Irak kaynıyor, kaynatılıyor.Önce Samarra'daki Ehl-i Beyt imamlarından Hasan el-Askeri'nin altın kubbeli türbesinin bombalanması, ardından 170'i aşkın Müslüman'ın ölümüyle sonuçlanan saldırılar, şimdi de Kerbela'da pazar yerinde patlama? Görünen o ki bu provokatif saldırılar devam edecek.Sizce bu saldırıları yapan kim ya da kimler?Bu tür terörist eylemler için temel ölçümüzü tekrar hatırlatalım: "Herhangi bir terörist eylemde, sonuçta en çok faydayı kim elde ederse, o terörist saldırının arkasında mutlaka o vardır."Bu temel ölçüye göre, bu saldırıları Sünni ya da Şii herhangi bir Müslüman'ın yapmış olması mümkün mü? Kesinlikle hayır. Neden?Önce siyasi açıdan değerlendirirsek, çünkü burada yaşayan Müslümanlar şunu çok iyi bilirler, "eğer biz provokatif bir eylem yaparsak, bunun karşılığında başka provokatif eylemler de bize yapılır ve dolayısıyla bize ait olan bu topraklarda huzuru kaçan, canıyla, malıyla, ailesiyle zarar gören biz oluruz."Peki, bu coğrafyada siyasi açıdan en çok karlı olan kimdir? Tabii ki, ABD, İsrail ve onların Irak'taki müttefiki peşmergeler.Dün ABD, yapılan çatışmalarda kendi askerini kaybediyordu. Eğer provokatif saldırılarla bir iç savaşı tetikleyebilirse, Müslümanlar birbirlerini kıracaklar, onlar da çekilip kenarda olanı biteni seyredip, dostluk mesajları yayınlayacaklar. Bu arada her iki tarafa da silah ve bomba satmayı da ihmal etmeyecekler. İslam Dünyası'nda, özellikle de Ortadoğu'da Şii-Sünni çatışması çıkarma planı bugüne ait olan bir proje değildir. Temeli taa 1700'lü yıllara dayanır.O tarihlerde İngilizler, Humpher, Lawrence gibi ajanlar göndererek Şii ve Sünni çatışmasını çıkarmak istediler, fakat bunda muvaffak olamadılar. Çünkü Sünniler halifeye bağlıydı, Şiileri ise bir arada tutan Ayetullah'lar vardı. Birlik ve beraberlik içerisinde yaşayan İslam toplumunu bu şekilde birbirine düşüremeyeceklerini anlayan İngilizler üçüncü bir mezhebi devreye koymaya karar verdiler. Bu mezhep görünüşte İslam'ı ortaya koyacaktı, ama özü İngilizlere ait olacaktı. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Dini ve Milli Bütünlüğümüze tehditler adlı kitabında bu konunun detaylarını bulabilirsiniz.Bu amaçla İngilizler, Ajan Humpher vasıtasıyla Muhammed bin Abdulvahhab'ı kandırarak "Vahhabilik" mezhebini kurdurdular. İslami duyarlılığı olmayan birçok insanı da bu mezhebe dahil ettirerek, finansal ve silah desteğiyle birlikte Vahhabiliği güçlendirdiler. Osmanlı'yı bu bölgede zayıflatarak çıkarttılar ve hedeflerinin birinci basamağını halletmiş oldular.Bu coğrafyada, Osmanlı çekildikten sonra huzur hiç ama hiç olmadı. Bağımsızlık, demokrasi dendi ve küçük küçük devletçikler oluşturuldu, ama sürekli kaos ve kargaşa yaşandı.Çünkü bu coğrafya üzerinde menfur emelleri olanlar kendileri için uygun bir zemin oluşturmuşlardı. Artık bu ülkecikleri birbirine kırdırmak, kendi içlerinde ayrı ayrı iç savaşlar çıkarmak mümkündü.