G20 ülkelerinin liderleri, 7-8 Temmuz tarihlerinde Almanya'nın Hamburg kentinde yapılacak olan G20 Liderler Zirvesi'nde bir araya gelecek. En önemli gündemleri de işsizlikle mücadeleymiş.
Ne gariptir ki, G20'nin başını çeken ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkeleri dünyayı kontrol etmek için perde arkasından kullanan küresel iradeler, bugün dünyada işsizliğin asıl nedeni? Nasıl mı? Dilerseniz rakamlarla ifade etmeye çalışalım.
Araştırma şirketi "howmuch.net", dünyada paranın nerelerde olduğunu gösteren bir grafik yayınladı ve buna göre; dünyada toplam 83,6 trilyon dolar para bulunuyor, bu paranın 66,8 trilyon doları borsada? Toplam paranın sadece 31 trilyon doları nakit ve bunun da dolaşımda olan miktarı 1,5 trilyon dolar?
İşte kapitalizm bu? Dünyada yaşanan ekonomik sorunların ve de işsizliğin temel nedeni paranın olmaması değil, para haddinden fazla var, paranın üretimde ve tüketimde olmamasıdır. Kapitalizmde paranın tasarruf yönü, yani faiz yoluyla üretim yapmadan parayla para kazanma boyutu öylesine putlaştırılmıştır ki; oluşan devasa faiz yükü, reel sektör, üretim ve tüketim üzerinde korkunç bir baskıya neden olmuştur. Reel sektörün eli kolu faizle bağlanınca, sizce işsizliğin bu denli yüksek olması da normal değil midir?
Şimdi bu kafayla oturmuşlar işsizliği çözecekler, asla mümkün değil.
G20 ülkeleri içinde işsizliğin en fazla olduğu birinci ülke, yüzde 27,7 ile Güney Afrika, üçüncü sırada ise yüzde 11,7 ile Türkiye bulunuyor. Güney Afrika'nın efsanevi lideri Nelson Mandela'nın kızı Makaziwe Mandela, Güney Afrika'nın niye bu kadar kötü durumda olduğunu şu sözlerle özetliyor:
"Güney Afrika'ya İngilizler ve Hollandalılar gelmeden önce atalarımız sorunsuz bir şekilde yaşıyorlardı. Güney Afrika'da yaşayan atalarımız, kıtadaki madenler keşfedilince, buradan kovuldu ve mutluluk sona erdi."
Ve Mandela bizzat canlı olarak yaşadığı gerçeklerden sonra şu tespiti yapıyor: "Ekonomik özgürlük olmadan siyasi özgürlük olmaz. İngiliz ve Hollandalıların yaptıkları sömürü ve ayrımcılıkla siyahilerin ekonomik gücü ellerinden alındı."
O gün İngiltere, bugün ise ABD, dünyayı sömüren sömürene? İşsizliğin temel nedeni olan bu ülkeler, neden oldukları işsizliğin çözümünü konuşmayı başkasına da bırakmıyorlar. Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor, dünya da G20'den bir şey çıkacakmış gibi bekliyor. Gelelim, işsizlikte dünya üçüncüsü olan Türkiye'ye?
Malum, Türkiye'nin işsizliği azaltabilmesi için en çok üzerinde durması gereken sektör tarımdır. Tarım ise, AB ve ABD'nin inisiyatifine terk edilmiş. Bir dönem, dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olan Türkiye bugün en temel tarım ürünlerini dahi ithal ediyor. AB ve ABD'nin talimatlarıyla, ama çiftçi desteklenmeyerek, ama maliyet artışlarına çözüm bulunmayarak, ama tarladan markete zincir kısaltılmayarak, ama çiftçi gerek fiyat konusunda gerekse doğal afetlere karşı yalnız bırakılarak tarım üretimi baltalanıyor.
En son bayramın üçüncü günü yayınlanan resmi kararla en temel ürünlerimiz olan buğday ve arpanın ithalat gümrük vergileri ciddi oranda düşürüldü. Buğdayda yüzde 130'dan yüzde 45'e, arpada yüzde 130'dan yüzde 35'e?
