Bugün hava çok güzelse, kendini her zamankinden coşkulu hissediyorsan ekonomin düne göre daha iyi olabilir mi? Yoksa ekonomim düne göre daha iyi olduğunda ancak kendimi iyi hissedebilirim demek mi mantıklı sizin için? Hemen belirteyim ben de her aklı başında insan gibi ikinci gruptayım.Haber bültenlerinde sıkça duyduğumuz kavramlardan bir tanesi "iyimserlik". Derecelendirme kuruluşlarının açıkladığı kredi notlarının tek kriterinin gerçekler değil çıkarları olması her geçen 21.yy günü, bu rüzgarın her isteyenin yelkenine üflenmediğini öğretiyor üfürük bekleyen iktidarlara sahip sömürge milletlere. Seçim öncelerinde ortaya çıkan adaşları gibi iyimserlik rüzgarı da batıdan esen rüzgar tiplerinden. Maalesef rüzgarlara teslim, rüzgarlarda savrulan bir ülke haline geldik Cumhuriyetin 83. yılında. Oysa Mustafa Kemal Atatürk; "Hangi istiklal vardır ki başkalarının nasihatleriyle yükselmiş olsun" demişti. Ekonomiyi iyimserlik kazığına bağlayanlar, iyimserliği dış ve iç politikada tek yanlı taviz vermekle medya yoluyla elde etmeye çalıştıkları sürece çırpındıkça batmaya, çırpınmadıkça batmaya, her türlü batmaya mahkum oluyorlar.Bir çok yazımızda kapitalist dünyada piyasaların nasıl sanal verilere boğulduğunu ifade etmeye çalıştık. Her şey, konu ekonomi olduğunda aç, işsiz, ümitsiz, bu sebeplerle birbirinin gırtlağına sarılan insanların mevzu edilmemesi üzerine. Bu konular sadece yardım örgütlerinin farklı platformların konusu olarak ele alınabilir. Oysa sebep ve sonuç ilişkisi gereği bu meselelerin hakim ekonomik görüşün kabahati veya başarısının ürünü olarak ele alınması gerekirdi. Beklentilerin tüketicilerin davranışlarını etkilediği gerçeği bile ancak bazı şartlarda geçerlidir. Bir insan evine o gün götürmesi gereken 4 ekmeği cebinde en az o kadar para varsa mutlaka bu ihtiyaca harcayacaktır. Gelir arttıkça başka şeyleri de tüketmek isteyecektir. Milli Ekonomi Modeli'nde belirtilen tüketicinin tasarruf noktasına kadar, tüketicinin gelirinden harcanan miktar değil gelirin harcandığı temel ihtiyaç kalemleri arasında küçük farklılıklar görülebilir. İyimser yada kötümser her insan gıda, barınma, ısınma ihtiyacını öncelikli olarak karşılamaya mecburdur. Bir ülkenin ekonomisi açıklanan veriler ne olursa olsun yine kendisidir. Gerçekte ne ise aslında odur. Sadece biz doğru yada yanlış hesaplarız. Bu sebeple ekonomideki ilerlemeyi veya gerilemeyi tespitte en iyi ölçü halka yansıyan hayat şartlarıdır.Öte yandan bir yıl don sebebiyle fındık olmamışsa bu gerçek bir iktisadi kayıptır. Yada sel sebebiyle tarım ürünleri zarar görmüşse, deprem yüzünden sanayi, altyapı tahrip olmuşsa v.s.İşte bunlar o ülke ekonomisinin sapma payıdır ve reeldir. Böyle durumlarda iyimser veya kötümser olun, o sabah yatağın sağından yada solundan kalkmış olun fark etmez, her halükarda bu kaybı telafi etmeniz zorunludur. Yılda 60-70 milyar dolar gibi halkın iliklerine kadar son derece gerçek hissettiği faiz kaybını iyimser yaklaşımlarla, istikrar söylemleriyle telafi etmeye çalışmak, mecliste kaç sandalyeniz olursa olsun mümkün değildir. Bu sorunu kökünden çözecek bilgi gerekir, feraset gerekir, proje gerekir, cesaret gerekir, kafa gerekir, Milli Ekonomi Modeli diye bir şaheser ortaya koyabilecek deha gerekir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007