İsrail'in ilk Başbakanı David Ben Gurion, 14 Mayıs 1948'de İsrail'in kuruluş ilanını okurken;
"İsrail'in bugünkü sınırları Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği sınırlardır. Fakat İsrail'in gerçek sınırları Nil'den Fırat'a kadar olan topraklardır" demiştir.
İsrail'in ilk başbakanının yaptığı bu açıklamalar, kurulan bu Yahudi devletinin yayılmacı bir politika izleyeceğinin ilk işareti olmuştu. Gurion'un açıklamalarıyla kurulan İsrail devleti, aradan geçen 57 yıl boyunca bölge ülkeleriyle hep savaş halinde olmuş ve Filistinlilere kan kusturmuştur.
İsrail'in bu yayılmacı anlayışı bir devlet politikası haline gelmiştir. Her İsrail hükümeti bu amaç uğrunda hareket etmiştir. İsrail devletinin milli politikası olan Arz-ı Mevud, aynı zamanda her Yahudi'nin de hayallerini süslemeye devam etmektedir.
Başbakan Erdoğan'ın İsrail ziyareti sırasında görüştüğü İsrail Başbakanı Ariel Şaron, henüz Albay iken "İsrail Toroslardan başlar" demiştir.
İsrail'in hedefi ve anlayışı hiç değişmedi ve değişmeyecektir. Peki, İsrail ve Yahudi anlayışı değişmediğine göre değişen kimdir?
Arz-ı Mevud hedeflerine rağmen İsrail devletiyle stratejik işbirliği içerisine giriyor olmak ya İsrail'in bu siyasi hedeflerinin farkında olmadığımızı ya da bizim değiştiğimizi göstermektedir. Hangisi olursa olsun Türkiye için gelecekte vahim sonuçlar doğuracaktır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu Ortadoğu gezisinin ilk durağı olan İsrail'e yaptığı ziyarette, İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav ve "İsrail Toroslardan başlar" diyen Başbakan Ariel Şaron'la görüştü. Erdoğan bu ziyaretlerden sonra Şimon Perez'le de kısa bir görüşme yaptı.
Geçtiğimiz yıl İsrail'e giden AKP milletvekillerinden oluşan heyet Şimon Peres'e Türk lokumu hediye edince Peres, "Ne gerek vardı, zaten sizin partiniz Türk lokumu" karşılığını vermişti.
Gerçekten İsrail ziyaretini genel olarak değerlendirdiğimizde İsrail açısından lokum gibi bir ziyaret olduğunu söylemek hiç de zor olmayacaktır. Alınan ihaleler ve yapılan ticari anlaşmalar bunun göstergesi.
Türkiye'nin AKP hükümetiyle değişen siyasi yaklaşımı ve Dinlerarası diyalog sürecinin getirdiği "ılımlı İslam" anlayışının da İsrail yetkililerince övgüyle karşılanması, Türkiye'nin mevcut gidişatının Türk milletini memnun etmese de en azından Yahudilerin memnun olduklarını göstermektedir.
Neticede Erdoğan'ın Ortadoğu ziyareti ilk durağı olan İsrail'in etkisi altında devam edecek gibi görünüyor.
Zaten bir süre önce yapılan Türkiye hükümetinin yaptığı Suriye ziyareti, böyle bir İsrail etkisi altında yapılmış ve Türkiye'nin eski bir İsrail ajanının kemiklerini Suriye'den istemesiyle şekillenmişti.
"İsrail'in bugünkü sınırları Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği sınırlardır. Fakat İsrail'in gerçek sınırları Nil'den Fırat'a kadar olan topraklardır" demiştir.
İsrail'in ilk başbakanının yaptığı bu açıklamalar, kurulan bu Yahudi devletinin yayılmacı bir politika izleyeceğinin ilk işareti olmuştu. Gurion'un açıklamalarıyla kurulan İsrail devleti, aradan geçen 57 yıl boyunca bölge ülkeleriyle hep savaş halinde olmuş ve Filistinlilere kan kusturmuştur.
İsrail'in bu yayılmacı anlayışı bir devlet politikası haline gelmiştir. Her İsrail hükümeti bu amaç uğrunda hareket etmiştir. İsrail devletinin milli politikası olan Arz-ı Mevud, aynı zamanda her Yahudi'nin de hayallerini süslemeye devam etmektedir.
Başbakan Erdoğan'ın İsrail ziyareti sırasında görüştüğü İsrail Başbakanı Ariel Şaron, henüz Albay iken "İsrail Toroslardan başlar" demiştir.
İsrail'in hedefi ve anlayışı hiç değişmedi ve değişmeyecektir. Peki, İsrail ve Yahudi anlayışı değişmediğine göre değişen kimdir?
Arz-ı Mevud hedeflerine rağmen İsrail devletiyle stratejik işbirliği içerisine giriyor olmak ya İsrail'in bu siyasi hedeflerinin farkında olmadığımızı ya da bizim değiştiğimizi göstermektedir. Hangisi olursa olsun Türkiye için gelecekte vahim sonuçlar doğuracaktır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu Ortadoğu gezisinin ilk durağı olan İsrail'e yaptığı ziyarette, İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav ve "İsrail Toroslardan başlar" diyen Başbakan Ariel Şaron'la görüştü. Erdoğan bu ziyaretlerden sonra Şimon Perez'le de kısa bir görüşme yaptı.
Geçtiğimiz yıl İsrail'e giden AKP milletvekillerinden oluşan heyet Şimon Peres'e Türk lokumu hediye edince Peres, "Ne gerek vardı, zaten sizin partiniz Türk lokumu" karşılığını vermişti.
Gerçekten İsrail ziyaretini genel olarak değerlendirdiğimizde İsrail açısından lokum gibi bir ziyaret olduğunu söylemek hiç de zor olmayacaktır. Alınan ihaleler ve yapılan ticari anlaşmalar bunun göstergesi.
Türkiye'nin AKP hükümetiyle değişen siyasi yaklaşımı ve Dinlerarası diyalog sürecinin getirdiği "ılımlı İslam" anlayışının da İsrail yetkililerince övgüyle karşılanması, Türkiye'nin mevcut gidişatının Türk milletini memnun etmese de en azından Yahudilerin memnun olduklarını göstermektedir.
Neticede Erdoğan'ın Ortadoğu ziyareti ilk durağı olan İsrail'in etkisi altında devam edecek gibi görünüyor.
Zaten bir süre önce yapılan Türkiye hükümetinin yaptığı Suriye ziyareti, böyle bir İsrail etkisi altında yapılmış ve Türkiye'nin eski bir İsrail ajanının kemiklerini Suriye'den istemesiyle şekillenmişti.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Ne olacak bu Ege’nin hali? / 11.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Ne olacak bu Ege’nin hali? / 11.10.2024