İngilizleri bu bölgeye odaklamaya çalışan güç, ABD'ye doğru kayınca, bu misyon İngilizler'den alındı ve ABD'ye verildi. Çünkü İngilizler kendilerine ait prensipleri olduğundan rahat yönlendirilemiyordu. Daha saldırgan, tamamen dünya hırsıyla dolu, hiçbir gaye ve amacı olmayan, para ile rahatlıkla yönlendirilebilen küresel bir güç gerekiyordu. İşte Ortadoğu üzerinde emeli olanlar bu vasıfları taşıyan ABD'ye bu misyonu verdiler.Zaten bu sebeple ABD, şirketlerin yönettiği bir devlettir. Gelen yöneticiler ise pek ortalıkta gözükmeyen ama asıl söz sahibi olan o iradenin güdümüyle hareket eder.Neticede ABD, atom bombasıyla, dolarıyla dünyanın süper gücü haline getirildi. 11 Eylül bahanesiyle de gerek Afganistan, gerekse Ortadoğu'ya konuşlandırıldı. Dün İngilizlerin başaramadığı "Müslümanları birbirine kırdırma" projesi tekrar gündeme geldi. 2004 yılında Pentagon'un hazırladığı bir raporda Irak'ta Şii-Sünni çatışması çıkarılmasından bahsediliyordu. Bu bilgi bazı gazetelerimizde yer aldı.ABD ve İsrail, Irak'ın kuzeyinde yakın bir zamanda Türkiye için kullanılmayı bekleyen peşmergeler için güvenli bir bölge oluştururken, Irak'ın diğer bölgelerini Ortadoğu'yu birbirine katabilecek bir Şii-Sünni çatışması planlamıştı. Irak'ın işgal edildiği günden bu güne defalarca gerek Şiilere gerekse Sünnilere provokatif saldırılar yapıldı. İmamlar kaçırıldı, camiler bombalandı, ama bu çatışmayı çıkaramadılar.İşgalci güçler, Sünniler siyasi arenaya pek dahil olmadıklarından, yani seçime katılım yapmadıklarından siyasi bir çekişmeyi de tetikleyemiyorlardı. İstanbul'da hükümetimizin katkılarıyla yapılan bir toplantıda Sünni liderler seçim konusunda ikna edildi.Birinci adım atılmıştı, ama hala bir çatışma yapılamıyordu. Şimdi de bugünlerde yaşadığımız hadiseler patlak verdi. 12 imamdan biri olan Hasan el Askeri'nin türbesi ve camilere zarar verildi, yüzlerce Müslüman öldürüldü.Önemine binaen tekrar ediyorum, hedef bütün İslam dünyasını birbirine katacak bir çatışma. Hedef belli olduğu gibi hedefin arkasındaki güçler de belli. Tarih buna ispattır.Bu noktada şu önemli ipuçlarını da vermemiz gerekiyor.Bu saldırıların hiçbirini herhangi bir Müslüman'ın yapması mümkün değil.12 imamdan biri olan, peygamber efendimizin kanını taşıyan Hasan el-Askeri hazretleri sadece Şiiler için değil, Sünniler için de büyük bir insandır.Peygamber soyundan gelen bu büyük zatın bir kılına dahi zarar vermeyi hiçbir Müslüman istemez.Bir Müslüman elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği insandır. Bir Müslüman karıncayı dahi incitmeye gönlü razı olmaz.Bu açıdan da bakıldığında son yaşanan olaylarda kesinlikle Müslümanların parmağı yoktur.Bu saldırılar olsa olsa ya Ebu Garib'ten ve Guantanamo'dan tanıdığımız ABD'nin, ya masum Filistinlilerin kolları kırmasından tanıdığımız İsrail'in ya da onların taşeronluğunu yapan dışı Müslüman, içi ABD'li, İsrail'li, İngiliz olan kişilerin işidir.Oyunlara asla gelmemeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025