Haydar Hoca, yine yaptı yapacağını ve bu işin de kitabını yazdı.
Miting konuşmalarında, kalabalık salon toplantılarında ve televizyon programlarında konu ekonomiye gelince hep söylediği bir cümle vardır; "Biz bu işin kitabını yazdık."
Yıllardan beridir her vesile ile gündem ettiği Ehl-i Beyt konusunun kitabını değil, 'külliyatını' yazdı ki bugün ortalama uzunlukta olan bir adamın boyunu aşan bir külliyattan söz ediyoruz.
Son olarak ilim dünyasına, Türk kamuoyuna takdim edilen ve yaklaşık bin sayfalık 'Hoş Geldin Atatürk' kitabı ile kaleme aldığı eserler bir adam boyunu çoktan aşmış durumda.
Haydar Hoca'yı yakından takip edenler zaten biliyorlar da, şöyle uzaktan kulak misafiri olan kitlelerin dahi rahatlıkla hatırlayacakları gibi, Sayın Baş, son yıllardaki bütün konuşmalarında Atatürk'le ilgili mutlaka bir başlık açar, onun yedi yaşında Kur'an'ı hatmettiğini, sekiz yaşında hafız olduğunu ve ortalama bir din aliminin çok çok üstünde dini bilgiye sahip olduğunu anlatırdı sürekli.
Atatürk'ün soyu-sopu hakkında, muhterem valideleri hakkında uydurulan efsanelerin, atılan iftiraların ipliğini pazara çıkarır ve çıplak hakikatleri bir bir ortaya koyardı.
Yeni Mesaj gazetesindeki köşesinde konuyla ilgili kaleme aldığı çok hacimli makaleler de gazete sayfalarında kalıp gidiyordu.
Şimdi, o konuşmalar ve gazetede yayınlanan makaleler ve diğer araştırmalar ete kemiğe bürünmüş olarak "Hoş Geldin Atatürk" kitabı şeklinde ilim dünyasının karşısına çıkmış oldu.
Önümüzdeki günlerde kitabın muhtevası ile ilgili, kapı gibi belgelerle ilgili çok sayıda makaleler okuyacaksınız bu gazete sayfalarında ama biz bir konunun altını çizerek bitirmek istiyoruz yazımızı; Sayın Baş bu eseri ile, özellikle 'bizim mahallede' yüz yıldan beri tartışılan bir çok konuya son noktayı koymuş ve karanlığa bir mum değil, çok güçlü bir projektör ile ışık tutmuştur.
"Hoş Geldin Atatürk" kitabına biz de candan ve gönülden hoş geldin diyoruz ve muhterem müellifine tüm insanlık adına candan teşekkür ediyoruz.
Miting konuşmalarında, kalabalık salon toplantılarında ve televizyon programlarında konu ekonomiye gelince hep söylediği bir cümle vardır; "Biz bu işin kitabını yazdık."
Yıllardan beridir her vesile ile gündem ettiği Ehl-i Beyt konusunun kitabını değil, 'külliyatını' yazdı ki bugün ortalama uzunlukta olan bir adamın boyunu aşan bir külliyattan söz ediyoruz.
Son olarak ilim dünyasına, Türk kamuoyuna takdim edilen ve yaklaşık bin sayfalık 'Hoş Geldin Atatürk' kitabı ile kaleme aldığı eserler bir adam boyunu çoktan aşmış durumda.
Haydar Hoca'yı yakından takip edenler zaten biliyorlar da, şöyle uzaktan kulak misafiri olan kitlelerin dahi rahatlıkla hatırlayacakları gibi, Sayın Baş, son yıllardaki bütün konuşmalarında Atatürk'le ilgili mutlaka bir başlık açar, onun yedi yaşında Kur'an'ı hatmettiğini, sekiz yaşında hafız olduğunu ve ortalama bir din aliminin çok çok üstünde dini bilgiye sahip olduğunu anlatırdı sürekli.
Atatürk'ün soyu-sopu hakkında, muhterem valideleri hakkında uydurulan efsanelerin, atılan iftiraların ipliğini pazara çıkarır ve çıplak hakikatleri bir bir ortaya koyardı.
Yeni Mesaj gazetesindeki köşesinde konuyla ilgili kaleme aldığı çok hacimli makaleler de gazete sayfalarında kalıp gidiyordu.
Şimdi, o konuşmalar ve gazetede yayınlanan makaleler ve diğer araştırmalar ete kemiğe bürünmüş olarak "Hoş Geldin Atatürk" kitabı şeklinde ilim dünyasının karşısına çıkmış oldu.
Önümüzdeki günlerde kitabın muhtevası ile ilgili, kapı gibi belgelerle ilgili çok sayıda makaleler okuyacaksınız bu gazete sayfalarında ama biz bir konunun altını çizerek bitirmek istiyoruz yazımızı; Sayın Baş bu eseri ile, özellikle 'bizim mahallede' yüz yıldan beri tartışılan bir çok konuya son noktayı koymuş ve karanlığa bir mum değil, çok güçlü bir projektör ile ışık tutmuştur.
"Hoş Geldin Atatürk" kitabına biz de candan ve gönülden hoş geldin diyoruz ve muhterem müellifine tüm insanlık adına candan teşekkür ediyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025