Sektör temsilcilerinin ifadesiyle, daha buğday ve arpa ithal edilmeye başlanmamasına rağmen bu karardan 3 gün sonra hububat piyasası tamamen bozuldu.
Düşük gümrükle buğday ithal etmek isteyen sanayici tüccardan mal almıyor, tüccar da elinde kalacağı endişesiyle çiftçiden buğday almıyor. Gümrük vergisinin düşürme kararının psikolojik etkisiyle çiftçi-tüccar-sanayici zirnciri bir anda koptu. Üstelik bu yıl buğday rekoltesi 21,8 milyon ton bekleniyor, yani ihtiyacımızdan fazla, ithalata asla ihtiyaç yok. Bunun anlamı, tarım köylüsünün ekili alanların üçte ikisini oluşturan buğday ve arpada yediği bu darbe, onu üretimden tamamen kopartacaktır.
İşsizlik için G20 kapılarında çözüm arayan Türkiye, G20 ülkelerini yönlendiren iradelerin taviz talepleri ve 3-5 rantiyenin cebini doldurmak için attığı bu yanlış adımların kurbanı oluyor.
Halbuki, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır, "emek ve üretim karşılığı para basılmalıdır, bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine konmalıdır, üretim de faizsiz uzun vadeli kredilerle desteklenmelidir, tarım köylüsüne daha tohumunu ekmeden yüzde 50 avans verilmelidir, ürününe devlet alım garantisi verilmelidir, yerli üretim ithalata karşı korunmalıdır" gibi birçok projeyle hem gelir adaletini sağlayıcı hem de yerli üretimi canlandırıcı birçok çözümü ifade etmektedir.
Ve bu çözümler 4 milyar nüfusa hitap eden BRICS ülkeleri tarafından uygulanmaktadır.
Sayın Baş sunduğu çözümlerle sıfır işsizliğin, yani tam istihdamın kapısını açmaktadır. Bu kapıya sırt döndünüz, gidip G20'lerde çözüm arıyorsunuz, daha çoook ararsınız.
Ne gariptir ki, G20'nin başını çeken ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkeleri dünyayı kontrol etmek için perde arkasından kullanan küresel iradeler, bugün dünyada işsizliğin asıl nedeni? Nasıl mı? Dilerseniz rakamlarla ifade etmeye çalışalım.
Araştırma şirketi "howmuch.net", dünyada paranın nerelerde olduğunu gösteren bir grafik yayınladı ve buna göre; dünyada toplam 83,6 trilyon dolar para bulunuyor, bu paranın 66,8 trilyon doları borsada? Toplam paranın sadece 31 trilyon doları nakit ve bunun da dolaşımda olan miktarı 1,5 trilyon dolar?
İşte kapitalizm bu? Dünyada yaşanan ekonomik sorunların ve de işsizliğin temel nedeni paranın olmaması değil, para haddinden fazla var, paranın üretimde ve tüketimde olmamasıdır. Kapitalizmde paranın tasarruf yönü, yani faiz yoluyla üretim yapmadan parayla para kazanma boyutu öylesine putlaştırılmıştır ki; oluşan devasa faiz yükü, reel sektör, üretim ve tüketim üzerinde korkunç bir baskıya neden olmuştur. Reel sektörün eli kolu faizle bağlanınca, sizce işsizliğin bu denli yüksek olması da normal değil midir?
Şimdi bu kafayla oturmuşlar işsizliği çözecekler, asla mümkün değil.
G20 ülkeleri içinde işsizliğin en fazla olduğu birinci ülke, yüzde 27,7 ile Güney Afrika, üçüncü sırada ise yüzde 11,7 ile Türkiye bulunuyor. Güney Afrika'nın efsanevi lideri Nelson Mandela'nın kızı Makaziwe Mandela, Güney Afrika'nın niye bu kadar kötü durumda olduğunu şu sözlerle özetliyor:
"Güney Afrika'ya İngilizler ve Hollandalılar gelmeden önce atalarımız sorunsuz bir şekilde yaşıyorlardı. Güney Afrika'da yaşayan atalarımız, kıtadaki madenler keşfedilince, buradan kovuldu ve mutluluk sona erdi."
