Kendi milli benliğinizden uzaklaşır, üzerinizde karanlık hesapları olanların dümen suyuyla ülke idare etmeye kalkarsanız, çelişkilerle dolu bir siyasi, sosyal, ekonomik ortam oluşturursunuz.Varlığınızın sebebi olan milli ve manevi değerlerinizi muhafaza etmek kaydı şartıyla dünyadaki gelişmeleri takip etmek, bilgi transferi yapmak elbetteki eleştirdiğimiz nokta değildir.Fakat bugünkü iç ve dış politikalarımızın bununla uzaktan yakından alakası yoktur.Ekonomimizin dizginlerini tamamen teslim ettiğimiz IMF, ABD'nin ekonomi politikalarını ve de çıkarlarını dünyaya hakim kılmak için kurulmuştur.IMF, bizlere ve de bizim gibilere tavsiyelerde bulunurken, bizim çıkarlarımızı gözeterek değil, ABD'nin çıkarlarını gözeterek hareket etmektedir. Bu sebeple bizim için iyi bir gidişat olmasa bile, ABD'nin bizden beklentilerini sağlayacak bir ortam oluşuyorsa IMF methiyeler düzmeye başlıyor.IMF'nin tavsiye ettiği politikaların neticeleri, ABD'nin taleplerini reddetmemiz durumunda bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.Çünkü IMF'nin asıl hedefi, ekonomik çözümler bahanesiyle, program sunduğu ülkelerin siyasi olarak bağımlı hale getirilmesidir. Bir uyuşturucu satıcısının, daha fazla para kazanmak için huzur ve eğlence vaatleriyle yeni müşteriler oluşturması, mevcut olanlarını da elinde tutmaya çalışması gibi.Yıllarca, hatta Mustafa Kemal Atatürk'ten sonraki bütün siyasetçiler, iç ve dış politikalarımızı ABD'ye AB ülkelerine teslim ettiler.Bugün geldiğimiz nokta bu tavsiyelerin neticesidir.Hal böyle iken, bazı aydın, siyasetçi, yazar güruhunun kalkıp "biz bu işi beceremiyoruz, gelsin bizi AB yönetsin, ABD yönetsin" gibi ifadelerini anlamak mümkün değil. Yıllarca zaten onların tavsiyeleriyle yönetildik.Milli modellerimizi uyguladığımız dönem Atatürk'ün dönemiydi. Bu dönemde Osmanlı'dan kalan Duyun-u Umumiye borçlarını ödedik, tarım, sanayi her sahada kalkındık, güçlendik. Çünkü bizi biz yönetiyorduk.Milli bir mantığın neticesinde, hiçbir konuda bağımlı olmazsın. Erdemir'i, Tüpraş'ı, Seydişehir'i kurarsın. Güçlü bir ordun olur, birlik beraberlik olur. Bırakın toprak kaybetmeyi, Hatay'ı alırsın,ömrün vefa ederse Musul'u, Kerkük'ü de alırsın.Mandacı ve Batı teslimiyetçisi bir mantığa sahip olursan ve politikalarını bu minval üzere oluşturursan o zaman, Kıbrıs'ını, Güneydoğu'nu, Ege'ni, Karadeniz'ini, İstanbul'unu ... kaybedersin, milletin bölük pörçük olur. Durmadan her sene yap-boz oyunu oynar gibi değişen bir eğitim anlayışın olur. Adam ordunun gücünü zayıflatmak ister, "eyvallah" dersin, MGK'yı sivilleştirir, teröre yeni önlemler için yetki vermezsin.Askerinin, polisinin yakaladığı suçluları sırf Batılı dostların(!) gönlünü yapmak için serbest bırakır, kendi milletinin gönlünü kırarsın.Her konuda Batılı dostlarının sırtını sıvazlar, kendi milletine ise fırça üstün fırça atarsın. Kendi sorumlu olduğun milli eğitim sistemine güvenmez, çocuklarını Batı'nın Hıristiyan kültürüyle yoğrulmuş eğitim sisteminin kucağına atarsın.Kendi sorumlu olduğun ekonomine güvenmez, birikimini Batılı dostlarına emanet edersin.Atatürk'ün önderliğinde temelini attığımız, büyük emeklerle ve özverilerle oluşturulan bütün kurum ve kuruluşlarımızı yabancılara peşkeş çekersin.Olmazsa olmazımız olan tarım ve gıda sektörünü, ithalata mahkum eder, zaten işsizliğin pençesinde boğulan vatandaşlarımızı bir tekme de sen vurursun.İnsanına iş bulmazsın, aş bulamazsın, sosyal imkanları her geçen gün daraltırın, sonra da el açıp dilendi mi de suçlu damgası vurusun. Tamam da bu vatandaş ne yapacak?Dört dörtlük resmi çalışmaya gayret eden iş adamlarının, esnafın, işçinin, çiftçinin sırtına vergi ütüne vergi yükü koyarsın. Bu sebeple durmadan kepenkler kapanır. İşsizler ordusuna yenileri eklenir. Diğer taraftan da kayıtdışına müdahale edersin. Tamam da bu insanlar hırsızlık yaparak mı geçinecek? Ne çözüm sunuyorsun?Düzenli vergi verse 1 yılda kapatacak. Kayıtdışını ortadan kaldırmanın yolu çalışan vatandaşın kazanabileceği ortamı sağlamaktır. Sen bir taraftan bu ortamı daraltıp insanları kayıtdışına itiyorsun, diğer taraftan da kayıtdışı çalışıyor diye suçlu kabul ediyorsun. İşte bütün bu çarpıkların sebebi, Atatürk'ten sonra rotamızı bozup tamamen Batı'ya yönelen siyaset anlayışımızdır.Gelin, çözüm ortada. Atatürk gibi milli bir model uygulamak. Biz bu yöntemi denedik ve başarılı olduk. Niçin tecrübe edip başarılı olduğumuz modelleri denemiyoruz da Batı'nın oluşturduğu anaforun içine doğru hızla girmeye devam ediyoruz?Bu manada ülkemizi sıkıntılardan kurtaracak tek model de Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'dir. O modelde yukarıda saydığımız bütün çelişki ve paradoksların çözümleri mevcut. Çözümü Atlantik ötelerinde değil, kendi içimizde aramanın zamanıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025