Esaretten kurtulmak isteyenler, önce esir olduğuna inanmalıdır. Esir olduğuna inanmayanlar için hürriyet ve istiklal mücadelesi anlamsızdır. Türkiye'de, bugün işbaşında olanlar, işte bu ruh hali içiresindedirler. Yani IMF tarafından esir alındıklarının farkında değildirler, ya da buna gönülden razı olmuşlardır. Üye ülkelerin oluşturduğu bir kurum olan IMF, bu kadar gücü nereden alıyor? Nasıl bir kurum ki, kendi isteğinle ona üye olacaksın, sonra o kurum seni teslim alacak. Bunun izahı gerçekten çok zor.
Bazıları bu teslim alınışa öyle seviniyor ki, sormayın gitsin. Onlar, hükümetlerin alternatifleri kalmadığı zamanlarda en doğru ve en iyi kararları aldığına inanırlar. Bugünkü hükümetin de, başka alternatifi kalmadığı için IMF'ye kayıtsız şartsız teslim olduğunu ve bundan dolayı ekonomiyi kurtaracak kararları tek tek aldığını düşünürler. Bu şekilde düşünenlere diyeceğimiz bir şey olamaz. Olsa bile ne yazar ki. Çünkü gerçek durduğunuz ve baktığınız yere göre değişiyor. Zavallıların da gerçeği bu.
Peki, IMF'ye başka açıdan bakanların gerçeği nedir, onlar neler görüyorlar, kendi ağızlarından dinleyelim. IMF'den istifa etmiş bir uzman olan Davison Budhoo diyor ki; "IMF, yeni uluslararası mafyadır. Her türlü rüşvet, yolsuzluk ve bunun gibi usullere başvurur. Politikaları soykırımcıdır". Dünya Bankası eski Baş İktisatçısı Jesoph Stiglitz de aynı görüşleri paylaşır ve IMF'nin bu uygulamalarını 19. yüzyılın afyon savaşlarına benzetir. O da şöyle der: "Dün olduğu gibi bugün de Amerika ve Avrupa, kendi mallarını sokmak için Asya, Latin Amerika ve Afrika'da milli piyasaların kapılarını tekmeyle kırıyor. Dün askeri ambargo uygularken, bugün IMF aracılığıyla mali ambargo uyguluyor."
IMF, işte böyle bir kurum. Türkiye, 1946'dan beri bu kurumla tam 17 kez anlaşma imzaladı, şimdi sıra 18'inci anlaşmada. Hiçbir anlaşma başarı ile sonuçlanmadı. Bazılarına göre başarısız oluşumuzun sebebi, IMF'nin söylediklerini harfiyen yapmamamızdır. Onun için bugün eskisi gibi hareket etmemiz tavsiye ediliyor. Maalesef, içimizden bazıları bu köle zihniyetini benimsemiş durumda. Köle zihniyeti diyoruz, çünkü başkalarının kendisini kurtarmasını ancak köleler beklerler. Hür ve bağımsız düşünenler, kendi güç ve kuvvetiyle kurtulmaya çalışırlar.
Türkiye'nin bugünkü halini, 15 Haziran 2001 tarihli Dünya Gazetesi'nde Tevfik Güngör şöyle anlatıyor: "Bir ülkenin geleceği, bu ölçüde "dış güçlere" teslim edilemez. İşin ölçüsü kaçtı. IMF yat derse yatıyoruz, kalk derse kalkıyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile TBMM ile bürokrasi ile IMF emir ve kumanda zincirinde iş görür hale geldi. Bu ülkede aklı işleyen hiç mi insan kalmadı? Bu ülkede bürokraside, Meclis'te hükümette kafası çalışan tek bir kimse yok mu? Kurbanlık koyun gibi IMF ne derse yapacağız da sonu ne olacak?". Gerçekten herkes bu soruyu soruyor: "Bu işin sonu ne olacak".
