Tüm dinlerin verileri kendi içerisinde kesinlik arz eder. Hangi dinden olunursa olunsun verileri mutlak doğru kabul edilir. Bu konuda araştıran, inceleyen ve yorum yapan çoğu akademisyen ve yazarlar, İslam ile diğer dinlerin ayrımını yapmadan İslam ile diğer dinleri aynı başlık altına alarak aynı tema içinde konuyu değerlendiler.
Diğer İlahi dinlere inananların iddiası da kitaplarının vahye dayalı olması yönündedir. Bu konuda araştırmacılar İslam ile diğer ilahi dinlerin ayrımını öncelikle vahye dayalı olması bakımından yapmadan daha genel ayrımlar yapması gerekir. Bu da İslam'ın, hem "son din" olması açısından hem de "tarihi gerçeklik" açısından kaynaklığını koruduğu içindir. Bu yüzden diğer dinlerden ayırmaları gerekir. Ancak araştırmacılar bu ayrıma girmeden "bilim ile din" incelemelerini icmalen yaptılar.
"Din evrenin kökeni, kuruluşu ve işleyişi üzerinde birtakım inançlara (metafizik hipotezler) sahiptir. Bu inançların her biri "dogma" niteliğinde olup doğruluğundan şüphe edilemez. Dinin kesinlikle doğru kabul ettiği metafizik hipotezleri kesinlikle doğrulama zorunluluğu da olanağı da yoktur. Örneğin Tanrının varlığı gibi. Bu savı doğrulamak için birtakım başka yollara başvurulur (vahiy, sezgi, kutsal kitap, geleneksel otorite vb.). Sonuçta böyle bir savın kabulü ya da reddi kişisel bir inanç sorunu olarak kalır. Dini inançlar sisteminde bilimin tam tersine düzeltme, gelişme veya herhangi bir değişiklik kabul etmez. Yanılma olasılığına yer vermediği için kendi kendini eleştiri yoluyla hatalardan arındırma olanağı yoktur. Dinsel her inanç kesin ve evrensel doğruluk iddiasına dayanır. Oysa bilimde hiçbir teori kesinlik iddiası gütmez, zaman içerisinde çürütülme ya da tümden reddedilme olasılığını daima göz önünde bulundurur. Diğer bir ifade ile din imandan gelir. İman görmeden inanmaktır. Bilimde ise iman yok görmeden bir şey kabul edilemez." (Yıldırım, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi.)
Ancak günümüzde bilim, ampirik ve gözleme dayalı olmayan kuantum teorileri, sicim ve izafiyet teorileri gibi düşün ile ispatlanan verileri kabul etmektedir. O halde "İslam dinine ve diğer dinlerden farklı olarak bilimsel metotla bakabilir miyiz?" temel sorusuyla karşı karşıya kalırız. Ya da nasıl bakabiliriz?
İşte burada İslam ile diğer bütün dinler yine ayrılır ki burada uzak doğu dinlerinden eski kabile dinlerine, ahlak dinlerinden semavi dinlere kadar hepsi koşulsuz iman ister. Zira diğer tüm dinler "iman" isterken İslam dini "İMAN VE AKIL" ister. YANİ İMAN+AKIL… İSLAM dini aklı olmayanı dinde sorumluluk açısından muaf tuttuğu gibi hatta imanı kabul için aklı zorunlu tutar. Araştırma, inceleme, yorumlama ve anlama için akıl ve düşünceyi teşvik eder, İKAZ EDER. Hatta bu konuda Kur'an da yüzlerce ayet vardır. Öyle ki sorgulayarak iman eden kişinin İMANINI dahi daha makbul görür.
"Din ile bilimin çatışması, dinin olgulara dayanmaksızın evreni açıklama yolunda ortaya attığı metafizik öğretilerden vazgeçmediği sürece sürüp gidecek gibi görünüyor. Çünkü inançları, giderek kapsamını geliştiren bilimsel bulgu ve doğrularla bağdaştırmanın yolu yoktur. Kısaca din olgulara dayanırsa din olmaktan çıkar..." (Ferhat O?zc?ep'in "Bilim Felsefesi ve Tarihi" başlıklı ders notlarından yararlanılmıştır. http://aves.istanbul.edu.tr/ferozcep/dokumanlar)
Burada ki tartışmaların merkezinde İslam'ın olguları yorumlama ve anlama çabasının bilinmemesinden kaynaklandığı görülüyor. Anlaşılan yeterince İslam dinini inceleme yapılmaksızın yapılan bu yorumlar ve tartışma günümüze kadar süregelmiştir.
Ancak İslam dininde bu olgular çok geneldir. Ve bilimsel bulgular insanın ve aklın gelişimine bağlı olarak anlaşılabilmekte ve zaman içinde olgular ile bilim arasındaki bağ her geçen gün güçlenmektedir.
Elbette Kur'an sırf bir bilim kitabı değildir. Ancak bu onun bilimsel konuları içermediği anlamına gelmediği gibi bilime karşı olduğu anlamına asla gelmemelidir. Aksine son din, bilime karşı kullanılan ve bozulan dinlerin yerine bilimin önünü açan metot geliştirmiştir. Zira bu ancak son din İslam ve Kitabı Kurân-ı Kerim ile gerçekleşmiştir.
Diğer bir husus da, İslam ile diğer dinlerin ayrımını yapmadan bütün dinlerin birbirinden etkilenerek geldiğini iddia edenlerin olmasıdır. Ancak bu araştırmacı ve yazarlar burada metodolojik olarak büyük bir yanılgı içindeler. Bizler, konuyu bu açıdan inceleyenlerin yaptığı hataya düşmeden İslam dininin diğer dinlerle ilişkisini incelerken tümdengelim metodu yerine tümevarım metoduyla değerlendireceğiz. Zira "Din" tümdengelimdir. Vardan yapılan bir şey vardır. İnsanlar tarafından değişmiş/değiştirilmiş Yaratıcı tekrar tekrar yine yeni yeniden yerine koymuştur. Dinler birbirini kopyalayarak değil aslı gibidir yenilenerek güncellenmiştir. Bu yüzden İslam hariç diğer dinlerde bu etki olsa da "son güncel" ve "kaynak" olması açısından İslam dinine bakış açımızın diğer dinlerden farklı olması zaruridir.
Batı dünyasında bilim din ve felsefi süreç farklı bir yol izledi tabi. Aydınlanma sürecinde salt akıl "din" hâline getirildi. Öyle ki kendi aklına tapan "zeki" insanlar "yaratıldı."
DEVAM EDECEK…
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022