakılmadığından dolayı artık madencilik sektörü yabancıların tekeline geçmiştir. Sebep budur.
Birkaç yıl önce Trakya Üniversitesinde bu konuda çok ilginç bir olaya şahit olundu. Üniversite yerleşkesinde su arama nedeniyle yapılan sondaj sonucu yerden su yerine doğalgaz fışkırıverdi. Sevincinden ağzı kulaklarına varan zamanın rektörü Prof. Dr. Osman İnci’nin, bu kaynakla beraber dünyanın en zengin üniversitesi olacağı hayallerini gelen bir heyet yıktı. Gelen heyet yabancı bir şirketin temsilcileriydi ve Trakya’daki bütün doğalgaz rezervinin sahibi olduklarını tebliğ ettiler. Vay canına sayın seyirciler demekten başka laf bulamıyoruz. Konuyla ilgili zamanında çıkan haberlere göre:
“Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde su kuyusu açmak için çalışma başlatan Devlet Su İşleri (DSİ) tesadüfen bir tür gaza ulaştı. Üniversite yönetimi, kurduğu entegre tesisle gazı üniversitenin ısınma sisteminin tümünde kullanmaya başladı. Ancak kuyu, tüm Trakya’daki petrol arama, işletme ruhsatını elinde bulunduran Amerikan şirketinin devreye girmesiyle kapatıldı.”
Dönemin Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci, yaşanan olayı şöyle anlattı:
“Konuyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na başvurduk. Çalışmalar sürerken konu yayılınca bizim karşımıza bir şirket çıktı. Önce bu parselin kendilerine ait olduğunu iddia ettiler, ama bölgenin tapusunun bizde olduğunu öğrenince de şirket bize tekliflerde bulundu. ‘Sizin gaz ihtiyacınızı karşılayalım’ dedi. Bizden kuyuyu kapatmamızı istediler ve mahkemeye başvurdular.”
Klasik İktisatçılar olarak bilinen ve Kapitalist ekonomi ekolu, iktisadı tanımlarken kaynakların sınırlı olduğu yanılgısına dayanır. Sayın Başbakanımız da bu görüşe sıkı sıkı bağlı olduğundan bu yönde görüş beyan etmesi gayet normaldir. Durduk yerde herhangi bir belgeye dayanmadan Türkiye’nin kaynakları sınırsız değildir dedi. Hâlbuki kaynakların sınırsız olduğu tezi Sayın Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ekonomi literatürüne kazandırılmış bir kavramdır. Daha önce hiçbir iktisatçı öyle bir görüş beyan etmiş değildir. Milli Ekonomi Modeli’nde kaynaklar bahsi çok geniş bir yer almış olup modelin en önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır.
Türkiye’nin sınırsız kaynakları MEM’de tek tek sıralanmıştır. Başta Bor madenleri olmak üzere altın, gümüş, bakır, uranyum, kömür, petrol, doğalgaz, doğal taş, mermer yatakları zenginliğimizin temelini oluşturmaktadır. ( Kaynaklar konusu için bakınız Milli Ekonomi Modeli, Prof. Dr. Haydar Baş, sayfa: 285-320)
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024