Sahi, "aşağıdan-yukarıdan yolun sonu görünmüyor mu?" Bize kalırsa yolun sonu mechul değil. Kargayı kılavuz seçip sonrasını merak etmek, akılla bağdaşmaz. Bu yolun sonu esarete, esareti istemeyenler için de, yeniden İstiklal mücadelesine çıkar. Biz, taşları terle, kanla, zorlukla, çileyle döşenmiş İstiklal mücadelesi yolunu seçtik. Hem de herşeyi göze alarak. Ölümü bile. "Tam istiklal" diyenler, saflarımıza katılabilir.
Bazıları bu teslim alınışa öyle seviniyor ki, sormayın gitsin. Onlar, hükümetlerin alternatifleri kalmadığı zamanlarda en doğru ve en iyi kararları aldığına inanırlar. Bugünkü hükümetin de, başka alternatifi kalmadığı için IMF'ye kayıtsız şartsız teslim olduğunu ve bundan dolayı ekonomiyi kurtaracak kararları tek tek aldığını düşünürler. Bu şekilde düşünenlere diyeceğimiz bir şey olamaz. Olsa bile ne yazar ki. Çünkü gerçek durduğunuz ve baktığınız yere göre değişiyor. Zavallıların da gerçeği bu.
Peki, IMF'ye başka açıdan bakanların gerçeği nedir, onlar neler görüyorlar, kendi ağızlarından dinleyelim. IMF'den istifa etmiş bir uzman olan Davison Budhoo diyor ki; "IMF, yeni uluslararası mafyadır. Her türlü rüşvet, yolsuzluk ve bunun gibi usullere başvurur. Politikaları soykırımcıdır". Dünya Bankası eski Baş İktisatçısı Jesoph Stiglitz de aynı görüşleri paylaşır ve IMF'nin bu uygulamalarını 19. yüzyılın afyon savaşlarına benzetir. O da şöyle der: "Dün olduğu gibi bugün de Amerika ve Avrupa, kendi mallarını sokmak için Asya, Latin Amerika ve Afrika'da milli piyasaların kapılarını tekmeyle kırıyor. Dün askeri ambargo uygularken, bugün IMF aracılığıyla mali ambargo uyguluyor."
IMF, işte böyle bir kurum. Türkiye, 1946'dan beri bu kurumla tam 17 kez anlaşma imzaladı, şimdi sıra 18'inci anlaşmada. Hiçbir anlaşma başarı ile sonuçlanmadı. Bazılarına göre başarısız oluşumuzun sebebi, IMF'nin söylediklerini harfiyen yapmamamızdır. Onun için bugün eskisi gibi hareket etmemiz tavsiye ediliyor. Maalesef, içimizden bazıları bu köle zihniyetini benimsemiş durumda. Köle zihniyeti diyoruz, çünkü başkalarının kendisini kurtarmasını ancak köleler beklerler. Hür ve bağımsız düşünenler, kendi güç ve kuvvetiyle kurtulmaya çalışırlar.
Türkiye'nin bugünkü halini, 15 Haziran 2001 tarihli Dünya Gazetesi'nde Tevfik Güngör şöyle anlatıyor: "Bir ülkenin geleceği, bu ölçüde "dış güçlere" teslim edilemez. İşin ölçüsü kaçtı. IMF yat derse yatıyoruz, kalk derse kalkıyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile TBMM ile bürokrasi ile IMF emir ve kumanda zincirinde iş görür hale geldi. Bu ülkede aklı işleyen hiç mi insan kalmadı? Bu ülkede bürokraside, Meclis'te hükümette kafası çalışan tek bir kimse yok mu? Kurbanlık koyun gibi IMF ne derse yapacağız da sonu ne olacak?". Gerçekten herkes bu soruyu soruyor: "Bu işin sonu ne olacak".
Sahi, "aşağıdan-yukarıdan yolun sonu görünmüyor mu?" Bize kalırsa yolun sonu mechul değil. Kargayı kılavuz seçip sonrasını merak etmek, akılla bağdaşmaz. Bu yolun sonu esarete, esareti istemeyenler için de, yeniden İstiklal mücadelesine çıkar. Biz, taşları terle, kanla, zorlukla, çileyle döşenmiş İstiklal mücadelesi yolunu seçtik. Hem de herşeyi göze alarak. Ölümü bile. "Tam istiklal" diyenler, saflarımıza katılabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018