Ve Mandela bizzat canlı olarak yaşadığı gerçeklerden sonra şu tespiti yapıyor: "Ekonomik özgürlük olmadan siyasi özgürlük olmaz. İngiliz ve Hollandalıların yaptıkları sömürü ve ayrımcılıkla siyahilerin ekonomik gücü ellerinden alındı."
O gün İngiltere, bugün ise ABD, dünyayı sömüren sömürene? İşsizliğin temel nedeni olan bu ülkeler, neden oldukları işsizliğin çözümünü konuşmayı başkasına da bırakmıyorlar. Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor, dünya da G20'den bir şey çıkacakmış gibi bekliyor. Gelelim, işsizlikte dünya üçüncüsü olan Türkiye'ye?
Malum, Türkiye'nin işsizliği azaltabilmesi için en çok üzerinde durması gereken sektör tarımdır. Tarım ise, AB ve ABD'nin inisiyatifine terk edilmiş. Bir dönem, dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olan Türkiye bugün en temel tarım ürünlerini dahi ithal ediyor. AB ve ABD'nin talimatlarıyla, ama çiftçi desteklenmeyerek, ama maliyet artışlarına çözüm bulunmayarak, ama tarladan markete zincir kısaltılmayarak, ama çiftçi gerek fiyat konusunda gerekse doğal afetlere karşı yalnız bırakılarak tarım üretimi baltalanıyor.
En son bayramın üçüncü günü yayınlanan resmi kararla en temel ürünlerimiz olan buğday ve arpanın ithalat gümrük vergileri ciddi oranda düşürüldü. Buğdayda yüzde 130'dan yüzde 45'e, arpada yüzde 130'dan yüzde 35'e?
Sektör temsilcilerinin ifadesiyle, daha buğday ve arpa ithal edilmeye başlanmamasına rağmen bu karardan 3 gün sonra hububat piyasası tamamen bozuldu.
Düşük gümrükle buğday ithal etmek isteyen sanayici tüccardan mal almıyor, tüccar da elinde kalacağı endişesiyle çiftçiden buğday almıyor. Gümrük vergisinin düşürme kararının psikolojik etkisiyle çiftçi-tüccar-sanayici zirnciri bir anda koptu. Üstelik bu yıl buğday rekoltesi 21,8 milyon ton bekleniyor, yani ihtiyacımızdan fazla, ithalata asla ihtiyaç yok. Bunun anlamı, tarım köylüsünün ekili alanların üçte ikisini oluşturan buğday ve arpada yediği bu darbe, onu üretimden tamamen kopartacaktır.
İşsizlik için G20 kapılarında çözüm arayan Türkiye, G20 ülkelerini yönlendiren iradelerin taviz talepleri ve 3-5 rantiyenin cebini doldurmak için attığı bu yanlış adımların kurbanı oluyor.
Halbuki, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır, "emek ve üretim karşılığı para basılmalıdır, bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine konmalıdır, üretim de faizsiz uzun vadeli kredilerle desteklenmelidir, tarım köylüsüne daha tohumunu ekmeden yüzde 50 avans verilmelidir, ürününe devlet alım garantisi verilmelidir, yerli üretim ithalata karşı korunmalıdır" gibi birçok projeyle hem gelir adaletini sağlayıcı hem de yerli üretimi canlandırıcı birçok çözümü ifade etmektedir.
Ve bu çözümler 4 milyar nüfusa hitap eden BRICS ülkeleri tarafından uygulanmaktadır.
Sayın Baş sunduğu çözümlerle sıfır işsizliğin, yani tam istihdamın kapısını açmaktadır. Bu kapıya sırt döndünüz, gidip G20'lerde çözüm arıyorsunuz, daha çoook ararsınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025